Ankara ilk çağlardan itibaren farklı medeniyetlerin hüküm sürdüğü bir coğrafya ve sürekli bir yerleşmeye sahne olan bir kenttir. Bugünkü Ankara kentinin kapladığı bölge ve çevresinde yapılan arkeolojik araştırmalar, Paleolitik dönemden başlayarak Neolitik ve Bakır Çağı boyunca bölgede devam eden toplu yaşamın kültür değerlerini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, şehrin yerleşik düzeni çok eskilere dayanmaktadır. Ancak bütün arkeolojik bulgulara rağmen, şehrin kim tarafından ve ne zaman kurulduğu kesin olarak bilinmemektedir.
Ankara’nın yerleşim yeri olması ve ismi hakkında bir çok efsaneler bulunmaktadır. Bu efsanelerden en çok anlatılan ve inanılan şehir efsanesi ise gemi çapası ve Engür olarak Üzüm anlamına gelen efsanelerdir.
Ankara Şehrinin Kuruluş Efsanesi Merak Uyandırdı! Çapa ve Üzüm Sembolleri Sizi Şaşırtacak! İşte Ankara Şehir Efsaneleri...
Haberin Önemli Detayı ve Foto Haber İçin Diğer Sayfaya Geçiniz…
Ankara ve Gemi Çapası Efsanesi
Ankara ve Gemi Çapası Efsanesi
Ankara şehrinin tarihi süreç içinde kurulması, deniz kökenli bir kavim tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu kavim, buraya gelirken yanlarında bir çapa getirmişlerdir. Bu çapa, onların geldikleri yöreleri ve denizleri anmaları için yerleşim yerinde bir simge olarak kullanılmıştır ve yıllarca önemini korumuştur. Bu nedenle Ankara'nın simgesi olarak çapa kabul edilir.
Frigliler Dönemi ve Ankara Şehrinin İlk Kuruluşu
Friglerin kralı Midas'ın rüyasındaki bir ses tarafından yönlendirilmesiyle, Polatlı yöresinde Gordion şehrinde konuşlanmış olan Frigler tarafından Ankara şehri kurulmasını anlatmaktadır. Kral Midas, tüm adamlarını bölgede bir gemi çapası aramak üzere gönderir ve bulunan gemi çapasının bulunduğu yere bir şehir kurarlar. Şehir, gemi çapası anlamına gelen "Anker" ya da "Ankira" olarak adlandırılır ve gemi çapası uzun yıllar tapınaklarında saklanır. Bu söylence, gemi çapasının nasıl buraya geldiği konusunda bilgi vermemektedir.
Galatlar, MÖ 280-274 yılları arasındaki dönemlerde Balkanlar ve Ege kıyılarında yaşamakta olan Orta Avrupa kökenli bir Kelt halkıdır. MÖ 280 yılında Brennios komutasında doğuya doğru yürüyüşe geçen Galatlar, bugünkü Macaristan ve Yunanistan'daki Delphi kentini yağmaladılar ve aynı yıl İstanbul boğazının karşı tarafına karargah kurarak, kenti bir süre tehdit ettiler.
Galatların bir kış mevsimi geçirdiği tepe, bu tarihten sonra Galata olarak anılmaya başlandı. Uzun görüşmeler sonrası İstanbul halkı Galatların kenti yağmalamalarını önlemek için haraç ödedi. Galatlar İstanbul boğazından geçerek Anadolu'ya geçtiler ve Ege kıyılarını yağmaladılar ve sonunda Bergama krallığı tarafından yenilgiye uğratıldılar ve Orta Anadolu bölgesine doğru sürüldüler. MÖ 273 yıllarında Karadeniz kıyılarında hüküm süren Pontos ülkesi kralı Mithridates, İstanbul boğazından geçerek Karadeniz'e giren Mısır donanmasına karşı savaşmak için daha önce antlaşma yaptığı Galatlar'dan yardım istedi.
Galatların yoğunlukta olduğu Pontos ordusu, Batı Karadeniz bölgesindeki Paplogonia düzlüğünde toplandı. Mısır donanması Sinop doğusunda karaya çıkarak burada yapılan kanlı savaşta Galatların yoğunlukta olduğu Pontos ordusuna yenildi. Galatlar, elde ettikleri ganimetleri 3 boy arasında bölüştüler ve gemi çapasını olayın hatırası olarak yanlarında getirdiler. Karadeniz kıyılarındaki hükümdar Pontos ülkesi kralı Mithridates, Galatlar'a Anadolu içlerinde yerleşebilmeleri için toprak verdi.
Haberin Önemli Detayı ve Foto Haber İçin Diğer Sayfaya Geçiniz…
Ankyra (Ankara) Şehrinin Kurulması Efsanesi
Ankyra ( Ankara) Şehrinin Kurulması Efsanesi
Galatlar, Karadeniz'den gelirken beraberlerinde bir gemi çapası getirmişlerdir ve bu yüzden yerleştikleri yere "Ankyra" adını vermişlerdir. Anlamı "Durduran-Yol kesen" olan Ankyra, daha sonra gemicilikte "gemi çapası" olarak kullanılmıştır. Bir söylentiye göre Ankara kalesinin bulunduğu kayalık yerin görünümü "gemi çapası"na benzemektedir.
Galatlar, Ankyra çevresindeki bağlarda kaliteli üzüm yetiştiğini anladıklarında şarapçılık yapmaya başlamışlar ve ürettikleri şarapları kendi ürettikleri fıçılarda saklamışlar ve komşu krallıklara satmışlar. Ancak Anadolu'nun nehirleri taşımacılığa elverişli değildi bu nedenle şarap fıçılarını özel geliştirdikleri katır arabaları ile taşımışlar. Galatlar, yerleştikleri yeni bölge olan Ankyra'da kale yapmışlar.
Ankara ve Poma İmparatorluğu dönemi
Sarışın ve mavi gözlü Galatlar, MÖ.1. yüzyıl sonlarında Anadolu'da güçlenen Romalıların egemenliği altına girerler ve kendi kültürlerini koruyamayarak asimile olurlar. MÖ.189 yılında, Romalı general Vulso, Galatları yenerek Ankyra şehrini ele geçirir. MS.1.yüzyılda, St.Paulus'un çalışmaları sonucu Hıristiyanlığı ilk kabul eden Anadolu halkının Galatlar olduğu söylenir.
St.Paulus'un Galatyalılara Mektup isimli yazıtı İncil'in oluşturan kitaplardan biri olarak kabul edilmiştir. Bu dönemlerde Ankyra, Anadolu'nun en güzel şehirlerinden biri olur. Roma İmparatoru Augustus'un kente yaptırdığı forum, tiyatrolar, sirkler, hamamlar, yollar, kaldırımlar, taşları döşenmiş caddeler, saraylar ve güzel villalar, şehir halkı tarafından imrenerek seyredilir. Her yerde heykeller vardır.
Roma döneminde, Anykra şehrinde yapılan ve günümüze kadar ulaşan yapılar şunlardır:
Roma hamamı ve Roma tapınağı, Ankara şehri tarihinde önemli yerlere sahiptir. Roma hamamı, MS 2. yüzyıl sonu ve 3. yüzyıl başlarında yapılmış ve yılan tutan bir el simgesi ile işaretlenmiştir, bu simge Sağlık Tanrısı Asklepius'a atfedilir. Roma tapınağı ise, Roma İmparatoru Augustus tarafından kente yaptırılmıştır. Tapınak, günümüzde Ulus semtinde yer almaktadır ve cephesi batıya dönüktür çünkü, burada Helen yerleşiminden önce, daha önceki kültürlere ait bir tapınma yeri bulunmaktadır. Bu tapınma yerleri, Ankara tarihini anlamak için önemlidir.
Haberin Önemli Detayı ve Foto Haber İçin Diğer Sayfaya Geçiniz…
Ankara ve Engür ve Farsça "Üzüm" Efsanesi
Ankara ve Engür ve Farsça "Üzüm" Efsanesi
1071 yılında, Bizanslılar Malazgirt'te Türkler tarafından yenilgiye uğratıldı. Türkler bu zaferden sonra geri çekilirler ve Roussel de Bailleul, Bizans imparatorluğuna ihanet ederek kendine bir krallık kurmaya çalışır. Galatlara güvenerek Anadolu'yu ele geçirmek üzereyken, Bizanslılar Selçukluları yardıma çağırdıklarında binlerce Türk Türk yaylalarından Marmara'ya doğru ilerler ve geri dönmezler. Galat kaleleri Türklere dirense de sonunda alınır ve Türk-Galat kardeşliği başlar. Selçuklu döneminde Ankara'nın adı Zatül Selasil'dir. Daha sonra Engür olarak değiştirilir ve Farsça "Üzüm" anlamına gelir çünkü o dönemde Ankara ve çevresi üzümün anavatanıdır. Bu ismin kullanılmasının başka bir iddiası ise Ankara kalesinin halka "angarya" ile yaptırılmasıdır.
Türkler döneminde Ankara, Selçuklu döneminde Zatül Selasil olarak adlandırılmış ve Engür olarak isimlendirilmiştir. Farsça'daki anlamı "Üzüm" olan bu isim, şehirin üzüm üretiminin olduğu bir bölge olduğunu ve özellikle Kavaklıdere bölgesinde üretilen en iyi şarapların olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca, bazı kaynaklara göre, Ankara Kalesinin halka "angarya" ile yaptırılması da ismin seçilmesinde etkili olmuş olabilir.
Haberin Önemli Detayı ve Foto Haber İçin Diğer Sayfaya Geçiniz…
Ankara Şehrinin Başkent Oluşu
Ankara Şehrinin Başkent Oluşu
Ankara adı İslami devirlerde "Engürü" ve "Angora" biçimlerinde karşımıza çıkmıştır. 1402 yılında Çubuk Ovasında yapılan Ankara Savaşı'na sahne olmuş ve Timur'un kuşatması altında kalmıştır. Timur'un Anadolu'dan ayrılışından sonra Mehmet Çelebi Fetret Devri'nin sonunda padişahlığını ilan edince Ankara'yı tekrar Osmanlı egemenliği altına almıştır. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti'nin merkezi İstanbul'da kalmak tehlikeli görüldüğünden, başkentin Anadolu'da başka bir kente taşınması konusu gündeme geldi.
27 Aralık 1919'da Mustafa Kemal Paşa ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi, Ankara'ya gelerek bir tebliğ ile tüm mebuslara toplantının Ankara'da yapılacağını duyurdu. 23 Nisan 1920 tarihinde kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümet merkezini Ankara olarak ilan etti. 13 Ekim 1923 tarihinde çıkarılan kanun ile Ankara resmen yeni Türkiye'nin yeni başkenti olarak ilan edildi. Milli Mücadele'nin sembol şehri Ankara'nın imar çalışmalarına 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet'in ilanından sonra hızla başlandı. Köklü tarihi ve zengin kültürel mirası olan Ankara, pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış ve yapılan ilk imar çalışmalarıyla daha yeni ve farklı bir görünüme kavuşmuştur ve kent olarak gelişiminin ilk adımları atılmıştır.