Doktorlar Anlatıyor! Covid-19 ile Doktorların savaşı ve yaşadıkları: "Tulumun içinde 1 saat, bize 20 saat gibi"
Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp Asistan Hekimi Dr. Ahmet Erdur: "Tulumun içinde 1 saat bize 20 saat gibi geliyor. Terleme, nefes alamama ve boğulma hissi oluyor. Zaten acil servislerimiz çok havasız ve çok fazla hastanın bulunduğu yerler. Yani yürümekte ve nefes almakta zorlanıyoruz"
13
Yeni tip koronavirüs ( Kovid-19) sürecinde acil yoğunluğunun en çok yaşandığı hastanelerin başında gelen Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin genç doktorlarından Acil Tıp Asistan Hekimi Dr. Ahmet Erdur, hastaları sağlıklarına kavuşturmak için verdikleri mücadele sırasında, kendilerini korumak adına giydikleri tulumun içinde bir saatin adeta 20 saat gibi geçtiğini dile getirdi.
Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 3 yıldır Acil Tıp Asistan Hekimi olarak görev yapan Dr. Ahmet Erdur, pandemi sürecinde hem hastaların hem de sağlık çalışanlarının yaşadığı zorluklara tanıklık eden hekimlerden biri oldu.
Türkiye'de acil yoğunluğu açısından birinci sırada yer alan bir hastanede, pandemi sürecinde de aktif olarak çalışan Erdur, ekip arkadaşlarıyla birlikte geçirdikleri zorlu mesai günlerini, AA muhabirine anlattı.
Kovid-19 sürecinde hastanede diğer branşlarda görev yapan hekimlerin kendileri büyük destek olduğunu belirten Erdur, bu süreçte çok fazla hasta ile ilgilendiklerini, hastaların yoğun bakım ve normal servislerde tedavilerinin gerçekleştiğini ancak bu süreci hastanede başarılı bir şekilde yönettiklerini söyledi.
Salgın ilk başladığı zaman daha basit bir virüsle karşılaşacaklarını düşündüklerini ifade eden Erdur, "Sonuçta virüsler bizim için grip tarzı hastalıklar. Biz, soğuk algınlığı gibi insanlara bulaşabilen ama geçici bir şeydir diye düşündük. Fakat böyle olmadı. Virüs dünyaya ilk yayılmaya başladığında biz maske takmaya başlamıştık zaten. Bundan sonraki aşamalarda virüsün bulaşıcı ve zararlı bir şey olduğunu, çekilen filmlerde ve testlerde gördük. Yani yaklaşık bir hafta içinde insanların bütün akciğerlerini kaplayan bir hastalık olduğunu anladık. Yoğun bakımda yatan hastalarımız da bunlara örnek zaten." diye konuştu.
İlk vakaların hastaneye mart ayının ortasında gelmeye başladığını, erişkin acil servisinde bulunan kırmızı alandaki koronavirüs hastası yoğunluğunu dün gibi hatırladığını dile getiren Erdur, "O zaman 'Hiç nefes alamıyorum' diyerek gelen hastalarımız vardı. O ilk günlerdeki yoğunluk aklımdan silinmiyor. O zaman da birçok hastamızı kaybetmiştik." dedi.
Hastaların en sık nefes darlığı, solunum yolu şikayeti ve göğüs ağrısı ile hastaneye başvurduğunu anlatan Erdur, "Hastada ilk önce burun akıntısı ve halsizlik oluyor ama ilerleyen zamanlarda virüsün akciğerde yaygın ilerlemesinden dolayı solunum sıkıntısı gelişebiliyor. Hasta ilk geldiğinde önce tomografi çekiyoruz. Tomografilerinde tabloyu daha net görebiliyoruz." diyerek virüsün hastalardaki etkilerini anlattı.
- "Koronavirüs bitmedi, devam ediyor"
Pandemi sürecinin hekimler açısından yoğun, ruhen ve fiziken stresli bir dönem olduğunu belirten Erdur, sözlerine şöyle devam etti:
"Benim eşim de doktor. İkimiz de birbirimize virüs bulaştırmamak ve eve getirmemek için yoğun çaba sarf ettik. Hastanede hiçbir şekilde maskesiz ya da özel kıyafetlerimizi giymeden dolaşmadık. Ailemizi bu süreçte görmedik. Bu süreç ister istemez bizi de bunalttı. Doktor olsak da biz de insanız. Biz de sokağa çıkma yasağına uyduk, biz de diğer önlemlere uyduk. İki ay sadece evden işe gidip geldik. Sadece evde durduk. Bunun dışında herhangi bir tatil veya herhangi bir yere gitmişliğimiz yok. Zor bir süreç. Bu süreci devam ettirmemiz lazım çünkü koronavirüs bitmedi, devam ediyor. İkinci dalga şu an gündemde, önlemleri devam ettirmeliyiz."
- "Akciğerleri 60 yaşındaki bir insanın akciğerleri gibi"
Her yaştan hastanın hastaneye geldiğini ancak genç ve ağır seyirli hastaların kendilerini daha çok etkilediğini ifade eden Erdur, bir hafta önce hastaneye gelen ve iki aylık bebeği olan 19 yaşındaki genç bir annenin durumundan etkilendiklerini söyledi.
Erdur, "Hastayı ilk gördüğümüzde çok şaşırdık. 19 yaşında bir anne. 2 ay önce bebeği olmuş. Fakat bir düğüne gitmiş. Sonrasında nefes darlığı şikayetiyle bize geldi. Durumu gerçekten çok kötü. Akciğerleri 60 yaşındaki bir insanın akciğerleri gibi. İlerleyen süreçte durumu ne olur bilmiyoruz ama gerçekten kritik şu anda." dedi.
Dr. Erdur, genç bir hekim olarak böyle bir tecrübeyi yaşıyor olmaktan duyduğu hisleri ise şu sözlerle dile getirdi:"Büyük bir şans mı yoksa şanssızlık mı bilemiyorum. Tecrübe etmek istemediğim bir şey aslında. Çok büyük bir tehlike. Benim gördüğüm göğüs filmlerini, tomografileri siz görseniz kesinlikle koşarak uzaklaşırsınız. Herhangi bir şekilde yakalanmak istemiyorum bu hastalığa. Ben gencim, herhangi bir hastalığım yok, ben atlatırım diyebileceğim bir hastalık değil. 19-20 yaşındaki insanları görünce bu durumdan kesinlikle uzaklaşıyorsunuz. Kesinlikle herkesin daha dikkatli olması lazım."
- "Tedbirleri almazsak bizim virüse yakalanma riskimiz çok yüksek"
Sağlık çalışanları olarak hastanede aldıkları önlemlere de değinen Erdur, şunları kaydetti:
"Hastanede görev yaparken 2-3 kat maske takıyoruz. Koruyucu kıyafet ve tulum giyerek, gözlük ve siperlik takıyoruz. Eldivenlerimizi sürekli değiştiriyoruz. Kritik durumda olan hastalara ilk benim görev yaptığım birim müdahale ediyor. Solunum cihazına bağlamamız gerektiğinde hasta ile yakınlaşmamız gerekiyor. Bu gibi durumlarda kendimizi korumak zorundayız. Risk çok fazla. Normal bir konuşma sırasında oluşan riskin 10 belki 20 katı yani bunlardan tulum ve maskeyle korunmaya çalışıyoruz.
Tulumun içinde 1 saat bize 20 saat gibi geliyor. Terleme, nefes alamama ve boğulma hissi oluyor. Zaten acil servislerimiz çok havasız ve çok fazla hastanın bulunduğu yerler. Yani yürümekte ve nefes almakta zorlanıyoruz. Bunun dışında hastaya müdahale etmemiz gerekiyor. Diğer hastaların sonuçlarına, müdahalelerine bakmamız gerekiyor. Bunlarla ilgili sıkıntılarımızı biz kendi aramızda da paylaşıyoruz. Halkın da bunu anlamasını bekliyoruz. Bu tedbirleri almazsak bizim virüse yakalanma riskimiz çok yüksek. Bir günde 100-200 koronavirüs hastasına bakan hekim arkadaşım, yakalanma ihtimalinden dolayı her gün endişe duyuyor. "
- "Tedbirsizce sokakta yürüyüş yapmak bile tehlikeli"
Pandeminin toplumda yayılma şeklini hastaneye gelen bir vaka üzerinden anlatan Erdur, "Genellikle hastalar, güvendikleri bir insanla sohbet ettiklerini, maske takmadıklarını anlatıyorlar. Bir keresinde aynı apartmandan 20-30 kişi gelmişti hastaneye. Apartman toplantısı yapmışlar, apartmanda birbirlerine gitmişler sadece apartman içinde olalım diye ama apartmanda 1 kişinin hasta olması yeterli bunun için. Bunun dışında düğünler, dışarıda olan gösteriler, tedbirsizce sokakta yürüyüş yapmak bile tehlikeli." dedi.
Bu dönemde birçok meslektaşının koronavirüsten dolayı vefat ettiğini hatırlatan Erdur, sözlerine şöyle devam etti:"İki uzman doktorumuz koronavirüs geçirdi. Sağlıklarına kavuştular fakat hala nefes darlıklarının olduğunu söylüyorlar. Akciğerde kalıcı bir hasar da bırakıyor. Ölümler çok hızlı artıyor. Halkımızın daha bilinçli daha dikkatli olması gerekiyor. Önlemlerimizi almalıyız. Bakanlığımızın bu konuda uyarıları var, bunlara uymalıyız. Bunun dışında bu kadar olay yaşanırken, sağlıkçılar psikolojik ve fiziksel olarak baskı altındayken, sağlıkta şiddeti gündemde tutmalıyız. Bu dönemde hastalanan, koronavirüse yakalanan ya da karantinada olan arkadaşların yerine de bakmak zorundayız. Bizden başka sağlıkçı yok. Bizim yerimizi dolduracak kimse yok. Biz kendimiz dolduruyoruz. Bu sefer de daha çok çalışma saati oluyor. Bizim için bunları halkımızın görmesi, gerekiyor."
23
Yeni tip koronavirüs ( Kovid-19) sürecinde acil yoğunluğunun en çok yaşandığı hastanelerin başında gelen Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin genç doktorlarından Acil Tıp Asistan Hekimi Dr. Ahmet Erdur, hastaları sağlıklarına kavuşturmak için verdikleri mücadele sırasında, kendilerini korumak adına giydikleri tulumun içinde bir saatin adeta 20 saat gibi geçtiğini dile getirdi.
Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 3 yıldır Acil Tıp Asistan Hekimi olarak görev yapan Dr. Ahmet Erdur, pandemi sürecinde hem hastaların hem de sağlık çalışanlarının yaşadığı zorluklara tanıklık eden hekimlerden biri oldu.
Türkiye'de acil yoğunluğu açısından birinci sırada yer alan bir hastanede, pandemi sürecinde de aktif olarak çalışan Erdur, ekip arkadaşlarıyla birlikte geçirdikleri zorlu mesai günlerini, AA muhabirine anlattı.
Kovid-19 sürecinde hastanede diğer branşlarda görev yapan hekimlerin kendileri büyük destek olduğunu belirten Erdur, bu süreçte çok fazla hasta ile ilgilendiklerini, hastaların yoğun bakım ve normal servislerde tedavilerinin gerçekleştiğini ancak bu süreci hastanede başarılı bir şekilde yönettiklerini söyledi.
Salgın ilk başladığı zaman daha basit bir virüsle karşılaşacaklarını düşündüklerini ifade eden Erdur, "Sonuçta virüsler bizim için grip tarzı hastalıklar. Biz, soğuk algınlığı gibi insanlara bulaşabilen ama geçici bir şeydir diye düşündük. Fakat böyle olmadı. Virüs dünyaya ilk yayılmaya başladığında biz maske takmaya başlamıştık zaten. Bundan sonraki aşamalarda virüsün bulaşıcı ve zararlı bir şey olduğunu, çekilen filmlerde ve testlerde gördük. Yani yaklaşık bir hafta içinde insanların bütün akciğerlerini kaplayan bir hastalık olduğunu anladık. Yoğun bakımda yatan hastalarımız da bunlara örnek zaten." diye konuştu.
İlk vakaların hastaneye mart ayının ortasında gelmeye başladığını, erişkin acil servisinde bulunan kırmızı alandaki koronavirüs hastası yoğunluğunu dün gibi hatırladığını dile getiren Erdur, "O zaman 'Hiç nefes alamıyorum' diyerek gelen hastalarımız vardı. O ilk günlerdeki yoğunluk aklımdan silinmiyor. O zaman da birçok hastamızı kaybetmiştik." dedi.
Hastaların en sık nefes darlığı, solunum yolu şikayeti ve göğüs ağrısı ile hastaneye başvurduğunu anlatan Erdur, "Hastada ilk önce burun akıntısı ve halsizlik oluyor ama ilerleyen zamanlarda virüsün akciğerde yaygın ilerlemesinden dolayı solunum sıkıntısı gelişebiliyor. Hasta ilk geldiğinde önce tomografi çekiyoruz. Tomografilerinde tabloyu daha net görebiliyoruz." diyerek virüsün hastalardaki etkilerini anlattı.
- "Koronavirüs bitmedi, devam ediyor"
Pandemi sürecinin hekimler açısından yoğun, ruhen ve fiziken stresli bir dönem olduğunu belirten Erdur, sözlerine şöyle devam etti:
"Benim eşim de doktor. İkimiz de birbirimize virüs bulaştırmamak ve eve getirmemek için yoğun çaba sarf ettik. Hastanede hiçbir şekilde maskesiz ya da özel kıyafetlerimizi giymeden dolaşmadık. Ailemizi bu süreçte görmedik. Bu süreç ister istemez bizi de bunalttı. Doktor olsak da biz de insanız. Biz de sokağa çıkma yasağına uyduk, biz de diğer önlemlere uyduk. İki ay sadece evden işe gidip geldik. Sadece evde durduk. Bunun dışında herhangi bir tatil veya herhangi bir yere gitmişliğimiz yok. Zor bir süreç. Bu süreci devam ettirmemiz lazım çünkü koronavirüs bitmedi, devam ediyor. İkinci dalga şu an gündemde, önlemleri devam ettirmeliyiz."
- "Akciğerleri 60 yaşındaki bir insanın akciğerleri gibi"
Her yaştan hastanın hastaneye geldiğini ancak genç ve ağır seyirli hastaların kendilerini daha çok etkilediğini ifade eden Erdur, bir hafta önce hastaneye gelen ve iki aylık bebeği olan 19 yaşındaki genç bir annenin durumundan etkilendiklerini söyledi.
Erdur, "Hastayı ilk gördüğümüzde çok şaşırdık. 19 yaşında bir anne. 2 ay önce bebeği olmuş. Fakat bir düğüne gitmiş. Sonrasında nefes darlığı şikayetiyle bize geldi. Durumu gerçekten çok kötü. Akciğerleri 60 yaşındaki bir insanın akciğerleri gibi. İlerleyen süreçte durumu ne olur bilmiyoruz ama gerçekten kritik şu anda." dedi.
Dr. Erdur, genç bir hekim olarak böyle bir tecrübeyi yaşıyor olmaktan duyduğu hisleri ise şu sözlerle dile getirdi:"Büyük bir şans mı yoksa şanssızlık mı bilemiyorum. Tecrübe etmek istemediğim bir şey aslında. Çok büyük bir tehlike. Benim gördüğüm göğüs filmlerini, tomografileri siz görseniz kesinlikle koşarak uzaklaşırsınız. Herhangi bir şekilde yakalanmak istemiyorum bu hastalığa. Ben gencim, herhangi bir hastalığım yok, ben atlatırım diyebileceğim bir hastalık değil. 19-20 yaşındaki insanları görünce bu durumdan kesinlikle uzaklaşıyorsunuz. Kesinlikle herkesin daha dikkatli olması lazım."
- "Tedbirleri almazsak bizim virüse yakalanma riskimiz çok yüksek"
Sağlık çalışanları olarak hastanede aldıkları önlemlere de değinen Erdur, şunları kaydetti:
"Hastanede görev yaparken 2-3 kat maske takıyoruz. Koruyucu kıyafet ve tulum giyerek, gözlük ve siperlik takıyoruz. Eldivenlerimizi sürekli değiştiriyoruz. Kritik durumda olan hastalara ilk benim görev yaptığım birim müdahale ediyor. Solunum cihazına bağlamamız gerektiğinde hasta ile yakınlaşmamız gerekiyor. Bu gibi durumlarda kendimizi korumak zorundayız. Risk çok fazla. Normal bir konuşma sırasında oluşan riskin 10 belki 20 katı yani bunlardan tulum ve maskeyle korunmaya çalışıyoruz.
Tulumun içinde 1 saat bize 20 saat gibi geliyor. Terleme, nefes alamama ve boğulma hissi oluyor. Zaten acil servislerimiz çok havasız ve çok fazla hastanın bulunduğu yerler. Yani yürümekte ve nefes almakta zorlanıyoruz. Bunun dışında hastaya müdahale etmemiz gerekiyor. Diğer hastaların sonuçlarına, müdahalelerine bakmamız gerekiyor. Bunlarla ilgili sıkıntılarımızı biz kendi aramızda da paylaşıyoruz. Halkın da bunu anlamasını bekliyoruz. Bu tedbirleri almazsak bizim virüse yakalanma riskimiz çok yüksek. Bir günde 100-200 koronavirüs hastasına bakan hekim arkadaşım, yakalanma ihtimalinden dolayı her gün endişe duyuyor. "
- "Tedbirsizce sokakta yürüyüş yapmak bile tehlikeli"
Pandeminin toplumda yayılma şeklini hastaneye gelen bir vaka üzerinden anlatan Erdur, "Genellikle hastalar, güvendikleri bir insanla sohbet ettiklerini, maske takmadıklarını anlatıyorlar. Bir keresinde aynı apartmandan 20-30 kişi gelmişti hastaneye. Apartman toplantısı yapmışlar, apartmanda birbirlerine gitmişler sadece apartman içinde olalım diye ama apartmanda 1 kişinin hasta olması yeterli bunun için. Bunun dışında düğünler, dışarıda olan gösteriler, tedbirsizce sokakta yürüyüş yapmak bile tehlikeli." dedi.
Bu dönemde birçok meslektaşının koronavirüsten dolayı vefat ettiğini hatırlatan Erdur, sözlerine şöyle devam etti:"İki uzman doktorumuz koronavirüs geçirdi. Sağlıklarına kavuştular fakat hala nefes darlıklarının olduğunu söylüyorlar. Akciğerde kalıcı bir hasar da bırakıyor. Ölümler çok hızlı artıyor. Halkımızın daha bilinçli daha dikkatli olması gerekiyor. Önlemlerimizi almalıyız. Bakanlığımızın bu konuda uyarıları var, bunlara uymalıyız. Bunun dışında bu kadar olay yaşanırken, sağlıkçılar psikolojik ve fiziksel olarak baskı altındayken, sağlıkta şiddeti gündemde tutmalıyız. Bu dönemde hastalanan, koronavirüse yakalanan ya da karantinada olan arkadaşların yerine de bakmak zorundayız. Bizden başka sağlıkçı yok. Bizim yerimizi dolduracak kimse yok. Biz kendimiz dolduruyoruz. Bu sefer de daha çok çalışma saati oluyor. Bizim için bunları halkımızın görmesi, gerekiyor."
33
Yeni tip koronavirüs ( Kovid-19) sürecinde acil yoğunluğunun en çok yaşandığı hastanelerin başında gelen Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin genç doktorlarından Acil Tıp Asistan Hekimi Dr. Ahmet Erdur, hastaları sağlıklarına kavuşturmak için verdikleri mücadele sırasında, kendilerini korumak adına giydikleri tulumun içinde bir saatin adeta 20 saat gibi geçtiğini dile getirdi.
Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 3 yıldır Acil Tıp Asistan Hekimi olarak görev yapan Dr. Ahmet Erdur, pandemi sürecinde hem hastaların hem de sağlık çalışanlarının yaşadığı zorluklara tanıklık eden hekimlerden biri oldu.
Türkiye'de acil yoğunluğu açısından birinci sırada yer alan bir hastanede, pandemi sürecinde de aktif olarak çalışan Erdur, ekip arkadaşlarıyla birlikte geçirdikleri zorlu mesai günlerini, AA muhabirine anlattı.
Kovid-19 sürecinde hastanede diğer branşlarda görev yapan hekimlerin kendileri büyük destek olduğunu belirten Erdur, bu süreçte çok fazla hasta ile ilgilendiklerini, hastaların yoğun bakım ve normal servislerde tedavilerinin gerçekleştiğini ancak bu süreci hastanede başarılı bir şekilde yönettiklerini söyledi.
Salgın ilk başladığı zaman daha basit bir virüsle karşılaşacaklarını düşündüklerini ifade eden Erdur, "Sonuçta virüsler bizim için grip tarzı hastalıklar. Biz, soğuk algınlığı gibi insanlara bulaşabilen ama geçici bir şeydir diye düşündük. Fakat böyle olmadı. Virüs dünyaya ilk yayılmaya başladığında biz maske takmaya başlamıştık zaten. Bundan sonraki aşamalarda virüsün bulaşıcı ve zararlı bir şey olduğunu, çekilen filmlerde ve testlerde gördük. Yani yaklaşık bir hafta içinde insanların bütün akciğerlerini kaplayan bir hastalık olduğunu anladık. Yoğun bakımda yatan hastalarımız da bunlara örnek zaten." diye konuştu.
İlk vakaların hastaneye mart ayının ortasında gelmeye başladığını, erişkin acil servisinde bulunan kırmızı alandaki koronavirüs hastası yoğunluğunu dün gibi hatırladığını dile getiren Erdur, "O zaman 'Hiç nefes alamıyorum' diyerek gelen hastalarımız vardı. O ilk günlerdeki yoğunluk aklımdan silinmiyor. O zaman da birçok hastamızı kaybetmiştik." dedi.
Hastaların en sık nefes darlığı, solunum yolu şikayeti ve göğüs ağrısı ile hastaneye başvurduğunu anlatan Erdur, "Hastada ilk önce burun akıntısı ve halsizlik oluyor ama ilerleyen zamanlarda virüsün akciğerde yaygın ilerlemesinden dolayı solunum sıkıntısı gelişebiliyor. Hasta ilk geldiğinde önce tomografi çekiyoruz. Tomografilerinde tabloyu daha net görebiliyoruz." diyerek virüsün hastalardaki etkilerini anlattı.
- "Koronavirüs bitmedi, devam ediyor"
Pandemi sürecinin hekimler açısından yoğun, ruhen ve fiziken stresli bir dönem olduğunu belirten Erdur, sözlerine şöyle devam etti:
"Benim eşim de doktor. İkimiz de birbirimize virüs bulaştırmamak ve eve getirmemek için yoğun çaba sarf ettik. Hastanede hiçbir şekilde maskesiz ya da özel kıyafetlerimizi giymeden dolaşmadık. Ailemizi bu süreçte görmedik. Bu süreç ister istemez bizi de bunalttı. Doktor olsak da biz de insanız. Biz de sokağa çıkma yasağına uyduk, biz de diğer önlemlere uyduk. İki ay sadece evden işe gidip geldik. Sadece evde durduk. Bunun dışında herhangi bir tatil veya herhangi bir yere gitmişliğimiz yok. Zor bir süreç. Bu süreci devam ettirmemiz lazım çünkü koronavirüs bitmedi, devam ediyor. İkinci dalga şu an gündemde, önlemleri devam ettirmeliyiz."
- "Akciğerleri 60 yaşındaki bir insanın akciğerleri gibi"
Her yaştan hastanın hastaneye geldiğini ancak genç ve ağır seyirli hastaların kendilerini daha çok etkilediğini ifade eden Erdur, bir hafta önce hastaneye gelen ve iki aylık bebeği olan 19 yaşındaki genç bir annenin durumundan etkilendiklerini söyledi.
Erdur, "Hastayı ilk gördüğümüzde çok şaşırdık. 19 yaşında bir anne. 2 ay önce bebeği olmuş. Fakat bir düğüne gitmiş. Sonrasında nefes darlığı şikayetiyle bize geldi. Durumu gerçekten çok kötü. Akciğerleri 60 yaşındaki bir insanın akciğerleri gibi. İlerleyen süreçte durumu ne olur bilmiyoruz ama gerçekten kritik şu anda." dedi.
Dr. Erdur, genç bir hekim olarak böyle bir tecrübeyi yaşıyor olmaktan duyduğu hisleri ise şu sözlerle dile getirdi:"Büyük bir şans mı yoksa şanssızlık mı bilemiyorum. Tecrübe etmek istemediğim bir şey aslında. Çok büyük bir tehlike. Benim gördüğüm göğüs filmlerini, tomografileri siz görseniz kesinlikle koşarak uzaklaşırsınız. Herhangi bir şekilde yakalanmak istemiyorum bu hastalığa. Ben gencim, herhangi bir hastalığım yok, ben atlatırım diyebileceğim bir hastalık değil. 19-20 yaşındaki insanları görünce bu durumdan kesinlikle uzaklaşıyorsunuz. Kesinlikle herkesin daha dikkatli olması lazım."
- "Tedbirleri almazsak bizim virüse yakalanma riskimiz çok yüksek"
Sağlık çalışanları olarak hastanede aldıkları önlemlere de değinen Erdur, şunları kaydetti:
"Hastanede görev yaparken 2-3 kat maske takıyoruz. Koruyucu kıyafet ve tulum giyerek, gözlük ve siperlik takıyoruz. Eldivenlerimizi sürekli değiştiriyoruz. Kritik durumda olan hastalara ilk benim görev yaptığım birim müdahale ediyor. Solunum cihazına bağlamamız gerektiğinde hasta ile yakınlaşmamız gerekiyor. Bu gibi durumlarda kendimizi korumak zorundayız. Risk çok fazla. Normal bir konuşma sırasında oluşan riskin 10 belki 20 katı yani bunlardan tulum ve maskeyle korunmaya çalışıyoruz.
Tulumun içinde 1 saat bize 20 saat gibi geliyor. Terleme, nefes alamama ve boğulma hissi oluyor. Zaten acil servislerimiz çok havasız ve çok fazla hastanın bulunduğu yerler. Yani yürümekte ve nefes almakta zorlanıyoruz. Bunun dışında hastaya müdahale etmemiz gerekiyor. Diğer hastaların sonuçlarına, müdahalelerine bakmamız gerekiyor. Bunlarla ilgili sıkıntılarımızı biz kendi aramızda da paylaşıyoruz. Halkın da bunu anlamasını bekliyoruz. Bu tedbirleri almazsak bizim virüse yakalanma riskimiz çok yüksek. Bir günde 100-200 koronavirüs hastasına bakan hekim arkadaşım, yakalanma ihtimalinden dolayı her gün endişe duyuyor. "
- "Tedbirsizce sokakta yürüyüş yapmak bile tehlikeli"
Pandeminin toplumda yayılma şeklini hastaneye gelen bir vaka üzerinden anlatan Erdur, "Genellikle hastalar, güvendikleri bir insanla sohbet ettiklerini, maske takmadıklarını anlatıyorlar. Bir keresinde aynı apartmandan 20-30 kişi gelmişti hastaneye. Apartman toplantısı yapmışlar, apartmanda birbirlerine gitmişler sadece apartman içinde olalım diye ama apartmanda 1 kişinin hasta olması yeterli bunun için. Bunun dışında düğünler, dışarıda olan gösteriler, tedbirsizce sokakta yürüyüş yapmak bile tehlikeli." dedi.
Bu dönemde birçok meslektaşının koronavirüsten dolayı vefat ettiğini hatırlatan Erdur, sözlerine şöyle devam etti:"İki uzman doktorumuz koronavirüs geçirdi. Sağlıklarına kavuştular fakat hala nefes darlıklarının olduğunu söylüyorlar. Akciğerde kalıcı bir hasar da bırakıyor. Ölümler çok hızlı artıyor. Halkımızın daha bilinçli daha dikkatli olması gerekiyor. Önlemlerimizi almalıyız. Bakanlığımızın bu konuda uyarıları var, bunlara uymalıyız. Bunun dışında bu kadar olay yaşanırken, sağlıkçılar psikolojik ve fiziksel olarak baskı altındayken, sağlıkta şiddeti gündemde tutmalıyız. Bu dönemde hastalanan, koronavirüse yakalanan ya da karantinada olan arkadaşların yerine de bakmak zorundayız. Bizden başka sağlıkçı yok. Bizim yerimizi dolduracak kimse yok. Biz kendimiz dolduruyoruz. Bu sefer de daha çok çalışma saati oluyor. Bizim için bunları halkımızın görmesi, gerekiyor."