MHP'li İsmet Büyükataman'dan Davutoğlu'na sert sözler: "Siyaset artığı..."
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri İsmet BÜYÜKATAMAN, Ahmet Davutoğlu'nun Devlet Bahçeli'yi hedef alan sözlerine yönelik basın açıklamasında bulundu.
İsmet Büyükataman'ın yapmış olduğu açıklamada: "Üzerine giydirilen iki beden büyük ceketle Türk siyasetinin kukla ihtiyacını gideren Ahmet Davutoğlu, bir anda kendine ruh üflendiğini zannedip kuklacısına başkaldırmış, böylece tek sermayesi olan iki beden büyük ceketinden olup dımdızlak ortada kalmıştır.
Bugünlerde anlattığı “Ben Başbakanken…” ile başlayan masallarla, Neşeli Günler’in Palavra Bakanı Ziya’yı solda sıfır bırakan Davutoğlu, kırk defa tekrarladığı palavralarına dinleyici bulamayınca her siyaset artığının yaptığı üzere Sayın Genel Başkanımıza dil uzatma hadsizliğine müracaat etmiştir.
Halk arasındaki “Davutoğlu, Başbakan olarak kalmaya devam etseydi darbeye gerek kalmayacaktı.” şeklindeki sözü “Ben Başbakan olarak kalsaydım darbe şartları oluşmayacaktı.” diye çevirmeye kalkan Davutoğlu; beceriksiz bir söz cambazı ancak ihanete alan açan nitelikli bir eleman (!) olduğunu göstermiştir.
Yeni kuklacısının kendine ruh üflediğini zanneden siyaset kuklası, elinde günah bavulu, ardında şaibeler, kulağında kendisine fısıldananlarla ekran ekran gezmekte, yalanlar söylemekte, iftiralar savurmaktadır.
Büyük Gazi’nin hayata gözlerini yumduğu Dolmabahçe’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ölüm fermanını okutmaya cüret eden bir kuklanın Cumhuriyet Bayramı’nın coşkusunu yaşadığımız günün arifesinde Sayın Genel Başkanımıza saldırması da elbette tesadüf değildir.
Sayın Genel Başkanımız; bugün 97. yılını büyük bir mutluluk ve gururla kutladığımız, 100. yılına hazırlandığımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve canımızdan aziz bildiğimiz büyük Türk milletinin menfaatlerine uygun hareket eden her kim varsa destek olmuş ve her kim de bu kutsallarımıza düşmanlık beslemişse karşısında yer almıştır.
Sayın Genel Başkanımızın herhangi bir menfaat beklentisi içerisinde olmadan ve “Her ne pahasına olursa olsun…” diyerek büyük bir inanç ve kararlılıkla yürüdüğü Ülkücü bir gelenek olan bu ilkeli yolu, sağır sultanın duyduğu bu basit gerçeği ihanete programlanmış bir kuklanın idrak etmesini beklemiyoruz.
Kendisi de kullanılıp atılacak bir eşya olan bu kuklanın; vatan ve millet yoluna bu derece adanmış bir hayatı idrak etmesi zaten eşyanın tabiatına aykırıdır.
“Sırtında hançerlenmedik yer kalmadığı hâlde” Türk siyasetinin büyük bir vefa örneği olmaya devam eden Sayın Genel Başkanımızı birlikte yol yürüdüklerini yarı yolda bırakmakla suçlamak; ucuz bir yalan, kuru bir iftira ve bayağı bir karakter ürünüdür. Ve hiçbir ayna, muhatap olduğu bu çirkin görüntü sebebiyle Davutoğlu’nun evindeki aynadan daha bahtsız değildir.
Bir yandan HDP’nin alternatifi olmaya heves eden, diğer yandan Okyanus ötesinden medet uman siyasi atıklar ve fosiller bilsinler ki çıktıkları yolda Sayın Devlet Bahçeli’nin liderliğindeki Milliyetçi-Ülkücü Hareket; karşılarında daima heybetiyle duracak, büyük Türk milleti ihanete pirim vermeyecektir."
İsmet Büyükataman'ın yapmış olduğu açıklamada: "Üzerine giydirilen iki beden büyük ceketle Türk siyasetinin kukla ihtiyacını gideren Ahmet Davutoğlu, bir anda kendine ruh üflendiğini zannedip kuklacısına başkaldırmış, böylece tek sermayesi olan iki beden büyük ceketinden olup dımdızlak ortada kalmıştır.
Bugünlerde anlattığı “Ben Başbakanken…” ile başlayan masallarla, Neşeli Günler’in Palavra Bakanı Ziya’yı solda sıfır bırakan Davutoğlu, kırk defa tekrarladığı palavralarına dinleyici bulamayınca her siyaset artığının yaptığı üzere Sayın Genel Başkanımıza dil uzatma hadsizliğine müracaat etmiştir.
Halk arasındaki “Davutoğlu, Başbakan olarak kalmaya devam etseydi darbeye gerek kalmayacaktı.” şeklindeki sözü “Ben Başbakan olarak kalsaydım darbe şartları oluşmayacaktı.” diye çevirmeye kalkan Davutoğlu; beceriksiz bir söz cambazı ancak ihanete alan açan nitelikli bir eleman (!) olduğunu göstermiştir.
Yeni kuklacısının kendine ruh üflediğini zanneden siyaset kuklası, elinde günah bavulu, ardında şaibeler, kulağında kendisine fısıldananlarla ekran ekran gezmekte, yalanlar söylemekte, iftiralar savurmaktadır.
Büyük Gazi’nin hayata gözlerini yumduğu Dolmabahçe’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ölüm fermanını okutmaya cüret eden bir kuklanın Cumhuriyet Bayramı’nın coşkusunu yaşadığımız günün arifesinde Sayın Genel Başkanımıza saldırması da elbette tesadüf değildir.
Sayın Genel Başkanımız; bugün 97. yılını büyük bir mutluluk ve gururla kutladığımız, 100. yılına hazırlandığımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve canımızdan aziz bildiğimiz büyük Türk milletinin menfaatlerine uygun hareket eden her kim varsa destek olmuş ve her kim de bu kutsallarımıza düşmanlık beslemişse karşısında yer almıştır.
Sayın Genel Başkanımızın herhangi bir menfaat beklentisi içerisinde olmadan ve “Her ne pahasına olursa olsun…” diyerek büyük bir inanç ve kararlılıkla yürüdüğü Ülkücü bir gelenek olan bu ilkeli yolu, sağır sultanın duyduğu bu basit gerçeği ihanete programlanmış bir kuklanın idrak etmesini beklemiyoruz.
Kendisi de kullanılıp atılacak bir eşya olan bu kuklanın; vatan ve millet yoluna bu derece adanmış bir hayatı idrak etmesi zaten eşyanın tabiatına aykırıdır.
“Sırtında hançerlenmedik yer kalmadığı hâlde” Türk siyasetinin büyük bir vefa örneği olmaya devam eden Sayın Genel Başkanımızı birlikte yol yürüdüklerini yarı yolda bırakmakla suçlamak; ucuz bir yalan, kuru bir iftira ve bayağı bir karakter ürünüdür. Ve hiçbir ayna, muhatap olduğu bu çirkin görüntü sebebiyle Davutoğlu’nun evindeki aynadan daha bahtsız değildir.
Bir yandan HDP’nin alternatifi olmaya heves eden, diğer yandan Okyanus ötesinden medet uman siyasi atıklar ve fosiller bilsinler ki çıktıkları yolda Sayın Devlet Bahçeli’nin liderliğindeki Milliyetçi-Ülkücü Hareket; karşılarında daima heybetiyle duracak, büyük Türk milleti ihanete pirim vermeyecektir."
İsmet Büyükataman'ın yapmış olduğu açıklamada: "Üzerine giydirilen iki beden büyük ceketle Türk siyasetinin kukla ihtiyacını gideren Ahmet Davutoğlu, bir anda kendine ruh üflendiğini zannedip kuklacısına başkaldırmış, böylece tek sermayesi olan iki beden büyük ceketinden olup dımdızlak ortada kalmıştır.
Bugünlerde anlattığı “Ben Başbakanken…” ile başlayan masallarla, Neşeli Günler’in Palavra Bakanı Ziya’yı solda sıfır bırakan Davutoğlu, kırk defa tekrarladığı palavralarına dinleyici bulamayınca her siyaset artığının yaptığı üzere Sayın Genel Başkanımıza dil uzatma hadsizliğine müracaat etmiştir.
Halk arasındaki “Davutoğlu, Başbakan olarak kalmaya devam etseydi darbeye gerek kalmayacaktı.” şeklindeki sözü “Ben Başbakan olarak kalsaydım darbe şartları oluşmayacaktı.” diye çevirmeye kalkan Davutoğlu; beceriksiz bir söz cambazı ancak ihanete alan açan nitelikli bir eleman (!) olduğunu göstermiştir.
Yeni kuklacısının kendine ruh üflediğini zanneden siyaset kuklası, elinde günah bavulu, ardında şaibeler, kulağında kendisine fısıldananlarla ekran ekran gezmekte, yalanlar söylemekte, iftiralar savurmaktadır.
Büyük Gazi’nin hayata gözlerini yumduğu Dolmabahçe’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ölüm fermanını okutmaya cüret eden bir kuklanın Cumhuriyet Bayramı’nın coşkusunu yaşadığımız günün arifesinde Sayın Genel Başkanımıza saldırması da elbette tesadüf değildir.
Sayın Genel Başkanımız; bugün 97. yılını büyük bir mutluluk ve gururla kutladığımız, 100. yılına hazırlandığımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve canımızdan aziz bildiğimiz büyük Türk milletinin menfaatlerine uygun hareket eden her kim varsa destek olmuş ve her kim de bu kutsallarımıza düşmanlık beslemişse karşısında yer almıştır.
Sayın Genel Başkanımızın herhangi bir menfaat beklentisi içerisinde olmadan ve “Her ne pahasına olursa olsun…” diyerek büyük bir inanç ve kararlılıkla yürüdüğü Ülkücü bir gelenek olan bu ilkeli yolu, sağır sultanın duyduğu bu basit gerçeği ihanete programlanmış bir kuklanın idrak etmesini beklemiyoruz.
Kendisi de kullanılıp atılacak bir eşya olan bu kuklanın; vatan ve millet yoluna bu derece adanmış bir hayatı idrak etmesi zaten eşyanın tabiatına aykırıdır.
“Sırtında hançerlenmedik yer kalmadığı hâlde” Türk siyasetinin büyük bir vefa örneği olmaya devam eden Sayın Genel Başkanımızı birlikte yol yürüdüklerini yarı yolda bırakmakla suçlamak; ucuz bir yalan, kuru bir iftira ve bayağı bir karakter ürünüdür. Ve hiçbir ayna, muhatap olduğu bu çirkin görüntü sebebiyle Davutoğlu’nun evindeki aynadan daha bahtsız değildir.
Bir yandan HDP’nin alternatifi olmaya heves eden, diğer yandan Okyanus ötesinden medet uman siyasi atıklar ve fosiller bilsinler ki çıktıkları yolda Sayın Devlet Bahçeli’nin liderliğindeki Milliyetçi-Ülkücü Hareket; karşılarında daima heybetiyle duracak, büyük Türk milleti ihanete pirim vermeyecektir."