Cumhurbaşkanı Erdoğan, ATO Fuar ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen "1. Uluslararası Medya ve İslamofobi Sempozyumu"ndaki konuşmasında, "Müslümanlara yönelik bu yeni ırkçılık, Batılıların kendileri tarafından 'İslamofobi' adıyla yumuşatılmak istense de biz, gerçekte yapılanın İslam düşmanlığı olduğunu gayet iyi biliyoruz." ifadelerini kullandı.
Önceleri İslam düşmanlığını "İslami terör" yaftasıyla meşrulaştırmaya çalışanların, gelinen noktada hiçbir ayrım yapmadan tüm Müslümanları hedef almaktan kaçınmadığını dile getiren Erdoğan, "Çünkü mızrak çuvala sığmıyor. Kendilerini kültürel olarak üstün görenler, Müslümanlar başta olmak üzere diğer tüm grupları ötekileştirmekten de imtina etmiyor." dedi.
"Öteki"ne yüklenen olumsuz anlamların, Batının kendi iç meselelerini çözmekte zorlandıkça artmasının gerisindeki saiklerin de iyi değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, "Asırlar boyunca bizzat aydınlarını kullanarak, kuşaklar boyunca kendi toplumlarını İslam'la özdeşleştirdikleri Türk korkusuyla yetiştiren Avrupa, böylece siyasi dağınıklığının yol açtığı sorunları saklamayı başarmıştır. Modern dönemde bu yaklaşımın kısmen devam etmesi, derin hafızadaki iç kavga ve dış düşman travmalarının sürdüğüne işaret etmektedir." diye konuştu.
"Yeni motivasyon aracı İslam düşmanlığı olarak şekillenmektedir"
Salgınla beraber siyasi ve ekonomik gücü kaybetme kaygısı derinleştikçe, Avrupalıların dengesinin de bozulduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu da modern Avrupalı kimliği, daha doğrusu Avrupalı birliğini, dini ve kültürel fanatizmin dozunu artırarak koruma refleksinin yaygınlaşmasına yol açmaktadır. Soğuk savaş döneminde, komünizm tehdidine karşı korunan bu Avrupalı kimliğinin yeni motivasyon aracı, İslam düşmanlığı olarak şekillenmektedir. Hristiyanlık içinde varoluş amacını İslam düşmanlığı olarak belirleyen kimi akımların sahip oldukları siyasi ve ekonomik gücün de katkısıyla giderek etkinlik kazanmalarını da bu çerçevede değerlendirebiliriz."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünyadaki gelişmelerin, Avrupa'nın sahibi olduğu ekonomik zenginliği koruma ve güvenlik kaygılarını daha da artırma yönünde ilerlediğine dikkati çekerek, bunun da İslam düşmanlığının yükselmeyi sürdüreceği anlamına geldiğini söyledi.
Batı medyasını yakından takip edenlerin, Müslümanları "terörist", İslam'ı "terör dini" olarak gösterme gayretlerinin arttığını göreceklerini dile getiren Erdoğan, sürekli güçlenen İslam düşmanlığı akımına karşı yeni ve daha etkili yaklaşımlar geliştirmeleri gerektiğine vurgu yaptı.
Erdoğan, "Her şeyden önce, dünyadaki 7,5 milyarı aşkın insanın her birine İslam'ın değil, İslam düşmanlığının küresel bir tehdit olduğunu anlatmalıyız. Batının bu tehdidin siyasi, sosyal, psikolojik, ekonomik boyutlarını tartışmak yerine ırkçı ve ayrımcı akımların etkisine girmesi işin kolayına kaçmaktan başka bir şey değildir." değerlendirmesinde bulundu.
Bunun kolay bir yol olmadığını bildiklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Batıyı bir yana bıraktık, kendi ülkemizde bile bu hastalığın çeşitli tezahürleriyle karşılaştığımız gerçeğini unutmamalıyız. Nüfusunun çok büyük bir bölümünü Müslümanların oluşturduğu bir ülkede, ezana, camiye, başörtüsüne, dini ibadetlere tahammül edemeyenlere rastlayabiliyoruz. Ülkemizde yıllardır süren laiklik tartışmalarının gerisinde, dini özgürlüklerin korunmasından ziyade yasaklanması niyetlerinin yol açtığı gerilimler vardır. Devletle vatandaşını karşı karşıya getiren bu çarpık zihniyet, darbelerin en büyük bahanelerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Çok partili siyasi hayatımızın kara lekeleri olan 1960 ve 1980 darbeleriyle 28 Şubat müdahalesinin argümanlarına baktığımızda bu gerçeği hep birlikte görüyoruz, görebiliriz. Demek ki İslam düşmanlığına karşı yürüteceğimiz mücadelenin stratejisini, içeriği de kapsayacak şekilde belirlememiz gerekiyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu mücadelede üzerinde en çok durulması gereken unsurların başında medyanın geldiğine dikkati çekerek, "İsrail'in Filistin şehirlerinde yol açtığı yıkımın ve gerçekleştirdiği katliamın üstünü örterken, kendi hayat hakkını koruyan insanların direnişine terör yaftası yapıştırılabilen bir medya düzeninde işimizin zor olduğu ortadadır." dedi.
Aynı durumun Türkiye için de geçerli olduğunu belirten Erdoğan, "Türkiye'nin terör örgütlerine karşı yürüttüğü bu mücadeleyi insan hakları ihlali kapsamına sokmaya çalışanlar, kendilerine yönelik en küçük bir tehdide karşı sergilenen orantısız gücü ise olabildiğince yüceltiyorlar. Bu vesileyle 28 yıl önce, 24 Mayıs 1993 tarihinde PKK tarafından Bingöl-Elazığ yolunda otobüslerinin önleri kesilerek alçakça şehit edilen 33 sivil ve silahsız askerimizi rahmetle yad ediyorum." diye konuştu.
"Uluslararası alanda güçlü bir iletişim ağı kurmaları şarttır"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kendilerine düşen görevin, ellerindeki tüm imkanları kullanarak gerçekleri dünyaya anlatmak için çalışmak olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Dünyanın her yerindeki vicdan sahibi siyasetçileri, aydınları, medya mensuplarını, din adamlarını, bu arada kendi din adamlarımızı, İslam düşmanlığı hastalığına karşı harekete geçirmemiz gerekiyor. Bu tehdide maruz kalan tüm toplumların ve ülkelerin bir araya gelerek, uluslararası alanda güçlü bir iletişim ağı kurmaları şarttır. İnsanlığın tamamının huzuru ve güvenliği için hayati öneme sahip 'İslam düşmanlığının önüne geçilmesi çabaları', oluşturulacak ortak akıl mekanizmaları ile yürütülmelidir. Aksi takdirde, çok vakit ve enerji harcandığı halde oldukça az neticenin alındığı verimsiz bir tabloyla karşı karşıya kalmamız kaçınılmazdır.
Dünyadaki mültecilerin çoğunluğunu Müslümanlar oluşturuyor, iç çatışmalarda en çok Müslümanlar ölüyor, sefalet en çok Müslümanlar arasında görülüyorsa ortada öncelikle çözülmesi gereken birlik beraberlik ve dayanışma sorunu var demektir. İslam dünyası kendi arasında vahdeti tesis ettiğinde İslam düşmanlığına karşı verilecek mücadelenin kısa sürede neticeye ulaşması mümkündür. Aksi takdirde hep konuşulan, hep tartışılan ama işe yarar tek bir adımın bile atılamadığı mevcut kısır döngü hali sürüp gider."
Sempozyumun bu doğrultuda yeni bir dönemin başlangıcına vesile teşkil etmesini dileyen Erdoğan, programa fikirleriyle katkı verecek tüm bilim insanlarına, medya mensuplarına ve katılımcılara teşekkür etti.
Erdoğan, toplantının düzenlenmesinde emeği geçenleri de tebrik etti.
Sempozyumdan notlar
Konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin tarafından, "Osmanlı Devleti zamanında bir Yahudi vatandaşın hükümdara sunduğu arzuhalin" yer aldığı tablo takdim edildi.
Erdoğan daha sonra sempozyuma katılanlarla fotoğraf çektirdi.
Sempozyuma, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık da katıldı.