Kira sözleşmeleri konusunda en çok merak edilen konulardan biri olan uyarlama davası, hakkında araştırmalar sürüyor. Uyarlama davası ne zaman açılır, kiraya veren uyarlama davası davası açabilir mi gibi soruların yanıtlarını arayan vatandaşlar internet üzerinden araştırma yapıyor. Kira sözleşmeleriyle ilgili olan uyarlama davası hakkında merak edilenler haberimizde…
Kira sözleşmeleri adi kira veya hasılat kirası olacak şekilde 2 farklı yöntemle yapılabilir. Adi kira, taşınır veya taşınmaz bir malın belli bir ücret karşılığında kullanma hakkının devredilmesiyken hasılat kirası ise ürün veren taşınır veya taşınmazın bir bedel karşılığı kullanılmasını ifade eder. Kira sözleşmelerinin geçerli olması kural olarak herhangi bir şarta bağlı değildir. Ancak bazı özel yasalarda kira sözleşmelerinin nasıl yapılması gerektiği açık bir şekilde belirtilmiştir. Ayrıca kiracı ile kiralayan aralarında yapacakları anlaşma ile sözleşmenin yazılı olarak geçerli olma şartına bağlayabilirler. >>
Taraflar arasında bu şekilde imzalanan kira sözleşmesinin sonradan değişen hal ve şartlara uydurulması için vatandaşların uyarlama davası açması gerekir. Kira sözleşmeleri için talep edilen uyarlama davasında görevli mahkeme mecurun yıllık kira bedeli dikkate alınarak belirlenir. Yıllık kira bedeli kanunda belirtilen sınırın altındaysa uyarlama davası açmak için Sulh Hukuk Mahkemeleri, bu sınırın üstündeyse Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli sayılır. uyarlama davası ile kira bedelinin artırımı hükmünün iptali için dava açılabilir. Bu tür durumlarda tespit davası niteliğinde olduğu için Sulh Hukuk mahkemesine başvuru yapılmalıdır.Kira sözleşmesinin imzalandığı sırada taraflar arasında dengenin mevcut olduğu kural olarak kabul edilir. Bu yüzden uyarlama davası sözleşmenin imzalandıktan sonra meydana gelen ve kişilerin sosyal ekonomik dengesini bozan olaylar sonrasında taraflardan biri için edim ifasının katlanamayacak hale gelmesi sebebiyle açılır. Kira sözleşmesine uyarlama davası açabilmek için olağanüstü olayın önceden beklenilmeyen ve hesapta olmayan bir olay olması gerekir. Olağanüstü durumun önceden öngörülemeyen ve beklenmeyen bir hak olmasının yanı sıra bu olağanüstü durumun meydana gelmesinde tarafların bir kusurunun olmaması da önemlidir.