Tarihi ve lezzetiyle dünyanın en değerli baharatlarından biri olan safran, Yozgat'ın verimli topraklarında yeni bir yaşam buluyor. 3 bin 500 yıllık geçmişi, Bizans ve Osmanlı dönemlerindeki ticari önemiyle anılan safran, bugün Arif Tüysüz'ün emekleriyle Yozgat'ta kök salıyor. Eski banka müdürü Tüysüz, emeklilik sonrası dönüştürdüğü 5 dönümlük arazide, 80 bin safran soğanı eken ve zorlu bir çalışma sonucu bu kıymetli baharatı üretmeye başladı.
Her bir safran çiçeğinin nazik dokunuşlarla toplanmasını gerektiren hasat süreci, ürünün değerini daha da artırıyor. Safranın kilogram fiyatı dudak uçuklatan rakamlara ulaşırken, Tüysüz'ün hedefi dekar başına 300 gram verim. İlk yıl yağış eksikliği nedeniyle beklenen verimi alamayan Tüysüz, bu yılki bereketli hasadın yanı sıra internet üzerinden de satış yaparak, ürününün değerini katlıyor.
Safran sadece mutfağımızda değil, tıpta ve kimya sanayinde de adından söz ettiriyor. Mutluluk hormonu olarak bilinen serotonin salgılanmasına yardımcı olmasıyla 'mutluluk iksiri' unvanını taşıyan bu özel baharat, bir gramıyla bir ton suyu sarıya boyayabilme özelliğiyle de dikkat çekiyor. Tüysüz'ün safranı, Uzakdoğu ve Ortadoğu mutfaklarının yanı sıra, tıbbi ve estetik alandaki pek çok uygulamada da kendine yer buluyor.
Yozgat'ın iklimine ve toprağına inat safran yetiştiriciliği yapan Tüysüz, bu süreçte en büyük zorluğu yabani otlarla mücadelede yaşıyor. İlaçsız bir tarım anlayışıyla yürütülen bu zorlu mücadele, safranın değerine değer katıyor. Eylül ve ekim aylarında hasadı gerçekleşmesi gereken safran, bu yıl hava koşullarından dolayı biraz geç kalsa da, beklenen yağmurlarla verimin daha da artacağı umudunu koruyor.
Tüysüz ve safranın hikayesi, sadece bir baharatın değil, bir geçmişin ve kültürün Yozgat'ta yeniden canlanışının öyküsü olarak karşımızda duruyor. Safranın bu özel yolculuğu, Tüysüz'ün tutkusu ve zanaatkar elleri sayesinde sadece mutfaklarımızı değil, hayatlarımızı da zenginleştiriyor.