Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Özellikle Avrupalı ve Amerikalı politikacılardan rejime kadar pek çok kesim kendi başarısızlıklarını terör örgütünü perde yaparak gözlerden saklama yoluna gidiyor. Şimdi gel gör ki bu teröristlere ev sahipliği yapan Amerika Senatosunda kongresindeki insanları görüyoruz. Ne zamandan beri siz teröristlerle dost oldunuz, buna nasıl bu şekilde el verirsiniz ama bunun bedelini öyle bir zaman gelir ki canınız yanar o zaman ödersiniz. Barış Pınarı Harekatı ile tam manasıyla takke düşmüş kel görünmüştür. Türkiye’ye karşı öfke nöbetleri geçirenlere diyoruz ki artık bu oyun bitti” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 105. Dönem Kaymakamlık Kursu kura törenine katıldı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen törende konuşan Erdoğan, uluslararası bir mücadelenin içinde olunduğuna işaret ederek, “Yedi düvele karşı dimdik ayakta duruyoruz ve durmaya revam edeceğiz. Bu bağıranlar çağıranlar bunların hiçbirinin burada sınırı yok. Niye bunlar buralarla bu kadar ilgileniyor. Dert başka. Biz 911 kilometre sınırı olan bir ülke olarak taciz ediliyorsak buna karşı sessiz duramayız ve gereken neyse onu yapmaya mecburuz. Her kazanımımızın gerisinde çok büyük emek ve fedakarlık, her kaybımızın gerisinde çok büyük acı vardır. Millet olarak kazanırken de, kaybederken de hep kültürümüzün, inancımızın, medeniyetimizin gerektirdiği gibi davrandık. Bunun için sadece 2. Dünya Savaşı’nda 50 milyon kişinin ölümünden sorumlu olanların bize insanlık dersi vermeye kalkmalarını acı bir tebessümle karşılıyoruz. Ruanda’da 1.5 milyon insan öldüreceksin, Cezayir’de bir o kadar insanı öldüreceksin ve utanmadan sıkılmadan bize insanlık dersi vermeye kalkacaksın. Bizim tarihimizde asla böyle bir şey yok. Türkiye’nin bu insani yaklaşımını zaaf olarak değerlendirmeye kalkanlara kadife eldivenimizin içindeki demir yumruğumuzu göstermekten asla geri durmadık, durmayacağız. Son dönemde yaşadıklarımız bu hakikatler ışığında değerlendirilmelidir” ifadelerini kullandı.
Küresel düzeyde bir yeniden yapılanma sancılarının yaşandığı şu dönemin sembol mücadele alanının Suriye toprakları olduğunu belirten Erdoğan, “Suriye krizi başladığı günden beri bir yandan hayatlarını kurtarmaya çalışan masumlara kucak açarken, diğer taraftan sınırlarımızın güvenliğini sağlamanın çabası içerisinde olduk. Meselenin suhuletle Suriye halkının özlemini duyduğu şekilde çözümü için rejimden bölgeye müdahil olan güçlere kadar çağrıda bulunduk, çaba gösterdik. 2015 yılında Antalya’da yapılan G-20 Zirvesi’nde tüm liderlere güvenli bölge dâhil somut ve sonuç alıcı tekliflerde bulunduk. O zaman tüm dünya liderlerine söyledim, Obama ile yaptığımız görüşmelerde bunu özellikle dile getirdim. Ülkeme yönelik milyonlarca insan irtica ediyor, biz bunu nereye kadar kaldıracağız. Hadi sizde gelin elinizi taşın altına sokun dedim, hepsi lafta kaldı” açıklamasını yaptı.
DÜN AVRUPA PARLAMENTOSU GENEL KURULU’NDA SURİYE’DE UÇUŞA YASAK BÖLGE TEKLİFİNİN YAPILDIĞINI HATIRLATAN ERDOĞAN, ŞUNLARI KAYDETTİ:
“Bu teklifi Suriye’nin dört bir yanında yüz binlerce masum insan rejimin ve diğer güçlerin savaş uçaklarının bombardımanları altında can verirken gündeme getirmiştik. Oluk oluk kanların aktığı o günlerde kimse bu teklife dönüp bakmamıştı. Şimdi Türkiye Suriye’yi terör örgütlerinden temizleyip asıl sahiplerinin dönüşüne hazır hale getirirken birden bu tür konular akla geliyor. AB’nin sonu bu samimiyetsizliği ve ikiyüzlülüğü yüzünden gelecektir. Bu gidiş hiç iyi değil. Kapıları açarız dediğim zaman tutuşuyorlar. Tutuşmayın. Vakti saati gelince bu kapılar da açılır. Hadi bakalım yüz binleri bir de siz ağırlayın. Bu iş nasıl oluyormuş sizden de bir görelim. Paranız var, güçlüsünüz ama Yunanistan’a yüz kişi gidince denizden hemen bizi telefondan arıyorsunuz. Burada 4 milyon var, 4 milyon. Buna sesiniz çıkmıyor. Kararlıyız.”
Türkiye’nin yıllardır gösterdiği mücadelelere rağmen Suriye krizinin çözülmediğini, bu çabalar bir yana DEAŞ adı altında bir terör örgütünün de ortaya salınmasıyla iyice içinden çıkılmaz bir hale geldiğini ifade eden Erdoğan, “Suriye’de faaliyet gösteren terör örgütlerinin bir süre sonra doğrudan ülkemizi hedef almaya başladıklarını da gördük. Bir yandan sınır bölgelerimizdeki şehirlerimiz taciz edildi, diğer yandan büyük şehirlerimizdeki PKK ve DEAŞ canlı bomba eylemleriyle canımız yandı. Bu saldırıların son 6 yılda ülkemizde ardı ardına patlak veren pek çok hadisenin bir parçası olduğunu da biliyoruz. Karşımızdaki bu tablo üzerine terörle mücadelemizde ve bağlantılı olarak bölge politikalarımızda köklü bir değişim kararı aldık. Ülkemize yönelik tehditleri doğrudan kaynağında ortadan kaldırma stratejisine geçtik ve bu doğrultuda kritik adımlar attık. Terör örgütlerini inlerinde vurarak adeta felç ettik. Yurt içinde de teröristlere göz açtırmadık. 15 Temmuz darbe girişiminin hedeflerinden biri de Türkiye’nin terörle mücadelesindeki bu etkili stratejini çökertmekti. Darbe girişimini başarısızlığa uğratarak bu büyük oyunun bir hamlesini daha boşa çıkardık. Hemen ardından Fırat Kalkanı Harekatı ile karşı cevabımızı verdik. Zeytin Dalı Harekatı ile büyük planının bir ayağını daha kırdık. Bu bölgelere geri dönen 365 bin sığınmacı Türkiye’nin Suriye’deki insani duyarlılıkla adımlar atan tek ülke olduğunu gösterdi. Tüm bu süreç siyasi ve diplomatik çabalarımızı kesintisiz sürdürmemize vesile oldu. İdlib’te Rusya ve İran’ın desteği ile oluşturduğumuz nispeten stabil durum sayesinde yüz binlerce insanın hayatını kurtardık ve milyonlarca insanın da yerinden edilmesini engelledik” dedi.
SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNE VE SİYASİ BİRLİĞİNE OLAN SAYGIYI HER FIRSATTA TEKRARLADIKLARINI BELİRTEN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, ŞUNLARI İFADE ETTİ:
“Bizim Suriye’nin topraklarında gözümüz yok, böyle bir şey de düşünmüyoruz. Bizim Suriye’de de Türkiye’de de Kürt kardeşlerimizle bir sorunumuz yok. Bizim sorunumuz terör örgütlerinin ta kendisiyledir. Batı yatıyor kalkıyor Kürtler aşağı Kürtler yukarı. Bizim Kürt kardeşlerimizle bir işimiz yok. Bizim işimiz terör örgütleriyle. Böyle söyleyerek terör öğütlerinin adını vermeyerek Kürtler dediğiniz zaman Kürt kardeşlerimizi teröristler olarak vasıflandırıyorsunuz. Bu yanlış bir şey, bunu çözmemiz lazım. Askeri seçeneğe daima en son çare olarak başvurduk. Türkiye, Barış Pınarı Harekatı aşamasına böyle bir süreç sonucunda geldi. Afrin’i teröristlerden temizlediğimiz günden beri Fırat’ın doğusundaki terör oluşumuna da izin vermeyeceğimizi her platformda en yüksek sesle anlattık. Biz bir şeye üzülüyoruz. Devasa ülkelerin liderleri bu teröristlerin başlarını yanlarına alıyorlar, masaya oturuyorlar ve onlarla bu sorunu çözmeye çalışıyorlar. Teröristi siz muhatap olarak karşınıza aldığınızda terörle mücadele olur mu? Bu uluslararası terörle mücadele toplantılarını neden yapıyoruz? Bunlara prim veriyorsunuz, şımartıyorsunuz, azdırıyorsunuz. Verilen sözlerin tutulmaması halinde planlarımızı kendi imkanlarımızla hayata geçirmek zorunda kalacağımızı altına çize çize ifade ediyoruz. Baktık ki kendimiz söyleyip kendimiz inliyoruz ve kolları sıvayıp harekatı başlattık. Siyasete ve diplomasiye olan saygımız gereği attığımız her adımdan önce muhataplarımıza niyetimizi ve hamlemizi açıkça söyledik. Barış Pınarı Harekatına başlarken de Amerika’yı gerektiği şekilde, Rusya’yı ve İran’ı, BM’yi bilgilendirdik. Sonradan anlaşılıyor ki kendilerinden izin almak yerine sadece bilgi vermemizden de bayağı rahatsız olmuşlar” açıklamasını yaptı.
“Türkiye’nin sınırları boyunca oluşturulmak istenen bir terör koridorunu yıkıp geçmek için kimseden izin almaya ihtiyaç yoktur” diyerek sözlerini sürdüren Erdoğan, Barış Pınarı Harekatı’na ilişkin şu bilgileri verdi:
“Bu kararlılığımızı sahada da gösterip 120 kilometre genişlik ve 32 kilometre derinlikteki harekat bölgemizin üçte ikisine yakın bölümünü sadece 9 günde ele geçirdik. Şu ana kadar bölgede kontrolümüze geçen alan büyüklüğü 4 bin 220 kilometrekareye ulaştı. Elbette bu kolay bir başarı olmadı. Teröristlerin sınır şehirlerimize attığı füzeler ve havanlar sebebiyle 20 sivil insanımız hayatını kaybetti. Suriye tarafında teröristler ile yaşanan çatışmalarda 7 askerimiz ile Suriye Milli Ordusu’ndan 96 kardeşimizde şehit oldu. Ayrıca 90 askerimiz ile 369 Suriye Milli Ordusu mensubu kardeşimizde yaralandı. Teröristlerin kayıpları da 795’i buldu. Harekat alanında ortaya çıkan bu tablo karşısında muhataplarımız nihayet sesimize kulak verdiler. Ülkemize gelen Amerika heyetiyle oturup konuştuk ve niyetimizi, amacımızı, hedefimizi belirttik ve sonuçta harekatımıza 120 saat ara verilmesi halinde teröristlerin belirlediğimiz bölgenin dışına çıkartılacağı sözünü aldık. Bunu da 13 maddelik bir mutabakat metniyle kamuoyuna duyurduk. Salı günü akşamı 22.00 itibariyle sona eren bu sürenin bitiminde Amerika tarafı bize tüm teröristlerin harekat bölgemizden çıktığının garantisini yazılı olarak verdi. Şimdi askerlerimiz ve Suriye Milli Ordusu karış karış harekat alanını tarıyor, tuzakları etkisiz hale getiriyor. Bu arada karşımıza teröristler çıkarsa onları tepelemek en tabi hakkımızdır. Böylece Barış Pınarı Harekatını başarıya ulaştırmış olduk. Resulayn ve Tel Abyad arasında güvenli hale getirdiğimiz bu alan sınırlarımızı teröristlerden arındırma planımızın ilk aşamasını oluşturuyor. Batıya doğru Tel Rıfat aşağıda Münbiç bunların hepsi bu planlamanın içerisinde var. Terör örgütlerinin ve Amerika’nın telaşla attığı adımlar harekat bölgemizin dışında ama asıl planımızın içinde kalan bölgelerde karmaşık bir durumun ortaya çıkmasına yol açtı. Harekat alanımızın doğusundaki Kamışlı ile batısında ki Aynel Arab bölgesi hızla Rusya desteğindeki rejim güçlerinin kontrolüne bırakıldı. Aynı oyun Münbiç bölgesinde de oynandı. Bizim amacımız sınırlarımız boyunca terör örgütünden arındırılmış bir bölge oluşturmak olduğu için karşımızdaki bu yeni duruma göre yeni değerlendirmeler yaptık. Salı günü Rusya lideri Putin ile gerek ikili gerekse heyetlerarası yaptığımız görüşmeler sonunda Fırat’ın doğusunda yer alıp, harekat alanımızın dışında kalan sınır bölgeleri ile ilgili bir mutabakata vardık. Terör örgütünün sınırlarımızdan tamamen uzaklaştırılması konusundaki uzlaşmayı içeren bu 10 maddelik mutabakatı da kamuoyu ile paylaştık. Buna göre terör örgütü mensupları dün 12.00’de başlamak üzere 150 saat içinde içinde tıpkı Barış Pınarı Harekatı bölgesinde olduğu gibi sınırlarımızın 30 kilometre dışına çıkarılarak buralardan uzaklaştırılacaktır. Bu 30 kilometrelik alanın ilk 10 kilometresi Kamışlı şehir merkezi hariç Türkiye ve Rusya ortak devriye bölgesi olacaktır. Belirlenen süre sonunda terör örgütü bölgeden tüm unsurlarıyla uzaklaştırılabilirse bu mutabakatta başarıyla hayata geçirilmiş olacaktır. Şayet terör örgütü bu bölgelerden ülkemizi taciz etmeyi sürdürürse biz kendi harekat planımızı buralarda da hayata geçirmeye devam edeceğiz. Sonuçta Fırat’ın doğusundaki 480 kilometre alanın 120 kilometrekaresini şu anda doğrudan kendimiz kontrol ediyoruz. Kalan kısmı da Rusya ile birlikte durumu kontrol altında tutma kararı verdik. Her anlaşma gibi Rusya ile vardığımız mutabakatta her iki tarafın özellikle ulaşabilecekleri asgari şartları içeriyor. Sınırlarımız boyunca ve Suriye toprakları içinde bölücü terör örgütünün ülkemizi tehdit eden bir hakimiyet alanı kurmasına izin vermeyeceğiz” diye konuştu.
GÜVENLİ HALE GETİRİLEN YERLERDE TÜRKİYE’DEN 1 İLA 2 MİLYON ARASINDA MÜLTECİNİN GERİ DÖNÜŞÜNÜN SAĞLANACAĞINI BELİRTEN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, SÖZLERİNİ ŞÖYLE SONLANDIRDI:
“Uluslararası toplumun desteğiyle yürüteceğimiz bu proje için hemen temaslara başlıyoruz. Asıl çözümün Suriye’deki tüm kesimlerin katılımıyla oluşturulacak yeni anayasanın teşkilinden ve buna göre yapılacak özgür seçimlerle şekillenecek yeni yönetimin iş başına gelmesinden geçtiğini biliyoruz. Bu ayın 30’unda Cenevre’de yapılacak buluşma çok büyük önem arz etmektedir. Gerek Astana’da gerek Cenevre’de yürütülen görüşmelerin herkesin kabul edebileceği makul bir anlaşmayla sonuçlanması gerekiyor. Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin sağlanması ancak bu sürecin başarısıyla mümkündür. Aksi takdirde ne Şam yönetimini kimse muhatap alır ne de ülkedeki kaos sona erer. Yeni anayasa çalışmaları ve sonrasında ülkenin yeni yönetiminin belirlenmesi süreci Suriye konusundaki niyetlerin ortaya konacağı bir test olacaktır. Türkiye olarak bizim bu konudaki samimiyetimizi ve gayretimizi kimse inkar edemez. Süreci terör örgütlerini veya rejimi kullanarak sabote etmeye kalkacak herkesi dünya kamuoyuna ifşa edeceğimizin bilinmesini istiyorum. Amerika ve Rusya ile vardığımız mutabakatların amacına ulaşması PKK, YPG ve DEAŞ terör örgütlerinin sınırlarımızdan başlayarak Suriye topraklarındaki varlığının tamamen sona erdirilmesine bağlı. İster ABD, ister Rusya, ister rejim, isterse başka bir güç olsun terör örgütlerinden herhangi birini isim, bayrak veya üniforma değiştirerek yeniden karşımıza dikmeye kalkarlarsa biz bu oyuna gelmeyiz. Bu durumda hiç kimse kusura bakmasın kendi bildiğimiz yolda ilerlemeye devam etmekten asla çekinmeyiz. Bu yolda ödeyeceğimiz bedelin büyüklüğünü de küçüklüğünü de de asla hesap etmeyiz. Barış Pınarı Harekatı şantaj ve tiyatro sahnesini yıkmış, hakikatleri ortaya çıkartmıştır. Suriye’deki kaotik durum uzunca bir süredir asıl niyetleri, asıl projeleri, asıl hesapları gizlemenin örtüsü olarak kullanılıyor. Özellikle Avrupalı ve Amerikalı politikacılardan rejime kadar pek çok kesim kendi başarısızlıklarını terör örgütünü perde yaparak gözlerden saklama yoluna gidiyor. Şimdi gel gör ki bu teröristlere ev sahipliği yapan Amerika Senatosunda kongresindeki insanları görüyoruz. Ne zamandan beri siz teröristlerle dost oldunuz, buna nasıl bu şekilde el verirsiniz ama bunun bedelini öyle bir zaman gelir ki canınız yanar o zaman ödersiniz. Barış Pınarı Harekatı ile tam manasıyla takke düşmüş kel görünmüştür. Türkiye’ye karşı öfke nöbetleri geçirenlere diyoruz ki artık bu oyun bitti."
(İlker Turak - Ömer Çetin/İHA)