Türkiye sahip olduğu doğal güzellikler ve tarihi eserleri ile tam bir turizm cenneti olarak kabul ediliyor. Zira ülkemizin hemen hemen her bölgesinde turistik olarak ziyaret edilebilecek mekanlar ve tarihi eserler mevcut. Bunlar arasında öne çıkan ve hikayesiyle büyük bir ilgi toplayan yerlerin arasında şüphesiz Şanlıurfa ilimizde bulunan Balıklgöl de yer alıyor. Tarihi geçmişi ve hakkında üretilen efsaneler ile yılın her dönemi hem yerli hem de yabancı turist akınına uğrayan Balıklgöl’ün hayret verici hikayesi ve diğer bilinmeyen özelliklerini yazımızın içeriğinde bulabilirsiniz.
Özellikle Şanlıurfa ilimizin uluslararası sembollerinden biri haline gelen ve tarihi geçmişiyle büyük ilgi toplayan Balıklgöl, yerli ve yabancı turistlerin yıl içinde değişik zamanlarda uğradığı önemli turistik merkezlerimiz arasında yer alıyor. Balıklgöl’ün adından da kolaylıkla anlaşılabileceği üzere, içinde pek çok çeşit balık bulunduruyor. Ancak türce en fazla rastlanan balık türü ise sazan balığı olarak dikkat çekiyor. Yaklaşık 150 metre uzunluğunda ve 30 metre genişliğinde bir alana sahip olan Balıklgöl’ün derinliği ise 1,5 metre civarında olduğu biliniyor. Balıklgöl Şanlıurfa ilimizin turistik alanlarının başında geliyor.
Balıklgöl Nerededir?
Hakkında pek çok efsane bulunan Balıklgöl’ün hikayesi duyanları hayrete düşürüyor. Zira yerli turistler kadar yabancı turistlerin de ilgisini çeken bu hikaye, bölgenin turizm açısından en öne çıkmasına olanak tanıyor. Balıklgöl günümüzde Şanlıurfa ilimizin sınırları içinde yer alıyor. Halil-ür Rahman Gölü olarak adlandırılan doğal gölün hemen güneyinde bulunan Balıklgöl, dünyaca ünlü tarihi bir yer olan Urfa Kalesi’nin de önünde konumlanmış durumda.
Ülkemizdeki inanç ve kültür turizminin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen Balıklgöl, Şanlıurfa’nın Eyyübiye ilçesinin sınırları içinde yer alıyor. Yerli turistler için bu tarihi mekana kendi aracınızla gitmek isterseniz, Balıklgöl İstanbul’a 1263 kilometre, Ankara’ya 810 kilometre, İzmir’e ise 1251 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Balıklgöl Şanlıurfa’nın merkezinde yer alıyor. Şehrin hemen hemen bütün noktalarından Balıklgöl’e toplu taşıma ve diğer imkanlar ile ulaşım sağlanıyor.
Balıklgöl’ün Hikayesi
Balıklgöl hakkında pek çok rivayet bulunsa da en bilineni Nemrut ile ilgili olandır. Duyanları hayretler içinde bırakan hikaye ise Nemrut’un çevresine saçtığı zulüm ile başlıyor…
Dönemin korkulan ve gaddar olarak bilinen hükümdarlarından biri olan Nemrut, gece gördüğü bir rüyayı çevresindeki tüm din adamlarını huzuruna çağırtarak yorumlatmak ister. Nemrut’un gördüğü kabusu yorumlayan dönemin din adamları, onun kısa zaman sonra doğacak olan çocuklardan birisi tarafından öldürüleceğini söyler. Bunu öğrenen Nemrut gaddarlığını konuşturarak, korku içinde o yıl dünyaya gelecek olan bütün çocukların öldürülmesini emreder.
İbrahim Peygamber’in annesi Sara Hatun, Nemrut’un bu zulmünden kaçarak bir mağaraya saklanır. Çocuğunu bu mağarada dünyaya getirir. Çevreden bulduğu ağaç dallarından beşik yaparak çocuğu bu mağarada bırakır ve tekrar şehre döner. Mağarada kalan çocuğu dişi bir ceylan emzirir. Bunun ardından bir süre geçtikten sonra İbrahim Peygamberi bu mağarada bulurlar ve Nemrut’un huzuruna getirirler. O zamana kadar hiç çocuğu olmayan Nemrut’un kalbi İbrahim Peygamberi görünce yumuşar ve onu yanına alarak büyütür. Ancak her ne kadar kendisine çok iyi niyetli davransa da diğer insanlara gaddarlığını sürdüren Nemrut, zulmüne devam etmektedir. İnsanlara karşı haksızlık yapan ve putlara tapan Nemrut halkını bu putlara tapması için zorlar. Bunu gören İbrahim Peygamber, insan yapımı olan bu putların tapılacak bir şey olmadığını söyler. Halka düşüncelerini anlatır ancak halk Nemrut korkusundan ağzını açamaz. Hz. İbrahim bir gün sarayın putlarının bulunduğu alana girer ve elindeki baltayla tüm putları parçalar. Baltayı da sarayda bulunan en büyük putun üstüne asar.
Putların bu halini görenler derhal Nemrut’a haber verirler. Rahipler bu olayı Hz. İbrahim’in yapmış olabileceğini söylerler. Nemrut’un huzuruna çıkarılan Hz. İbrahim sorguya çekilir. “Görüyorsunuz ya balta büyük putun omuzunda. Tüm bunları o yapmış olabilir.” diyerek açıklama yapar. Nemrut bu açıklama karşısında öfkelenir ve bir taş parçası baltayla bu şekilde bir şeyi asla yapamayacağını haykırır. Bunun üzerine Hz. İbrahim, “Benim anlatmak istediğim de işte budur. Siz kendi ellerinizle yaptığınız bu taş parçalarından medet umuyor, sizi kötülüklerden korumasını bekliyorsunuz. Tanrı diye onlara tapıyorsunuz, adaklar adıyorsunuz.” der. Bunu duyan Nemrut Hz.İbrahim’in yakılmasını emreder.
Bu emirle etraftan toplanan odunlar bir yere yığılır. Toplanan odunlar ile kocaman bir dağ meydana gelir. Nemrut’un kalesinin kuzeyine iki büyük sütun yaptırılarak bu sütunların arasına gerilen halatla Hz. İbrahim’in ateşlerin içine fırlatılması planlanır. Nitekim öyle de yapılır. Hz. İbrahim dağ gibi yanan odunların arasına düşer. Ancak bu sırada ateşin yerine bir göl oluşur. Atılan odunlar ise balığa dönüşür. Balıklar yandıkları için üzerlerinde kara lekeler oluşur. Halk inanışına göre bu göl kutsal göl sayılmaktadır.