Bakan Çavuşoğlu’ndan Kıbrıs açıklaması

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Biz Doğu Akdeniz’de barış, istikrar ve güvenlik istiyoruz. Günün sonunda bir çözüme ulaşılacaksa bu Kıbrıs Türklerinin güvenlik endişelerini karşılayacak, siyasi eşitliği sağlayacak bir çözüm olmalıdır” dedi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Biz Doğu Akdeniz’de barış, istikrar ve güvenlik istiyoruz. Günün sonunda bir çözüme ulaşılacaksa bu Kıbrıs Türklerinin güvenlik endişelerini karşılayacak, siyasi eşitliği sağlayacak bir çözüm olmalıdır” dedi.

KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, 11. Büyükelçiler Konferansı’nda yaptığı konuşmada Kıbrıs meselesinin güncel durumunu ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Öncesinde, bir konuşma yapan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin kendisini üniter bir devlet ve adanın tek sahibi, Kıbrıs Türklerini de azınlık olarak görmeye devam ettiğini belirterek, “1968 yılından bu yana Birleşmiş Milletler (BM) çerçevesinden yürütülen müzakere süreçlerinin tamamının sonuçsuz kalmasının nedeni bu zihniyettin. Bu zihniyet değişmedikçe sırf müzakere olsun diye masaya oturmanın hiçbir manası yok. Müzakerelerin yeniden başlayabilmesi için tarafların ortak bir vizyon ve temel üzerinden anlaşması gerekiyor. Kıbrıs Rumları siyasi eşitliği ve refahı Kıbrıs Türkleri ile paylaşma iradesinden halen yoksunlar. Bunun son örneği Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon faaliyetleridir. Bu noktada ülkemizin BM’de kayda geçirdiği kıta sahanlığındaki haklarını ve Kıbrıs Türklerinin doğal kaynaklar üzerindeki asli haklarını korumak konusundaki kararlılığımızı vurguluyorum. Bu konudaki tutumumuz kesin ve nettir. Gerek ülkemizin gerekse de KKTC’nin hak ve çıkarlarını korumak için gerekeni yaptık, yapmaya devam edeceğiz. Biz Doğu Akdeniz’de barış, istikrar ve güvenlik istiyoruz. KKTC’nin hidrokarbon kaynakları konusunda 13 Temmuz 2019 tarihinde yaptığı iş birliği önerisini destekliyoruz. Türkiye, KKTC’nin sadece can ve mal güvenliğinin korunmasında değil, hak ve çıkarlarının korunmasında da bugüne kadar üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmiştir. Günün sonunda bir çözüme ulaşılacaksa bu Kıbrıs Türklerinin güvenlik endişelerini karşılayacak, siyasi eşitliği sağlayacak bir çözüm olmalıdır” dedi.

Programda konuşma yapan KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Özersay, Kıbrıs’ta bir paradigma değişikliğinin ve bir kırılmanın eşiğinde olunduğunu söyledi.

“1968 yılında başlayan Kıbrıs müzakerelerinin üzerinden 50 yıl geçmesine rağmen yanlış olan nedir?" diyen Özersay, “Bir şeyleri yanlış yapmış olmalıyız ki bu sorun çözülmedi. Bu soruyu artık samimiyetle, bir yerlerden puan toplamak için, iyi çocuk görünmek için değil, bu soruyu samimiyetle kendi kendimize sormamız gerekiyor. Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak 50 yılda neyi tecrübe edindik? Bugüne kadar biz neyi denedik ve neyi denemedik. Denemediğimiz bir şey kaldı mı? Her düzeyde müzakereyi denedik. Teknik düzeyde, uzmanlar düzeyinde, liderler düzeyinde, müzakereciler düzeyinde, BM Genel Sekreterliği mevcudiyetinde, heyetler arası, baş başa vesaire. Bunun hepsini denedik. Her mekanda müzakereyi de denedik. Kahvaltıda, öyle yemeğinde, akşam yemeğinde müzakereler yaptık. Bir ara BM Genel Sekreteri iki lidere mektup gönderdi ve mektubunda lütfen toplantılara kravatsız gelin diye bir çağrı dahi yapmıştı. Kravatlı, kravatsız, kahvaltıda, akşam yemeğinde, eşli eşsiz toplantılar yaptık. Diplomasinin müzakere tekniklerini teker teker denedik. Geçen süre zarfında denemediğimiz tek şey müzakere masasında hiç değişmeyen şey iki toplumlu iki bölgeli federasyon. Bunu hiçbir zaman değiştirmedik. O hep sabit kaldı. Her iki tarafla iki bölgeli iki toplumlu federal ortaklık kavramını yani müzakerenin zeminini hiçbir zaman değiştirmedik. Diğer bütün faktörleri değiştirmemiz olmamıza rağmen Kıbrıs’ta kapsamlı bir çözüme varamıyorsak acaba kendimize neden müzakerenin zemini ile ilgili bir değişiklik yapmadık, bu soruyu artık samimiyetle kapsamlı çözüm bulunmasın veya çözümsüzlük olsun diye değil, bilakis acaba çözümsüzlüğün nedeni inandığınız ve desteklediğinizi söylediğiniz federal ortaklık dediğiniz şeyden tamamen farklı şey anlıyor olmamız mı diye kendimize sormanın zamanı çoktan geldi. Federal ortaklık, bulunabilmesi ve yaşayabilmesi için bazı şartları olan yönetim şeklidir. Kıbrıs’ta federal ortaklığın bugün şartları mevcut değildir. Federal ortaklık paylaşmaya dayalı bir ortaklık modelidir” ifadelerini kullandı.

"KIBRIS’TA FEDERAL ORTAKLIĞIN BUGÜN ŞARTLARI MEVCUT DEĞİLDİR”

Federal bir ortaklığın oluşabilmesi için bazı şartların olması gerektiğini vurgulayan Özersay, “Yönetimi ve zenginliği paylaşmaya hazır, bunu içine sindirebilecek durumda olan unsurlar veya aktörler gerekir. Kıbrıs’ta, Kıbrıs Rum toplumunun, Kıbrıs Türk toplumu ile yönetimi ve zenginliği paylaşmaya hazır olmadığını 2004 yılındaki BM Genel Sekreteri raporunda BM kendisi söylemiştir. İkincisi; taraflar arasında bir güvene ihtiyaç vardır. Bugün daha ziyade güven eksikliğinden bahsedilebilir. Birbirine güven duymayan toplumların federal ortaklık içerisinde zenginlik ve yönetimi paylaşması çok zordur. Üçüncüsü; federal kültürün varlığı veya federal bir ortaklığın yaşatılması konusunda tecrübeye sahip olunması gerekir. Federasyon kötü bir model olduğu için değil ama federasyonun kurulabilmesi ve yaşatılabilmesi için bir takım şartlara ihtiyaç vardır ki onlar bugün Kıbrıs’ta mevcut değildir. Şartları mevcut olmadığı için federal ortaklık modelini sorgulamamız gerektiğini 50 yıldan sonra bu paradigma değişikliğini artık düşünmemiz ve masaya koymamız gerektiğini söylemek istiyorum. Kıbrıs’ta paylaşmaya dayalı federal ortaklığın şartları mevcut değilse o zaman ne yapacağız? Önümüzde bu şartlarda iki tane seçenek var. Birincisi; ya bu şartları değiştirip federal ortaklığı mümkün kılacağız ya da bu şartları değiştiremiyorsak bugün mevcut şartlara uygun bir ortaklık modelini masaya koyacağız. Kıbrıs Türklerine verilen sözlerin tutulmaması için müzakereler bir bahane haline dönüşmüşse eğer bugün Kıbrıs sorunu ile ilgili ya bu şartların değiştirilmesi şartını ortaya koyup paradigmayı değiştirmemiz lazım ya da bu şartların değiştirilmesi konusunda kimse adım atmaya yanaşmıyorsa müzakere zemininin değiştirilmesi yönünde net bir iradeyi ortaya koymak durumundayız ve bu bağlamda bir paradigma değişikliğini ortaya koymaktan, buna ilişkin artık net bir pozisyon geliştirmekten çekinmememiz lazım. Kendimize güvenerek, cesaretle, gerçek olanı dile getirmenin zamanı çoktan geldi” açıklamasını yaptı.

(İlker Turak - İbrahim Berat Yılmaz /İHA)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Siyaset Haberleri