İSTANBUL (AA) - Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Uluslararası hukuktan kaynaklanan hakkımız olduğunu da açıkça ifade ettik. Yani burada hem 'meşru' diyeceksiniz ama yapılan harekata karşı geleceksiniz. Harekat kime karşı? Bir terör örgütüne karşı. Bu terör örgütüyle sizin sahadaki angajmanınız olabilir. Bu benim problemim değil. Bu terör örgütüne silah verdiniz, eğittiniz bu da benim problemim değil. Esasen bu senin iki yüzlülüğündür. Yani destek veren ülkeler için söylüyorum." dedi.
Çavuşoğlu, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisi'ndeki görüşmesinin ardından düzenlenen basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
"Barış Pınarı Harekatı'na karşı yürütülen kara propaganda"ya ilişkin bir soruyu Çavuşoğlu, şöyle yanıtladı:
"Bu kara propagandayı biz daha önce de gördük. Zeytin Dalı Harekatı zamanında yine YPG ve PKK'lılar tarafından başlatılan kara propagandanın işe yaramadığını gördük. Fırat Kalkanı Harekatı ile DEAŞ'a karşı mücadele ederken de DEAŞ'lıların kara propagandasını gördük. Neymiş? 'Türkiye, sivilleri hedef alıyormuş.' Siviller konusunda, insani konularda sanırım dünyada kimse Türkiye'ye ders veremez. Şu anda dünyada insani yardımlarda da birinciyiz, en çok mülteciye ev sahipliği yapmış ülkeyiz. Bu konularda Türkiye'nin daha önceki harekatlardaki hassasiyeti de çok iyi biliniyor. DEAŞ'la ilgili kara propaganda yapılıyor. Diğer taraftan yine sahada görüyoruz, YPG'nin oradaki Hristiyan azınlığa saldırdığını ve daha sonra da 'Türkler burada Hristiyanlara saldırıyor.' diye özellikle Hristiyan dünyasından destek bulmaya çalıştığını görüyoruz. Aynı şekilde şehirler içinde esas amaçları bizim insansız hava araçlarının görüntü almasını engellemek için yaktıkları lastikleri de 'Türkiye buraları, şehirlerin içini bombalıyor.' gibi kara propagandalarını görüyoruz. Gerçeklerin ne olduğunu biz de söylüyoruz, açıklıyoruz. Bu tür kara propagandalar bizim buradaki kararlılığımızdan bizi vazgeçirmez. Bizim amacımız terör örgütüdür. Terör örgütüyle mücadele yaparken kara propagandaya karşı da gerçekleri söylemek bizim görevimiz."
Çavuşoğlu, İletişim Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığının gerçekleri dünya kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğini belirtti.
- "Terör örgütüyle mücadele etmek meşru hakkımızdır"
Bazı ülkelerin, "Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı'nı durdurması çağrısı" yönündeki açıklamaları hatırlatılarak sorulan bir soru üzerine Çavuşoğlu, şunları söyledi:
"Bu açıklamaları sadece bu AB altılısından görmedik, BM Güvenlik Konseyi'nden bir karar çıkartamayınca böyle bir açıklama yapmak durumunda kaldılar. Ama münferit olarak da bazı NATO üyesi ülkelerden buna benzer açıklama geldi. Ben şunu anlamakta zorluk çekiyorum, hepsi PKK ile YPG'nin aynı olduğunu biliyor. Ve tüm konuşmalarda herkes, Türkiye'nin ulusal güvenlik endişesinin haklı ve meşru olduğunu söylüyor. Eğer Türkiye'nin burada endişesi meşru ise bu endişeye mahal veren, sebep olan terör örgütüyle mücadele etmek de meşrudur ve meşru hakkımızdır.
NATO dahil, Sayın Genel Sekretere de bildiride bulunduk. Böyle bir yükümlülüğümüz olmamasına rağmen tüm uluslararası camiaya bildirimde bulunduk. Burada bildirimde hangi BM şartının, hangi maddesi, 51'nci maddesi, hangi BM Güvenlik Konseyi kararları, Adana Mutabakatı dahil uluslararası hukuktan kaynaklanan hakkımız olduğunu da açıkça ifade ettik. Burada hem 'Meşru' diyeceksiniz, ama yapılan harekata karşı geleceksiniz. Kime karşı? Bir terör örgütüne karşı. Bu terör örgütüyle sizin sahadaki angajmanınız olabilir, bu benim problemim değil. Terör örgütüne silah verdiniz, eğittiniz. Bu da benim problemim değil. Esasen bu senin iki yüzlülüğündür. Destek veren ülkeler için söylüyorum. Bir taraftan 'Terörle mücadele' diyeceksiniz bir taraftan da bir terör örgütüne bu desteği vereceksiniz. Ondan sonra Türkiye diplomasiyi sonuna kadar kullanmış, müzakere yolunu sonuna kadar denemiştir ama olmayınca bu tehdidi bertaraf etmek durumundadır."
Türkiye'ye yönelik tehdide karşı Türkiye'yi koruma planının da NATO tarafından onaylandığını hatırlatan Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Burada da YPG, PYD net bir şekilde vardır. Ama daha sonra ABD'nin başını çektiği bazı ülkeler, şu anda 8 ülke daha sonra bunu haksız şekilde bloke etmiştir. NATO'nun belgesinde var YPG, PKK. Dolayısıyla burada özellikle NATO şu anda belgelerinde ve konsey tarafından onaylanan belgede de YPG, PYD vardır. Ve YPG, PYD ile PKK'nın hiçbir farkının olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Peki DEAŞ ortak düşmanımız, kabul ediyoruz. DEAŞ'la bugüne kadar göğüs göğüse savaşan tek asker bizim askerimizdir. Irak kendi içinde mücadeleyi vermiştir. Aynı şekilde PKK ortak düşmanımız değil mi? 'DEAŞ ortak düşmanımız, mücadele edelim, PKK ortak düşmanımız ama mücadele etmeyelim hatta Türkiye'de mücadele etmesin.' Biz bu anlayışa karşıyız. Maalesef bu açıklamaları görüyoruz, telefon görüşmelerinde de görüyoruz. Bir yerden çıkmış virgülü virgülüne, noktası noktasına, kelimesi kelimesine iki tane paragraf, tüm müttefiklerimiz yani tüm dediğim bizimle konuşan müttefiklerimizle aynı şeyleri iki paragraf, tıpatıp aynı, bir yerden çıktığı belli, bunları bize söylüyor."
- "Operasyonumuz sadece teröristleri hedef alıyor"
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, insani konularda Türkiye'nin hassasiyetine işaret ederek, şöyle konuştu:
"Cumhurbaşkanımız dün bu konuda garanti verdi. Siviller değildir ve operasyonumuz sadece teröristleri hedef alıyor. Buradaki kara propagandalara karşı da cevabımız var. Bize inanmıyorlarsa sahadaki Hristiyanların ve diğer Arapların ve azınlıkların çığlığını, muhalefet dahil Suriye toplumunun çığlığını herkesin duyması gerekiyor. Ama maalesef, başını birkaç ülkenin çektiği bir süreçten dolayı birçok ülke kendi düşüncesini de özgürce söylemiyor. Biz kararlıyız, hedefimiz teröristler. Sonuna kadar bu teröristleri temizlemek için ne gerekiyorsa yapacağız ama insani konularda da o kadar hassasız. Ve de DEAŞ'lı teröristler eğer bizim şu anda gerçekleştirmekte olduğumuz güvenli bölgede ise bunların serbest bırakılması mümkün değil. Türkiye hapishanelerinde de DEAŞ'lılar var. Bazıları ülkesine gitmeyi bekliyor, o ülkeler almıyor. Burada da yine serbest bırakılmasını bir kenara bırakın, içeride kalmaları ve hesap vermeleri konusunda Türkiye olarak biz herkesten daha hassasız. Çünkü herkesten önce yanı başımızda, Suriye ve Irak'ın dışında terör örgütü DEAŞ terör örgütü en çok Türkiye'yi hedef almıştır. Bağdadi'nin yaptığı açıklamalara bakın, her zaman da Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ı hedef alıyor. Çünkü biz onların ideolojisini öldürme konusunda da Cumhurbaşkanımız ve Türkiye son derece etkilidir. Ama bu mücadelemizi DEAŞ'la da, PKK'yla da, YGP'yle de inşallah sürdüreceğiz."
Çavuşoğlu, Türkiye'nin kendi hava savunma sistemi konusunda NATO'nun desteği olduğuna değinirken şöyle dedi:
"2015 yılında ABD, Almanya ve Hollanda sınır boyundaki patriot bataryalarını geri çektiler. İspanya ve İtalya'ya çok teşekkür ediyoruz. İspanya patriot bataryasını bugüne kadar sınırımızda tuttu, İtalya da bugüne kadar tuttuğu SAMP/T'yi çekeceği bilgisini bize verdi. Kasım 15 itibarıyla çekeceklerini söylüyorlar. Tabi burada bir rotasyon var. NATO ile birlikte bu süreci birlikte yürüteceğiz. Ama tüm bu tartışmalar, tüm bu gelişmeler gösteriyor ki Türkiye kendi savunma sistemini almalıdır. Çünkü her seferinde müttefiklere yalvaracak değiliz, NATO her seferinde 'Onu ikna edeceğim, bunu ikna edeceğim.' diye çaba sarf etmemeli. Daha önce Macron'un da bir SAMP/T'yi Türkiye'ye gönderme kararı aldıklarını bize de diplomatik yoldan bildirdiler, Macron kendisi Cumhurbaşkanımıza Osaka'da söyledi. Gelir mi gelmez mi bilmiyoruz. Ama gelse de gelmese de bunlar geçicidir. Sonuçta neden S-400'ü aldığımızın da göstermektedir. Kendi müttefikleriniz bile sınırınızdaki bataryaları ister dönüşümlü olsun olmasın çekiyor, geçici kalıyor. Biz müttefiklerimizi eleştirmek için söylemiyoruz. Ama biz, keşke NATO müttefiklerimizden hava savunma sistemini de alabilseydik. Bundan sonra hava savunma sistemi almamız gerektiğinin de bir göstergesidir."