Ankara'nın neden Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti olarak seçildiği pek çok vatandaş tarafından merak edilmektedir. Özellikle internet üzerinde yapılan araştırmalara bakıldığında sıklıkla Ankara niye başkent seçilmiştir sorusu öne çıkmaktadır. Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda başkent olarak öne sürülebilecek pek çok şehir bulunmaktayken neden Ankara'nın ülkenin başkent olarak seçildiğine dair pek çok spekülasyon bulunmaktadır. Ancak tüm bu spekülasyonların aksine Ankara'nın başkent olarak seçilmesine dair en güvenilir kaynaklardan biri de Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Atatürk bizzat kendisi kaleme aldığı Nutuk adlı eserinde Ankara'nın neden ve nasıl başkent olduğunun sebeplerini şu detaylar ile tüm Türk vatandaşlarına aktarmıştır:
"Efendiler, Lozan Antlaşması'nın eklerinden olan düşman işgali altındaki topraklarımızı boşaltma protokolü uygulandıktan sonra, yabancı işgalinden tamamen kurtulan Türkiye'nin toprak bütünlüğü fiilî olarak sağlanmıştı. Artık yeni Türkiye Devleti'nin başkentini bir kanunla tespit etmek gerekiyordu. Bütün düşünceler, Yeni Türkiye'nin başkenti Anadolu'da ve Ankara şehri olarak seçme lüzumunda birleşiyordu. Bu seçimde, coğrafî durum ve askerî strateji en büyük önemi taşıyordu. Devletin başkentini bir an önce tespit ederek, içten ve dıştan gelen kararsızlıklara bir son vermek şarttı."
Ankara'nın Başkent Seçilmesi
Görüldüğü üzere Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk bir başkentin tesis edilmesini bu sözlerle Nutuk adlı eserinde de ifade ettiği gibi açıklamıştı. O dönemde bilindiği üzere, yeni kurulan devletin de başkentinin İstanbul olarak kalacağı ya da Ankara olarak seçileceği hususunda uzun süreden beri süre gelen kararsızlıklar söz konusuydu. Hem iç işlerde hem de dış işlerde bu kararsızlığın ceremeleri çekilmeye devam ediliyordu. Bu arada İstanbul'un yeni milletvekillerinden bazıları, Refet Paşa başta olmak üzere, İstanbul'un kurulan yeni hükûmet merkezi olarak kalması gereğini bazı örneklere dayanarak ispat etmeye çalışıyorlardı.
Refet Bele, başta olmak üzere pek çok siyasi kimliğe sahip kişiler, Ankara'nın hem iklim bakımından hem de ulaştırma araçlarının kapsamı bakımından başkent olmaya hiç de uygun ve elverişli olmadığını kaydediyorlardı. Bunun yanı sıra kurulacak yeni hükümet için gerekli tesislerin de Ankara'da yetersiz olduğundan dem vurarak başkentin muhakkak İstanbul olması gerektiği konusunda yoğun bir baskı uyguluyorlardı.
Payitaht - Başkent Ankara
Refet Paşa ve ekibi, "İstanbul payitaht olmalıdır." şeklinde açıklamalarıyla bugün başkent olarak adlandırdığımız kavramın İstanbul merkezli olmasına dair yıoğun çaba göstermeye devam ediyorlardı. Bu sebeple «payitaht» sözünün de yeni Türkiye Devleti'nde kullanılmasına gerek kalmadığını göstermek lâzım, geldi. Dışişleri bakanı İsmet Paşa, 9 Ekim 1923 tarihli tek maddelik bir kanun tasarısını Meclis'e teklif etti.
Kanun tasarısının mecliste görüşülmesinin ardından milletvekilleri bu tasarıyı peş peşe imzaladırlar. Altında daha on dört kadar zatın imzası bulunan söz konusu kanun teklifi diğer milletvekilleri tarafından da imzalanarak resmen kabul edildi. Tarihlerin 13 Ekim 1923'ü gösterdiği bu sırada uzun süren tartışmaların sonucunda çok büyük oy çoğunluğuna ulaşılarak yeni madde ana yasaya eklendi. Bu maddede şu yazılıydı:
''Türkiye Devleti'nin başkenti Ankara şehridir."
13 Ekim Ankara'nın başkent olarak oy çoğunluğu ile kabul edildiği gündür. Ankara'nın başkent olarak seçilmesinde öne çıkan 6 neden şu şekilde belirlenmiştir:
Ankara toprakları üzerinde ateşlenen Kuvayı Milliye ruhunun, Milli Mücadeleyi ateşleyen ve itici güç olarak öne çıkaran bir unsur olması ve bu mücadelenin startının Ankara'da verilmesi üzerine bu şehrin bir sembol haline gelmesii
Ankara'nın jeopolitik, stratejik ve coğrafi açıdan sahip olduğu konumun ülkenin başkenti için uygun olması, Anadolu’nun tam ortasında yer alması ve bu yönüyle güvenli olması, etrafının dağlarla çevrili olmasının işgal edilmesini zorlaştırması.
Ankara'nın Anadolu topraklarını tam olarak kalbi denilebilecek bir konumda bulunması ve o dönemde milli mücadelede büyük önem taşıyan Batı Cephesi'ne yakın stratejik bir konumda olması
Batı Anadolu taraflarından ve İstanbul'dan doğuya uzanan demir yollarının Ankara'ya kadar gelmesi ve bu sebeple Ankara'nın hem ulaşım hem de haberleşme açısından avantajlara sahip olması.
Ankara'nın daha önce hiçbir düşman tarafından işgale uğramamış olması, kurulacak yeni devletin başkentinde düşman ayak izinin bulunmuyor olması,
Ankara'nın hem jeopolitik hem de siyasi ve tarihi açıdan dünyada çok büyük öneme sahip olan İstanbul'a yakın konumda olması. Bu sayede İstanbul merkezli olarak cereyan eden tüm gelişmelerin çok yakından takip edilebilme imkanının oluşması
O dönemki şartlar göz önünde bulundurulduğunda halk arasına İstanbul'un hem siyasi açıdan hem de sahip olduğu etnik ve toplumsal faktörler bakımından yurttaşlar genelinde güvenini yitirmesi, İstanbul'a karşı ciddi seviyede güvensizliğin oluşması
Ankara'nın Başkent Olarak Seçilmesi
Başkentin seçiminde ilk olarak her türlü düşman taarruzuna ve saldırısına karşı yerinden kıpırdama yapmadan kuvvet ve sükuneti muhafaza edebilecek bir yerin olması göz önünde bulundurulmalıdır. Bu bakımdan doğal açıdan ülkenin merkezi ön plana çıkmaktadır. Aksi takdirde bir geminin kıyıları topa tutmasıyla telaşa düşülen bir yerde hükümet merkezinin kurulması mümkün değildir.
İkinci açıdan bakıldığında hükümet merkezinin öyle bir konumu olması gerekir ki, hükümet bakışlarını ülkenin bütün yörelerine eşit bir şekilde yönlendirebilmelidir. Dolayısıyla başkent seçimi açısından ülkenin bir uç noktasına ya da köşe bölümüne çekilme söz konusu olursa bu durumda bayırdır olmayan ve başkente uzak olan kısımlar zaman içinde unutulup gidebilir, ülke bütünlüğünün korunmasında ciddi sorunlar ortaya çıkabilir. Anadolu'nun ortasında merkez olacak bir şehir ancak Ankara- Kayseri-Sivas üçgeni dahilinde bir noktada olmalıdır.. Bu üçgenin bir ucunda bulunan Ankara Türkiye'nin pek güzel merkezi olabilir. Bu düşüncenin akabinde Ankara kurulacak yeni devletin ve hükümetin başkenti olarak seçilmiştir.