Dr. Betül Mercan, soğuk havalarla birlikte görülme sıklığı artan nezle ve grip arasındaki farka değindi. Dr. Mercan, "Ateş, boğaz ağrısı daha çok gripte görülür. Soğuk algınlığı ayakta geçirilirken grip daha ağırdır ve ciddi komplikasyonlara neden olabilir" dedi.
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Dahiliye Bölümü’nden Uzman Dr. Betül Mercan, kış aylarında sıkça görülen hastalıklara karşı uyarıda bulundu. Mercan, yaptığı açıklamada, kışın artan hava kirliliğinin enfeksiyon oluşumunu arttırdığına dikkati çekti.
Kışın, iklimsel değişimin oluşturduğu fiziksel ve sosyal yaşamdaki değişikliklerin tetiklediği çoğu zaman viral enfeksiyonlar ile gelişen bulaşıcı hastalıklara değinen Mercan, "En sık soğuk algınlığı, grip görülür ancak larenjit, farenjit, tonsilit gibi üst solunum yolu enfeksiyonları ile bronşit, zatürre gibi alt solunum yolu enfeksiyonlarının da sıklığı artar. Kış mevsiminde vücudun soğuk havaya uyum sağlayabilmesi için daha fazla enerji harcaması gerekir ve bu karşılanmadığı taktirde de doğal olarak vücut direncinde düşme ve enfeksiyonlara yatkınlık olur" değerlendirmesinde bulundu.
"HAVA KİRLİLİĞİ ENFEKSİYONU ARTIRIYOR"
Mercan, havaların soğuması ile beraber kapalı alanlarda, toplu ve kalabalık ortamlarda daha fazla zaman geçirilmesinin de enfeksiyon riskini arttırdığına işaret ederek şöyle devam etti: "Okul, kışla, toplu taşıma araçları ve toplu yaşam alanları da solunum yolu enfeksiyonlarının daha kolay ve hızlı yayılmasına ve bulaşmasına kolaylık sağlar. Hava kirliliğinin ve hava kuruluğunun artması da enfeksiyon oluşumunu kolaylaştırır. Vücut direncinin ve vücut ısısının korunması oldukça önemli. Ayrıca kış mevsiminde hareketsizliğin artması, daha az güneş görmek de enfeksiyonlar için hazırlayıcı faktörlerdir".
"GRİP AŞINIZI MUTLAKA YAPTIRIN"
Kış hastalıklarına karşı öncelikle hijyene dikkat edilmesi gerektiğini belirten Mercan, alınacak önlemlere ilişkin şu bilgileri paylaştı: "Öncelikle kişinin vücut direnci önemli. Bu da dengeli ve sağlıklı beslenmek, bağışıklığın güçlü olması için spor yapmak, günlük su tüketimine önem vermek ile olur. Ayrıca düzenli uyku da oldukça önemli. Demir, D vitamini, B vitaminleri ve minerallerin seviyesini kontrol ettirmek ve gerektiğinde desteklemek gerekir. Kış hastalıkları en çok solunum yolu ile bulaştığından öksürme, hapşırma, aksırma durumuna dikkat edilmeli mesela tek kullanımlık mendiller kullanılabilir. Ayrıca el hijyeni çok önemli. Elleri sık yıkamak, ağza buruna, göze sürmemek gerekir. Bu konuda özellikle çocuklara hijyen eğitimi vermek önemli koruyucu tedbirler arasında. Özellikle toplu taşıma aracı, telefon, klavye kullanımdan sonra bile el yıkanması gerekir. Soğuk kış mevsiminde vücut ısının dengelenmesi önemli. Bu hususta ortamı aşırı ısıtmamak gerekir ve de çok kalın ya da çok ince giyinmemeye dikkat edilmeli. Hava kirliğinin de arttığı bu mevsimde özellikle çocukların bir de sigara dumanına maruziyetinin önüne geçilmeli. Oda, sınıf gibi alanlar sıklıkla havalandırılmalı. Hava kuruluğuna karşı oda havasının nemli olması için ısıtıcılar üzerine su koymak gibi basit önlemler de alınabilir. Vücut kırgınlığı hissedildiğinde de istirahat etmek ve sıvı tüketimini arttırmak gerekir. Günümüzde aşılanmak en önemli önlem olduğundan başta risk grubu hastalar olmak üzere herkese grip aşısı yaptırılması tavsiye edilir".
"DİNLENİN VE BOL SIVI TÜKETİN"
Mercan, kışın sıklıkla görülen solunum yolu enfeksiyonunun viral etkenlerle meydana geldiğini ifade ederek şöyle devam etti: "Genellikle burun akıntısı ve tıkanıklığı, hapşırık, vücut kırgınlığı, halsizlik ile seyreden bir hastalık olup çoğu kez ayakta geçirilir. Vücut direncine bağlı olarak 1 hafta içinde iyileşme görülür. İstirahat, sıvı alınması, pastiller ve ağrı kesici gibi ilaçların kullanımı yeterli olur. Grip ise influenza virüsü ile gelişen solunum yolu enfeksiyonudur, şiddetli kas-eklem ağrısı, yüksek ateş, baş ağrısı, boğaz ağrısı, vücut kırgınlığı olur, seyri ağırdır ve ciddi komplikasyonlara neden olabilir".
"ANTİBİYOTİK KULLANIMINA GEREK YOK"
Soğuk algınlığı ile gribin birbirinden farklı olduğuna dikkati çeken Mercan, "Soğuk algınlığında ateş çok nadirdir, gripte ise genellikle 38 derece ve üzerinde ateş mevcuttur. Boğaz ağrısı gripte daha sık görülen bir bulgu iken soğuk algınlığında nadirdir. Burun tıkanıklığı, hapşırma daha çok soğuk algınlığında görülürken, öksürük daha çok grip bulgusudur. Soğuk algınlığı ayakta geçirilir ve ilerleyici değildir ancak grip daha ağır bir tablo olup ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Kas-eklem ağrısı gripte daha yoğun hissedilir. Bazen gripte ishal de görülebilir, soğuk algınlığında ise beklenmez. Ayrıca grip, aşı ile önlenebilirken soğuk algınlığını önleyecek aşı yoktur. Dikkat çekmek istediğim nokta ise hem soğuk algınlığı hem de grip virüsler ile gelişen solunum yolu enfeksiyonları olduğundan antibiyotik kullanımına gerek yok. Sadece grip sonrası gelişen bakteriyel enfeksiyonlara karşı antibiyotik kullanımı gerekebilir ki bunu da muayene olduğunuz hekim belirler".
"DİĞER 5 SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONU"
Mercan, kışın kendisini gösteren diğer solunum yolu enfeksiyonlarını ise şöyle sıraladı: "Larenjit ses teli iltihabı olarak bilinir ve ses kısıklığı ile karakterize viral enfeksiyondur. Tedavisinde istirahat ve sıvı tüketimi dışında genellikle ilaca gerek yok. Farenjit ise ateş, boğaz ağrısı ya da yanma gibi şikayetler ile seyreden viral ve bakteriyel kaynaklı olabilen boğaz enfeksiyonudur. Tonsillit de bademcik enfeksiyonu olarak bilinir, etken genellikle beta mikrobudur. Yüksek ateş, boğaz ağrısı, yaygın vücut ağrısı hatta karın ağrısı da görülebilir. Özellikle çocukluk çağında oluşan tonsilitin gelecekte romatizmal kalp hastalıkları gibi ciddi komplikasyonlara neden olmaması için tedavi edilmesi gerekir. Bronş adı verilen büyük hava yollarının iltihabi hastalığına bronşit denilir. Hem virüs hem de bakteriler akut bronşite neden olur. Öksürük ve genellikle de koyu renkli balgam vardır. Öksürük süresi değişkendir ancak nadiren 1 ayı geçer. Zatürre ise mikroplar veya kimyasal ajanların neden olduğu akciğer iltihaplanmasıdır. Genellikle hasta kişinin öksürmesiyle, hapşırmasıyla havaya karışan mikroplu damlacıkların solunmasıyla bulaşır. Öksürük, balgam (koyu-kıvamlı), ateş, göğüs ağrısı, nefes almakta zorlanma gibi şikayetler ön plandadır. Bazen de baş ağrısı, karın ağrısı, eklem ağrısı olur. Genellikle tanı için akciğer filmi, kan ve balgam tahlili istenir ve tedavi başlanır. Ağır bir tablodur ancak günümüzde uygun tedavi ile başarı ile tedavisi sağlanır. Ancak günümüzde özellikle risk grubu kişilere zatürre aşısı yaptırılarak bu hastalığın önlenmesi daha öncelikli tercihtir. Bağışıklık yetmezliği olanlar, şeker, kalp, böbrek hastaları, astım ve KOAH gibi akciğer hastalığı bulunanlar, dalağı alınmış kişiler ile 65 yaş üzerindekiler risk grubundadırlar".
(İHA)