12 Mart İstiklal Marşı’nın kabul günü. Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılan bu eser, 12 Mart 1921 yılında TBMM tarafından İstiklal Marşı olarak kabul edilmişti. Ersoy, bu eseri henüz Milli Mücadele yılları devam ederken yazmıştı.
Anadolu’da Milli Mücadele’nin devam ettikleri yıllarda Türk askerinin yürekliliğini anlatan bu eser, 98 yaşına girdi. Bağımsızlığa olan tutkunun ifadesi olan bu eser Osman Zeki Üngör tarafından bestelenmiştir.
Her Türk’ün muhakkak ezbere bilmesi gereken bu eser, Türk askerlerinin ve halkının düşmanlara karşı verdiği değerli mücadelenin en güzel ifadesidir. İstiklal Marşı’nın kabulü serüveni ilk olarak Maarif Vekaleti’nin güfte yarışması düzenlemesi ile başladı. O zamanlar Türk Kurtuluş Savaşı’nın ilk yılları idi. Yarışmanın düzenlenmesindeki amaç İstiklal Savaşı’na mili ruh katmak idi. 1921 yılında düzenlenen bu yarışmaya toplam 724 şiir katıldı. 724 şiiri gönderen kişiler arasında Kazım Karabekir, Kemalettin Kamu, İsak Ferrera, Muhittin Baha Pars ve Hüseyin Suat Yalçın gibi tanınmış isimler de vardı.
Mehmet Akif Ersoy ise o zamanlar millet başarılırının para ile övülmesinin doğru bulmadığı için yarışmaya katılmak istememiştir. 23 Aralık 1920 tarihi şiirlerin gönderilmesi için son şiir gönderme tarihi idi. Bu tarihe kadar gönderilmiş olan şiirler incelendiğinde Eğitim Bakanlığı güfteler arasında İstiklal Marşı olmaya layık şiir tespit edememişti. Bunun üzerine Mehmet Akif Ersoy fikrini değiştirdi.
Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey’in Ersoy’a yazmış olduğu mektup sayesinde Mehmet Akif Ersoy’un fikri değişmişti. Mektup son teslim tarihinden sonra, 5 Şubat 1921 tarihli idi. Bu davet mektubunun üzerine Ersoy Ankara’da bulunan Taceddin Dergahı’nda yer alan odasında, İstiklal Marşı’nı yazdı. Türk ordusuna hitap eden bu şiir, Kurtuluş Savaşı’nın Türkler tarafında kazanılacağına dair inancı yansıtıyordu. Suphi Bey, bu şiirin ilk önce cephede askerler tarafından okunmasını istedi ve ilk olarak şiir yalnızca askerler arasında okundu.
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak...
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım, çehrene ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal.