EDİRNE (AA) - GÖKHAN BALCI - Edirne'deki II. Bayezid Külliyesi'nde yer alan Sağlık Müzesi, her geçen yıl ziyaretçi sayısını artırıyor. Geçen yıl 270 bin kişinin ziyaret ettiği müzeyi bu yılın 9 ayında 210 bin kişi gezdi.
Müze, Osmanlı Devleti'nin akıl ve ruh sağlığı yerinde olmayan tebaasının sağlığına verdiği değeri ve devletin insana izzetini göstermesi açısından önemli bir merkez olarak öne çıkıyor.
Tarihi kaynaklara göre II. Bayezid tarafından 1488 yılında, Tunca Nehri kenarında, içerisinde imaret, şifahane ve medrese olan külliye inşa ettirildi.
Yoksullara yemek ikramının yapıldığı, tıp eğitiminin verildiği ve hastane olarak şifa dağıtılan külliyede, aynı zamanda akıl ve ruh sağlığı yerinde olmayan kişiler de tedavi edildi.
Akıl ve ruh sağlığını yitiren hastalar koku, su ve müzik sesinin rahatlatıcılığı, sepet örme işi gibi meşguliyetlerle tedavi edilmeye çalışıldı.
- Müzede devrin tedavileri anlatılıyor
Trakya Üniversitesi bünyesinde hizmet veren Sağlık Müzesi, içerisindeki canlandırmalarla ziyaret edenleri tarihi koridor içerisine alıyor.
Müzeyi 2017 yılında 249 bin, geçen yıl ise 270 bin kişi ziyaret ederken bu yılın 9 ayında, ziyaretçi sayısı 210 bini buldu. Özellikle dünyanın pek çok yerinden tıp eğitimi alan öğrencilerin ziyaret ettiği müzede, dönemden kalma fıskiyeli havuzdan gelen su sesi, sazende maketlerinden yapılan müzik yayını ve yakılan tütsü ile dönem canlandırılmaya çalışılıyor.
-"Ergoterapinin temelleri bu şifahanede"
Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, müze olarak kullanılan geçmişin şifahanesinin, Osmanlı medeniyetinin ne kadar yüksek seviyede olduğunun en önemli nişanesi olduğunu söyledi.
Tıpta yeni uygulanan ergoterapinin, asırlar önce Edirne'de uygulandığını ifade eden Rektör Tabakoğlu, şunları kaydetti:
"Şifahane, kurulduğu andan itibaren her hastaya ücretsiz hizmet veriyor. Malumunuz 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı günü. Bu müzemizde de özellikle akıl hastaları tedavisi çok dikkati çekiyor. Dünyanın pek çok yerinde, Avrupa'da akıl hastalarının, 'içine kötü ruhlar girdi' diye eziyet gördüğü yıllarda, Osmanlı bu şifahanede müzik sesiyle, uğraş tedavisiyle, güzel kokularla ruh hastası olanları tedavi ediyor. Bu da medeniyetimizin o dönem insana ne kadar büyük değer verdiğini, ne kadar büyük bir incelikle tıbba yaklaştığını gösteriyor."
Şifahanede çalınan müziklerle, kokularla ruh hastalarını nasıl tedavi edildiğine dair notların Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde de yer aldığını anımsatan Tabakoğlu, "Günümüzün ergoterapi dediğimiz küçük uğraş tedavilerinin köklerinin burada atıldığını da tarihi kaynaklarda görüyoruz" dedi.
Üniversite olarak yüksek medeniyet sahibi Osmanlı kültürünü, insana verdiği değeri geleceğe aktarmaktan memnuniyet duyduklarını aktaran Tabakoğlu, şöyle devam etti:
"UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi'ndeki külliyede yer alan ve Avrupa En İyi Müze Ödülü, En İyi Sunum Ödülü sahibi müzeye, dünyanın pek çok yerinden ziyaretçi geliyor. Geçen yıl 270 binin üzerinde kişi burayı ziyaret etti. Özellikle yabancı ziyaretçilerin gözlerindeki hayranlığı burada görmek mümkün. Bu külliye 1488 yılında açılıyor, gelenler buradaki medeniyetin ne kadar ileride olduğuna şahitlik ederek ayrılıyor. Bizim insana verdiğimiz değeri, tıp ilminde ne kadar ileri olduğumuzu, tıbbi aromatik bitkilerde ne tür bir gelişme sağladığımızı burada görüyoruz."
- Akıl hastaları hayallerini duvara kazımışlar
Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi Müdürü Hakan Akıncı da 15. yüzyılda tedavi gören hastalar tarafından geçmişte duvarlara kazınan şekillerin de müzede görülebildiğini ifade etti.
Akıncı, o dönemde hava almak için bahçeye çıkan akıl hastalarının, yerde buldukları sert cisimlerle duvarlara tavus kuşları, geyikler, irili ufaklı deniz taşıtları, kale duvarları ve çeşitli canlıların resimlerini çizdiklerini, resimlerdeki tavus kuşlarını temsil etmesi adına müzede bu kuşlardan beslediklerini belirtti.
Müzeyi ziyaret edenlerden, üniversitenin eczacılık fakültesi öğrencisi Mustafa Daşman da müzenin, Osmanlı'nın, döneminde rakiplerinin dahi çok ötesinde bir yerde olduğunu en somut gösteren yerlerden olduğunu anlattı.