Dilek Yıldız Büyükdağ, yaptığı yazılı açıklamada, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in, komisyon logosunu Meclis tarafından görevlendirilmiş komisyon üyelerinin görüşünü dahi almadan, tek başına belirlediğini savundu.
İtirazlarına rağmen kararın değişmediğini vurgulayan Büyükdağ, şunları kaydetti:
"Sayın Soyer, tüm Türkiye'de 'Kadın Erkek Eşitliği' adı altında hayata geçirilen komisyonun adını, 'Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu' olarak değiştirdi, şerh koyduk. Bu da yetmedi, baktık ki yine bizlere sormadan hazırlattığı logo, toplumsal hassasiyetlerde karşılığı olmayan, aile birliğini zedeleyici grupların kurumsal logoları ile aynı. Buna da itiraz ettik ve değişiklik istedik. Ancak tüm çabalarımız havada kaldı. Sayın Soyer bildiğini okudu ve İzmir'in dört bir yanını bu ayıpla donattı. Israrını, geri adım atmamasını, hatta buna karşı çıkan tüm kesimlere kulaklarını tıkamasını anlayamadık. Çünkü gerçekten dikkate alınmayacak bir mesele değil. Üstelik İzmirli hemşehrilerimizin demokratik değerlerle birlikte ahlaki değerlere olan bağlılıkları da görmezden gelinmiş oldu. Böyle bir zafiyetin ve yanlışın içinde olamazdık. Bu nedenle de meclis üyesi arkadaşlarım Sema Yeşilçimen ve Çile Özkul ile birlikte komisyon üyeliklerimizden istifa ettik. Kimsenin yaşam tarzına ve tercihlerine karışamayız ama bunun kamu kurumu eliyle özendirilmeye çalışılmasına karşı çıkarız."
- " CHP'den de tepkiler var"
Yapılmak istenenin, toplumsal sağlık ve huzuru tehdit eden, aile kurumunu ve anne-baba- çocuk temelini sarsan yaşam şekillerini meşrulaştırmaya çalışmak olduğunu savunan Büyükdağ, bu duruma CHP'den de tepkiler geldiğini kaydederek, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
"Biz AK Parti Grubu olarak, başından bu yana yapılmak isteneni gördük. Çok geçmeden Sayın Soyer'in, bu güruhun sözde onur yürüyüşlerine destek vermesi de bizi doğruladı. Bu türlü yaşam şekillerini, çarpık eğilimleri normalleştirmeye çalışmak, çözüm bekleyen bir sorunun da üstünü örtmek anlamına geliyor. Bu konuda kendi partisi olmak üzere, diğer tüm partilerden bizimle aynı görüşü savunanların sayısı hiç de azımsanmayacak düzeyde. Bu çok olağan. Çünkü hepimiz bu toplumun ortak ahlaki ve manevi değerlerinin örgüsünde yaşıyoruz. Bilerek ve isteyerek, üstelik kendilerini haklı görerek önlem alınması gereken bir meselede, giderek büyüyecek bir sorun yumağı yaratıyorlar. Bir anne ve halkımızın temsil yetkisi verdiği siyasetçiler olarak bu sorunu çözmek yerine, normalleştirmeye çalışanlara alet olmamız söz konusu olamazdı. Şimdiye kadar olduğu gibi, komisyon çalışmalarının yakından takipçisi olacak ve elbette gerekli tavrı koymaya devam edeceğiz."