Akif Manaf: “Dünyamızın yarısı kadın ve o kadınlar dünyanın diğer yarısını doğurmuş. Dolayısıyla her şey kadınla başlıyor, kadın anne oluyor ve hepimiz kadın sayesinde buradayız. Bu arada kadın çok da anlaşılmıyor. Bazen kadın kendisini anlamakta bile zorluk çekiyor. Varoluş bir dişil enerjisidir ve kadın o varoluşsal dişil enerjisinin bir tezahürüdür. O yüzden varoluşu anlamak için kadın bir anahtardır. Bu yaklaşım kitapta ilk defa insanlığa sunuluyor. Eğer biz kadını çözersek ve anlarsak, varoluşu anlarız. Varoluşun anlamını ve nedenini çözebiliriz. Bu, kadınla başlıyor. O yüzden bu konu varoluşsal olup günümüze kadar iniyor. Günlük yaşamda bir çocuğun annesini anlaması için, bir erkeğin kadını anlaması için bu psikolojiyi çözmek gerekiyor. Psikolojik dinamikler kolay değil ama doğru şekilde ele alınırsa kolaylaşabilir. Böylece bütün insanlık kadını anlayabilir. Bu kitapta ilk kez bunun nasıl olacağını anlatıyoruz.
Tarihsel olarak kadın psikolojisini ilk defa erkekler ele almış, sonra zaman içinde kadınlar da bu konuya eğilmiş ve zaman içinde kadın psikologlar da bu konuda yazılar yazmış. Bu kitabın özelliği şudur: Bu kitap bir erkek gözüyle değil, daha çok bir ebedi varlık, bir gözlemci gözüyle yazıldı. Bu çok tarafsız bir yaklaşım ve o yüzden de etkili.
Anatomik olarak ve beyin yapısı olarak kadınlar duygusal, erkekler mantıksaldır. Farklı uçlardalar. Erkek mantığı konuşuyor, kadın ise duyguyu konuşuyor. Duygu mantıkla hiçbir zaman uyumlu hale gelemez. O yüzden de kadın doğal olarak üzülüyor. Kadını üzmemek için erkek o duygusal düzeye geçit yapmalı ama bu kolay değil. Erkek mantığa alışmış ve onun beyni mantıksaldır. Bunu nasıl yapacak? Duygudaşlık moduna girecek, kadına bir duygudaş olacak, onun duygularına dalacak, onu anlamaya çalışacak, onunla tartışmak yerine onun duygularının içine girecek, o duyguları içine çekecek. O zaman kadını anlayabilecek ve üzmeyecek. Bu kitabı okuyan tüm erkekler, sırrı çözecek, kadını daha iyi anlayacak ve iletişim müthiş bir şekilde ilerleyecek. Kişi kendi benlik ve bencillik duvarından bakınca çatışma kaçınılmazdır. Önemli olan o benlik ve bencillikten özgürleşip başka gözle bakmak. Her birimizin içinde hem dişil hem de eril enerjisi var. Biz o iki enerji gücünü, eril ve dişili içimizde bütünleştirip, çatışmayı bitirirsek o zaman dışarıdaki kadınla çatışma biter.
Bir kadının psikolojik yapısı çocukluk döneminde oluşmaya başlıyor. Maalesef yaygınlaşmış bir deyim var: Kızını dövmeyen dizini döver. Kadın Psikolojisi kitabında bu deyim üzerinde de durduk ve orada o deyimi değiştirdik. “Aslında kızını döven dizini döver”. Çünkü kız çocuğu çocuklukta şiddet görünce ister istemez ebeveynlerle ilişkisi bozuluyor ve psikolojisi travmatik hale geliyor. O kız çocuğu büyüyüp kadın olunca, ebeveynini ona şiddet uygulayan kişiyi bağışlayamıyor. Çoğu zaman kız çocuğu büyüyüp kadın olunca psikolojik olarak babasına benzer bir erkeği tercih ediyor. İster istemez babasına olan kızgınlığı o erkeğe de yansımaya başlıyor. Çocukluğunda babasından gördüğü şiddeti eşine yansıtıp, ona öfkelenmeye başlıyor. Belki de eşi ona şiddet uygulamıyor, belki de sakin bir kişiliği var. Ama ister istemez kadın, babadan gördüğü şiddeti eşine yansıtıyor. O zaman da ilişkide bozulmalar başlıyor. Bütün küresel topluma seslenerek şunu söylüyoruz: Ebeveynler ve özellikle de babalar bu konuda çok dikkatli olmalı. Babalar kesinlikle kızlarına şiddet uygulamamalı. Babalara tavsiyemiz: Eğer kızını dövmek isterse, kendini dövsün diyoruz.
Kadının fikrini değiştirmek isteyen erkek boşuna çabalar. Erkek buna yeltenmemeli. Ama çok daha zekice bir yaklaşım sunuyoruz. Diyelim ki erkek kadının fikrini değiştirmek istiyor. Erkeğin ilk yapacağı şey kadınla hem fikir olmak olmalı. Kadını takdir etmeli. Kadın takdir görünce yumuşuyor. Erkek bu noktada başka alternatifler sunabilir. Buna değiştirmek yerine zenginleştirmek diyoruz. Bu aşamada kadın düşünerek başka seçimler yapabilir.
Günümüzde maalesef kıskançlık olmadan sevgi olmaz, kıskançlık sevginin belirtisidir biçiminde yaygın bir inanç var. Bu kitapta yeni bir yaklaşım sunuyoruz. Aslında kıskançlık sevgiden değil, bencillikten kaynaklanıyor. Doğal olarak erkek sevdiği kişiyi sahipleniyor. Ama buradaki sahiplenme aşırıya kaçınca, kişi sevdiği insanı nesnelleştirip, köleleştirince kıskançlık patlak veriyor. Kişi farkındalığını kullanarak bu sınırı aşmamalı. Doğal olarak kişi, karşısındaki kişi ne yapıyor, iyi mi, her şey yolunda mı diye merak eder ancak bunu kontrolcülüğe dönüştürmeyince, kıskançlığın dozunu kaçırmayınca durum tatsızlaşmayacak. Denge kurulacak.
Sevgi cesaret ister. Aşk dediğimiz şey cesaret yoksa gerçekleşemez. Aşk, sevgi fedakârlık demektir. Görüyoruz ki, hem tarihsel hem de psikolojik olarak kadın sevgi konusunda erkekten daha fedakâr. O yüzden belki de daha kırılgan, daha acı çekebilen taraf. Erkekler bazen sevgiyi başka şeyler için feda edebilir. Ama kadın çoğunlukla her şeyi sevgi için feda eder ve bu cesaret ister. O yüzden diyoruz ki sevgi konusunda kadın kesinlikle erkekten daha cesur. Kadınlar sevgi için daha fazla fedakârlık yaptıkları için bir çatışmada, bir problem çıkınca isyan ediyorlar. Ben bu kadar fedakârlık yaptım, karşılığı bu mu olmalı diyorlar. Erkeklere çağrımız şudur: Bu fedakârlığı görmek, değerini bilmek ve kadının fedakârlığına katılmak, bu fedakârlığın kıymetini bilmek ve onun kadar cesur olmak. O zaman ilişki asla bozulmaz” dedi.
Ünlü yazar Akif Manaf programda Kadın psikolojisi kitabının yakında İngilizce olarak da yayınlanacağını söyledi.
Kitabın editörü Merve Tanrıverdi de programın konuğu idi.