Derik Kaymakamı Muhammet Fatih Safitürk’ün şehit edilmesine ilişkin davada Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi yerel mahkemece 4 sanığa verilen cezayı hukuka uygun bulurken, beraat eden 8 sanığın ise yeniden yargılanmasına hükmetmişti. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinde bugün 8 sanığın yeniden yargılaması yapıldı. 3. Ceza Dairesinde görülen duruşmaya tutuksuz sanıklar Tahsin Erdaş, Fikret Baği, Vedat Erol, Zuhal Dalçin, Zinet Erdaş, Mehmet Deniz ve avukatları katılırken, sanık Devran Aslan gelmedi. Sanık Nursel Eren ise Kırşehir’den Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. İçişleri Bakanlığı ve Mardin Valiliğinden temsilcilerin yer aldığı duruşmayı, şehit kaymakamın babası Asım Safitürk ve yakınları ile Gaziantep Valisi Davut Gül, Kilis Valisi Recep Soytürk, Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu ve vali yardımcıları da izledi.
Duruşmaya SEGBİS ile bağlanan tanık Mustafa Dinçer, şehit Kaymakam Safitürk’ün makam şoförü olduğunu belirterek, "Olay sırasında telsiz bataryalarını almak için kaymakamlığa gelmiştim. Toplantı odasına girdiğim sırada patlama oldu. Patlama sonucu ben sırtımdan yaralandım. Patlamadan sonra kaymakam beyi hastaneye götürmek için aşağı indirdik. Ambulans diye bağırıyorlardı. Kaymakam beyi aşağı indirdikten sonra emniyet amiri geldi, sağlık görevlilerine kesinlikle müdahalede bulunmadı. Ben kaymakam bey şehit edildikten sonra intihar girişiminde bulundum. Onun ölümüne dayanamadığım için intihar girişiminde bulundum. Kaymakam bey benim her şeyimdi" dedi.
Mahkeme heyeti, şehit Kaymakam Safitürk’ün cep telefonunun incelenmesine ve dinlenmeyen tanıkların dinlenmesine karar vererek, duruşmayı 23 Ocak 2020 tarihine erteledi.
Duruşma sonrasında basın mensuplarına açıklama yapan şehit kaymakamın ağabeyi Ali Haydar Safitürk, bombalı saldırının kontrollü ve çete şeklinde yapıldığını savunarak, “Bölge İstinaf Mahkemesi’nde 2’inci duruşmasını yaşadığımız yerel mahkemece kararı verilen mahkeme sonucundan memnun olmadığımızı beyan ettik. Bu memnuniyetsizlik uzaktan kumandayla yapılan saldırıda gündelik mesai saati içerisinde çalışan kaymakamın yanına girip çıkan çalışanın neredeyse belli olmadığı kalabalık yoğun bir anda uzaktan kumanda ile patlatılan bombanın sadece kaymakam ve masada denk gelmesi tesadüf değildir. Bu saldırı kontrollü ve çete şeklinde yapılan bir saldırıdır. Dolayısıyla mahkeme kararı neticesinde 1 kişinin tutuklu olması sebebiyle bizim güvenimiz sarsılmıştır. Bu yüzden Gaziantep’teki İstinaf Mahkemesi’nde diğer delillerin daha iyi toplanarak, titiz bir çalışma yapılarak daha sabit güzel şeyler çıkacağına inandığımızı, bu tür iyi çalışmaların yapıldığını da gördük” diye konuştu.
"MAHKEMEYE GÜVENİYORUZ"
Olayın ardından delillerin karartıldığını öne süren Safitürk, “En dikkat çekici özellik ise devleti temsil eden kaymakamın makamına yapılan bu saldırıda olay yeri incelemenin 62 saat gibi çok uzun bir sürenin geçmesinin ardından yapılmış olması, olay yeri delillerini kaybeden emniyet amirinin bugüne kadar sorgulanamaması acımızı arttırmaktadır. Dolayısıyla bunları mahkemeye çokça beyan ediyoruz. Bu yönde çalışmaların olduğunu görüyoruz. İnşallah hedefe ulaşılır, kaymakamın katilleri yakalanır. En can alıcı nokta kaymakamın korumasının olayı yapanı bildiği halde mahkemeye itiraf ettiği halde faillerle ilgili çalışma yapılmamış, halen daha yapılmamakta. O günkü ilçe emniyet amirinin olay yerini kararttığı, kaymakamın kanlı elbiselerini bir poşete koyup çok pejmürde bir şekilde sorumsuzca, terör diye yargılanan insanların kardeşiyle bize göndermesinin bugüne kadar incelenmemesi bizi üzen bir durumdur. Bunları İstinaf Mahkemesi takip altına alacaktır. Mahkemeye güveniyoruz” ifadelerini kullandı.
Safitürk ailesinin avukatı Erhan Dursun ise mahkeme heyetinden toplanmayan delillerin toplanması için talepte bulunduklarını ifade ederek, “Şehidimizin acısı ilk günkü gibi hala içerimizde, kanıyor. Neden derseniz? Aile bunu defaten beyan etti, adalet arıyoruz. Niye adalet arıyoruz? Devletimizin birliği, bütünlüğü için evlatlarını şehit verdiler. Ve dediler ki ‘bizim evimizde 6 tane daha çocuğumuz var. Biz bu 6 çocuğu da feda etmeye razıyız’ dediler. Ancak biz mahkeme kapılarında toplanmayan deliller için ‘ne olur, lütfen bu delilleri de toplayın, şu delilleri de toplayın, reddedilen şu delili de toplayın’ dedik. Şunu söylemek istiyorum, şehit şehadetinden sonra 2 gün sonra dışarıda bir eldiven bulunuyor. Bu eldivene şehadete neden olan eldiven diyorlardı. Peki 2 gün içerisinde toplanmayan deliller nerede? Kayboldu gitti, bunları bulabilir misiniz? Peki şehit, şehadeti neticesinde niye Derik Hastanesine götürülüyor? Niye Kızıltepe Hastanesine sevk ediliyor? Niye 300 kilometre ötedeki Gaziantep’teki hastaneye getiriliyor. Biz niye şehit oldu demiyoruz? Bu ihmaller silsilesinin kontrol edilmesi lazım. İlçe emniyet amiri ile alakalı niye bu deliller toplanmadı? Diyarbakır Askeri Hastanesi o günkü kadrosuyla tam kadro mevcut. Neden 90 kilometre ötedeki bu hastaneye gönderilmiyor? Bu olay böyle soruşturulmaz ve bu kovuşturmaya sebep olan yani kim topladıysa bu delilleri daha dikkatli, daha özenli, devletin birliğine, bütünlüğüne karşı her türlü tehdide, baskıya rağmen orada dimdik duran bir kaymakama karşı olabilecek bir şey değil. Şehidin kabrine ölüm yıl dönümünde binler geliyor. Bütün makam arabaları geliyor. Bu şehidin davasını biz takip ediyoruz diyen var mı? Biz taleplerimizi yapıyoruz, reddediliyor. Yapacak bir şey yok" diye konuştu.