“ Kadın her şeyi affeder fakat asla unutmaz.”Konfiçyus
Bir ilişkide Kadının sadakatsizliği mi daha büyük bir sorundur, yoksa erkeğinki mi? Her iki kesim içimde sadakatsizlik bir sorundur. Ancak erkeklerin çoğu partnerlerinin son derece sadık olmasını bekliyor ve kendileri ise yeni topraklar keşfetme görevine çıkmış Christopher Columbus gibi etrafta dolaşırken kadınların kendilerine bağlılık gösterdiğini düşünüyor.
“Kadın, her şeyi gören gözü bile aldatır.”Dostoyevski
Kadın ve Erkek ilişkisini sizlerle Metafor olarak paylaşmak istiyorum.
· Bir erkeğin penisini bir beyzbol sopasına benzetebiliriz. Şimdi bir şeye sopayla vurduğumuzda etkileşim neredeyse her zaman dışarıda gerçekleşecektir. Bu yüzdendir ki erkekler yakın temas esnasında daha aykırı bir durumda olacaktır.
· Kadınlar ise durum biraz daha karmaşıktır. Kadınların genital bölgesini aşağı yukarı bir mağaraya benzetebiliriz. Bu nedenle yakın temas kadın için daha fazla saldırı anlamı taşır. Bir kadın cinsel ilişki için partnerinin içine girmesine izin vermek durumundadır. Bu yüzden doğal olarak cinsel ilişkiden önce daha fazla güven ve yakınlık hissi duymaya ihtiyacı vardır.
Bu nedenledir ki; Erkekler yatarak, Kadınlarda duygusal anlamda hissederek harekete geçerler.
“Sorumluluğu yüksek olan bir insan; olumlu, iyimser, kendine güveni olan, ayakları üstünde duran ve kendini kontrol etmeyi bilen birisidir.”
SADAKATSİZ MİSİNİZ?
Hayır, hayır… Nereden çıkarıyorsunuz bütün bunları, beni aldattığını görmek, duymak ve bilmek istemiyorum.
Aslında yaşanan ruhsal travmanın nedeni sadakatsizliğin kendisi değil, ilişkinin sadakatsizliğe maruz kalan eş tarafından öğrenilmesidir. Birçok kişi eşinin ya da sevgilisinin ilişkisini öğrendikten sonra “Travma sonrası stres bozukluğu” sendromu gösterir. Peki, böyle bir durumda birey ne yapmalı?
Sadakatsizlik yapan kişi ilişkisini saklamalı ve eşine hiçbir şey söylememeli midir? Yoksa her şeye rağmen bu ilişkiyi eşiyle paylaşmalı ve birlikte ilişkilerini kurtarmak için bir çözüm yolu mu aramalıdırlar? İşte bütün mesele bu.
“Sorumsuz bir insan; olumsuz, kötümser, savunmacı, şüpheci, amaçsız, korkak, güvensiz, zihinsel yönden dengesiz, hatta nevrotik birisidir.”
Sadakatsizlik ve aldatma kavramları arasında bir ayrıma gidilmesinin konunun daha iyi anlaşılması açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Sadık olmayan, başka bir kişiyle ilişkiye giren kişi öncelikle bir karar vermelidir.
Üçüncü kişiyle girdiği ilişkiyi bitirmek ve eşiyle/sevgilisiyle olan ilişkisine devam etmek mi, yoksa yeni bir ilişkiye başlayıp eski ilişkisine son vermek mi istiyordur? Eğer sadık olmayan taraf her iki ilişkiyi de paralel olarak yürütüp, evde eşinden bu ilişkiyi saklıyor, dışarıdaki ilişkisinde de sevgilisine binbir türlü yalan söylüyorsa bu artık sadakatsizlikten çıkmış, bir aldatmaya dönüşmüştür.
Hepimiz kendi hayatımızda yaşadığımız ilişkilerden de biliriz ki, bir ilişkinin bitiş dönemlerinde bir başkasıyla yeni bir ilişki başlayabilir ya da başlama olasılığı doğabilir. Zaten bitmiş, ama son noktanın konulamadığı ilişkilerden kurtulabilmenin en kolay yollarından biri bir başka güvenli liman bulmak ve oraya sığınmaktır. Böyle bir evrede sadakatsizlik bir anlamda çözüm arayışıdır.
Bu durum geçmiş ilişkiyi sorgulayıp bundan sonraki ilişkiler için bir ders çıkarmayı engelleyebileceği için birçokları tarafından yanlış bulunur. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, her ilişkinin kendi yapısı vardır. Bir önceki ilişkiden edinildiği düşünülen deneyimler yardımcı olmak bir yana, aktüel ilişkinin sağlıklı gelişmesinin önünde bir engel, bir yanlış anlama kaynağı olur. Bir ilişkiden edinilen deneyim yalnızca o ilişki için geçerlidir. Bu nedenle de zaten her ilişkiye aynı acemilikle başlarız.
“HERKES BİRİCİK DÜNYA MODELİNDE YAŞAR.” “MUSTAFA KILINÇ”
Aldatma üçlü bir ilişkide varolan her iki ilişkiye de zarar verir ve sonunda üç kişi de bu üçgenden zarar görmüş, yıpranmış olarak çıkar. Sadakatsizlik durumunda sadakatsizliğe maruz kalan taraf ilişkiyi öğrendiğinde;
- Kendini insan olarak aşağılanmış,
- Haksızlığa uğramış,
- Aldatılmış hissedecektir.
O halde, dışarıdaki ilişki sonlandırılmışsa, mutlaka eşe bu bilgi verilmeli midir? Bu dürüst olma anlamında ahlâki bir zorunluluk mudur, yoksa ilişkiyi kurtarmak için rahat davranmaya hakkımız var mıdır?
Bütün bunların yanında sadık olmayan eşin yaşadığı ilişkiyi itiraf etmesi başka türlü bir haksızlığı da beraberinde getirir. Çünkü itirafta bulunan taraf bir anlamda şu mesajı vermektedir: “Evet, ben bir hata yaptım. Ama bu hatama son verdim ve bunu telafi etmek, dürüstlüğümü göstermek için ilişkimi itiraf ediyorum.
Ben bana düşeni yaptım. Bu itirafla ne yapacağın, bu acıyı nasıl bertaraf edeceğin senin sorunun. Eğer bu sorunu aşamazsan, asıl sorumlu sen olursun.” Bu sadık kalan eşe yapılmış büyük bir haksızlık değil midir? Neden onu doğrudan sorumlu olmadığı bir yaşantının acısını çekmeye mahkum edelim?
SADAKATSİZLİK TRAVMASI
Sadakatsizlik öğrenildiği andan itibaren yaşanan tablo şöyledir: Çok değerli bir şeyi kaybetmiş olma duygusu, değersizlik, kızgınlık ve aşağılanmışlık hissi, durmaksızın kendini gösteren nerede yanlış yaptım sorusu. Hayatın anlamsız gelmesi, ağlama krizleri gibi depresyon belirtileri de hemen ortaya çıkar.
Bunlara paralel olarak sadakatsizliği öğrendiği an yaşadıklarının tekrar tekrar anımsanması, belli sahnelerin bir film şeridi gibi gözlerin önünden geçmesi, bir daha hiç kimseyle ilişkiye giremeyeceğini düşünmek, karşı cinse olan güvenin ortadan kalkması gibi “Travma Sonrası Stres Sendromu” olarak değerlendirilebilecek davranış kalıpları görülür.
“Kararlarınız ve davranışlarınız sevgiyle yönlendirildiğinde, her zaman doğru olan şeyi yaparsınıZ.