SOSYAL MEDYA ÇIKTIDINDA KAYGI
Sosyal medya dikkatimizi ve zamanımızı tamamen kendi üzerime çektiği için insanlar kendilerini unutacak boyuta gelmektedir. Sürekli ilgi çekecek yeni tasarımlar, gerçekdışı haberler, illüzyon düşünceler subliminal mesajlar kişilerin kendileriyle olan öz benlik bağlarını koparmaktadır.
Bir bireyin kendisiyle olan öz benlik bağlarını koparırsanız o kişiler yetersizlik ve kaygısızlık sendromuyla karşı karşıya kalırlar.
Gençlerimizde ve orta kesim yaş alan grubumuzda kaygı seviyesinin sosyal medya bilmecesi açısından güçlü hale geldiği açıktır. İnsanlar kendileri yerine kendi gelecekleri ile kendi potansiyel güçleri yerine tamamen tanıdıkları ya da hiç tanımadıkları başka birilerine özenmeye ilgi duymaya başladıklarında kendilerini adeta çıkmaz sokakta hissetmektedirler. İşte bu durum bizi kavuran içsel dünyamızda sürekli tekrar eden ve gerçekten ne olduğunun farkında bile olmadığımız kaygı duygusuyla iç içe getirir.
Kaygı duygusu, insanı kemiren rahat hareket etmesine izin vermeyen, yaşam sevincini ortadan kaldıran, temel bir duygudur.
Sosyal medya insanlardaki bu duyguyu sürekli bağımlılık halinde ortaya çıkarmaya devam etmektedir. Kişiler sabah kalktıkları andan itibaren ellerinden düşürmedikleri akıllı telefonlar(!) ve onların sunduğu sosyal medyanın bilmecesi içerisinde kendilerinin dışında herkesi her durumu ve her şeyi çok dikkatlice takip etme sendromuna girmiş durumdalar.
Kaygı, bizim toplumsal geleceğimiz için dikkate alınması ve üzerinde önemle durulması gereken çok önemli bir konudur. Gençlerimiz geleceğe güvenle bakmak yerine sosyal medya çemberi içerisinde gerçekdışı istemsiz bir akıntıya kapılmış durumdalar. Bu akıntı maalesef ki toplumuzdaki yaşayan insanları hiç de istemediğimiz yerlere götürmektedir. İşte bu sosyal medya kurucularının tam da hedeflediği noktadır. Çünkü onların amacı; düşünceleri, davranışları ve duyguları insanların farkında bile olmadan yapılandırmayı ve yönetmeyi hedeflemektedir.
Bizler sosyal medyanın ana hedefinin ne olduğunu bildiğimize göre şimdi kendimizi yönetmenin zamanı gelmiş demektir. bizler algoritmaya, yapay zeka oyunlarına teslim olacak mıyız? Hayır. Kendi geleceğimiz için, kendi zihinsel, fiziksel ve ruhsal sağlığımız için yapmamız gereken şey bu bilmecenin farkında olmak ve kendimizi korumaktır.
Sosyal medya çemberinin sizi nasıl kaygılandıracağını merak ediyorsanız, kendinize bir günlük sosyal medyadan uzak kalma oyunu oynayarak neler hissettiğinizi, nasıl içinizdeki bir parçanın sanki yokmuş gibi olduğunu ve duygu durumlarınızı inceleyebilirsiniz. Çok basit mevcut durumu tespit etmek ve durum değişikliğini gerçekleştirmek bizim elimizdedir. Çünkü biz elimizde tuttuğumuz sosyal medya bilmecesinden çok daha güçlü, çok daha başarılı bir durumdayız.
Gerçekte kendinize sormanızı istediğim şey, ben kaygılı yaşamayı mı tercih ediyorum, yoksa sakin huzurlu ve gelecek için belirlemiş olduğum amaçlarımı gerçekleştirmeyi mi tercih ediyorum? Seçim sizin bu sorunun doğru cevabı sadece ve sadece size göre değişecektir.
SOSYAL MEDYA BİLMECESİNDE ÖZGÜVEN SORUNU
Sosyal medyada günün en az 5,5 – 6 saatini geçiren sevgili gençler üzerine yapılan araştırma sonucunda gençlerimizin özgüven sorunu ile karşı karşıya oldukları tespit edilmiştir. Her gençten yedisi, özgüven sorunu yaşamaktadır.
Kendisini sosyal medya penceresinde gösteren gerçek hayatta etkileşim ve iletişime girmekten uzak olan insanlar, içsel dünyalarındaki özgüven kaynağından mahrum kalmaktadır. Özellikle aileler, çocukları söz konusu olduğunda her şeye dikkat ederken sosyal medya konusunda adeta kendi elleriyle çocuklarını teşvik etmektedir. Nasıl mı? artık günümüzde sosyal medya bağımlılığı 6,5 aylıkken başlamaktadır. Çocuğa yemek yedirmek için, çocuğun başımızdan gitmesi için ellerine tutuşturduğumuz tabletler açtığımız çizgi filmlerin, içsel dünyasındaki subliminal mesajlar çocuğumuzun başkalarını taklit etme, özenme, sanal alemde kendini ifade etme, etkileşimden, paylaşımdan uzak birer birey olarak yaşama devam etmesine hizmet etmektedir. Söz konusu bu durum toplumsal kanayan yaramız haline gelmiş bulunuyor.
Özgüven yoksunu iseniz yola yalnız çıkarsınız. Kendi özümüze güven duymadığınız sürece karşınızdaki kimseye güvenmek, eyleme geçmek, amaç gerçekleştirmek ve sonuç elde etmek mümkün değildir. Ne kadar çok çalışırsanız çalışın özgüveniniz yoksa kendinizi yeteri kadar ifade edemiyorsanız ve gerçekte etkileşim yoksunu birer birey iseniz o zaman karşılaşacağınız her durum sizin için olumsuz geri bildirimlerle dolu olacaktır.
Sosyal medya bilmecesinde geçirdiğiniz zaman dilimini hangi alanda geçirmiş olmayı arzu ederdiniz? Sosyal sosyal medya bilmecesinde zaman geçiriyor olmasaydınız ne yapardınız? Kendinize nasıl bir katkı sağlardınız?
SOSYAL MEDYA BİLMECESİNDE YALNIZLIK SENDROMU
Sosyal medya bilmecesi içerisinde insanlar, akıllı telefonları ve kendileriyle zaman geçirdikleri için belirli bir süre sonra yalnız kalmayı, başkalarıyla birlikte olmaya tercih etmeye başlarlar. Çünkü yalnız kalmak başkaları ile vakit geçirmekten paylaşım yapmaktan daha keyiflidir. Kendinizi ifade etmek, iletişim kurmak, ikna etmek yönlendirmek, etkileşimde bulunmak, başkalarının davranışlarını ve kendi davranışlarını yeniden yapılandırmak zahmetinden kurtulursunuz. Ancak bu durum uzun süre devam ettiğinde karşınıza farkında bile olmadığınız yalnızlık sendromu çıkacaktır.
Sosyal medya içerisinde her kesimden arkadaşınız, yorum yaptığında, beğeneniniz olduğunda daha keyifli daha mutlu ve kendinizi kalabalık grupla beraber hissedebilirsiniz. Ancak bu sahte bir benlik duygusudur. Sahte bir benlik duygusu bireylerin gerçek öz benliğinin hızlı bir şekilde tükenmesine hizmet eder. Kendi öz benliğinin farkında olmayan bir birey kendini tamamen sosyal medya çerçevesi içerisinde sıkışmış bir hale gelir. İşte bu sıkışmışlık bizi yalnızlık girdabın içerisinde mutsuzluğa. Depresyona. Kaygı bozukluğuna. Akılcı olmayan içsel dünyadaki eleştirel seslere teslim eder. Hangimiz bu durumun farkındayız? gerçekten sosyal medyada geçirdiğimiz zaman dilimi içerisinde öz benlik duygunuz da ruhsal yapınız da fiziksel dünyanızda nasıl bir değişimin olduğunun farkında mısınız? özellikle iletişim alanında kullandığınız kelime gruplarına bakar mısınız? kaç kelimeyle dilimizi konuşuyorsunuz? kaç kelimeyle gerçek anlamda tam olarak yazışıyorsunuz?
Sosyal medyanın kendine göre oluşturduğu dil kalıplarına göre tamamen sosyal medya dili çerçevesinde bir etkileşim içerisinde olduğunuzun farkında mısınız?
Kalabalık ortamlarda ailenizle yemek yediğiniz anda bile hatta tüm aile bireylerinin her birinin akıllı telefonlarıyla randevusu olduğunu hepimiz biliyor ve görüyoruz. peki sizce burada bir etkileşimden paylaşımdan geleceğe giden yolda amaçlardan söz etme şansına sahip miyiz? Elbette ki hayır. Öyleyse kalabalıkta yalnız kalmak, paylaşımsız olmak, belirli bir süre sonra sizin tükenmişlik noktasına geleceğinizin işaretidir. Düşünceler birer işarettir. Düşündüğünüz her şey işaret verir. Ruhunuza, duygularınıza, bedeninize sosyal medya bilmecesi size nasıl bir işaret veriyor? farkında mısınız?
Sizin düşünce yapılarınızı, duygularınızı, stres seviyenizi, yaşama bakış açınızı, tamamen yönlendiriyor. Adeta uzaktan kumanda gibi birer birey haline geldik. İşin en üzücü tarafı ise bunun farkında bile değiliz ve her geçen gün bu bağımlılık bu yönlendirmeler hızlı bir şekilde artmaya devam ediyor. Bize düşen şey kendimizi yönetmek, bu durumun farkında olmak, kendimizi sosyal medya bilmecesi içerisinde kontrollü yönetmeyi öğrenmektir. Teknoloji elbette ki muhteşem bir nimet ancak biz onu kullandığımız sürece işler yolunda demektir.
Amacının dışında o bizi kullanmaya başladığında burada ters giden bir şeyler vardır ve giden şeyler emin olunuz ki bizden giden şeylerdir ve geleceğe giden yol tamamen bizden geçtiği için sosyal medya bilmesine karşı farkında olmak, farkındalık yaratmak ve bu konuda kararlı olmak esastır. Sosyal medya bilmecesi içerisinde kendini yönetmek oldukça basittir. Bence bunun için istekli olmalı, karar vermeli ve kendinize meydan okumalısınız. Bu bilmece kapsamında önümüzdeki hafta üçüncü bölümde toplumsal ve bireysel sorunları paylaşmaya devam edeceğim.