Hedef Yoksunluğu
Sosyal medya bilmecesinde hedef yoksunluğu kapsamında gençlerimiz ve yetişkinlerimiz zamanının büyük bir çoğunluğunu amaçsız ve anlamsız bir yaşam sürdükleri için içsel dünyalarında harekete geçme, coşkulu olma ve amaçlarını gerçekleştirme noktasında yoksunluk çekmektedir. Eğer bir insanın beynini ve ruhunu öldürmek istiyorsanız onu anlamsız işlerle uğraştırmak ve amaçsız ve anlamsız bir uğraş da çalışma yolculuğuna çıkarırsanız, meşgul ederseniz, sonuçta hedefsiz, amaçtan yoksun bir toplum, bir kültür ortaya çıkar.
İşte işin perde arkası da tam olarak budur. Yani siz düşünme, davranma ve hissetmeyi kendi gücünüzden çıkarıp başkasına teslim etmeye başladığınızda artık kendi hedefiniz, kendi amaçlarınız için değil, bir başkalarının hedefi ve amacı için çalışır bulursunuz. Lütfen kendinize şunu sorun benim bugünkü amacım nedir ve gerçekten ben başkalarının hedefi için mi çalışmalıyım? yoksa kendi hayallerimi, kendi hedeflerimi gerçekleştirmek için mi çalışmalıyım? hangisi sizi daha mutlu edecek kendi hedeflerinizi gerçekleştirmek mi, yoksa başkasının hedeflerini gerçekleştirmek için çalışmak mı? eğer olaylar ve durumlar karşısında tepkinizi seçmezseniz o zaman zaten anlamsız ve amaçsız bir hayat sizinle demektir. Evet, herkesin bir amacı olmalı mı elbette ki.
Biz bu dünyaya başarmak, hizmet etmek ve katkı sunmak için geldik. Amaçsız, hedefsiz bir yaşam sadece nefes alıp vermekten ibarettir inanın topluma baktığında o kadar çok canlı cenaze görüyorum ki hiç kimse ne olup bittiğinin farkında değil. Kimileri sürekli konuşmayı tercih ediyor, çok az bir oran ise eyleme geçmeyi ve yapmayı tercih ediyor. Evet sizler konuşanlar grubunda mısınız? ne olup bittiğinin farkında olmayanlar grubunda mısınız? yoksa eyleme geçip yapanlar grubunda mısınız? kendinize sorun. Kendinizi hangi grupta görüyorsunuz ve hangi grupta olmak gerçek anlamda size kendinizi çok daha rahat ve iyi hissettiriyor. Seçim sizin sonuçlar sizin ve yaşam sizin.
Kıskançlık
Sosyal medya bilmecesinin karşımıza çıkarttığı oyunlardan bir tanesi de kıskançlık sendromudur. Sosyal medyanın, sahte alemin, gerçek olmayan paylaşımları, yorumları beğenmeleri (like) sonucunda kendisini sanal yarışın gerisinde hissedenler, kıskançlık sendromu yaşamaya başlarlar. Kıskançlığı bir diğer tanımı ise benim kendime güvenim yok demektir. Zamanının büyük bir bölümünü kendini geliştirmek, yaşam amacını bulmak yerine sosyal medya çemberinin içinde geçiren bir bireyin nasıl olurda özgüveni yüksek olabilir değil mi? hayatı sanal alemde yaşayan bireylerin özgüvenleri sanaldır.
Arkadaşlar gerçek özgüven sahaya çıkma, eyleme geçme ve sonuç alma noktası ile ilişkilidir. İşte bu durumda gerçekten yaşam yolculuğunda sonuç almak istiyorsanız o zaman içinizdeki kıskançlık duygusunun sizi kemiren duyguyu tersine çevirmek durumundasınız. Sosyal medya Çemberinde kıskançlık sendromu adeta cam tavan sendromu gibidir. Yapmak istersiniz, düşünürsünüz ancak iş bunları eyleme geçirme noktasına geldiğinde yapacak içsel dürtülerimizden yoksun olduğunu fark edersiniz. Her şeyi sanal alemde gerçek kabul edip her şeye inanan parıltılı dünyanın peşinde koşan bireylerin bu sendromdan kurtulma şansları yoktur ve kıskançlık adeta zehirli bir duygudur. Gerektiğinde bu duygudan sıyrılmazsanız ileriki yaşamlarımızda hayatın her alanında bu duygunun sizi kemirdiğini köşeye sıkıştığınızı ve adeta pes ettiğinizi görecek, duyacak ve hissedeceksinizdir.
Üretim Yoksunluğu/Tüketim Bolluğu
Sosyal medya bilmecesinin toplumsal etkilerinin önemlilerinden bir tanesi de üretim yoksunluğu ve tüketim bolluğudur. Üzülerek belirtmeliyim ki üretmek, yaratmak, oluşturmak çağında olan genç ve yetişkin insanlarımız bunlar için zaman ve emek harcamak yerine tüketim bolluğunun içinde bulunduğu sosyal medya çemberinde kendilerini tüketme yarışı içerisinde hissetmektedirler. Eğer siz bir başkasıyla Sürekli yarış halinde iseniz o zaman bu yarışta kazanma şansınız yoktur. Kendinizde yarışmaya başladığınızda yarışın kazananı her zaman siz olursunuz. Gerçek hayatta doğru olan şey kendinizle yarışmak, hedeflerinizi gerçekleştirmek, her gün ama her gün kendinize artı değer yüklemektir. Oysaki sosyal medya çemberi içerisinde o bilmecenin bir parçası olursanız o zaman ana ilkemiz tüketmek, kullanmak, eleştirmek yargılamak, gerçek yerine sanal dünyadaki gerçekliği kabul ederseniz.
Hiç merak ettiniz mi? gerçek olmayan haberler, gerçek olmayan gösterimler, sizin bir başkası tarafından yönlendirilmeniz, kendinizi nasıl hissettiriyor? böyle bir durum karşısında kendinizi güçlü bir birey gibi hissedebiliyor musunuz? hiç sanmıyorum. Çünkü her ne kadar bilinçli zihniniz bu söylediklerimi inkâr etse de mantıksız gelse de bilinçaltı düzeydeki davranış kalıpları bunu doğrulamaktadır. Çünkü bizler programlı varlıklarız ve sürekli düşündüğümüz şeyler belli bir süre sonra bizim inançlarımız haline gelir ve sosyal medya başta parmak işareti ile kaydırmak suretiyle bizim şartlanmamızı duygusal anlamda orayla bütünleşmemizi ve sanki kendimizi sosyal medyaya aitmiş gibi hissetmemizi sağlar. İşte bu durum bizlerde üretmek yerine tükenmişlik sendromu, vazgeçmek, pes etmek sadece sanal alemde yaşamayı tercih etme noktasına getiriyor.
Şimdi sizlere soruyorum. Sizler sosyal medyanın etkisi altında kalmayı mı tercih ediyorsunuz yoksa teknoloji amaçlarınız çerçevesinde kullanıp kendinizi sosyal medya bilmecesi karşısında yönetmeyi mi?
Bu durumda hepimizin eşit olarak sahip olduğu zamanınızı nasıl kullanıyorsunuz. Lütfen, kendiniz için zamanınızı size katkı sağlamayan tüm eylem, düşünce ve davranış kalıplarından uzak tutun. Çünkü buna hakkınız var. Çünkü bunu hak ediyorsunuz ve gerçek yaşam yolculuğunda en temel ihtiyacımız olan şey işte tam olarak budur. Sizleri farkındalığı yüksek ne istediğini İstekleri konusunda netleşmiş odak noktasını güçlü kullanabilen ve sürdürülebilir davranış kalıplarıyla hayatta başarı, güç ve sevgi kazanmaya davet ediyor, sizin her türlü bilmeceden çok daha güçlü olduğunuza yürekten inanıyorum. Sağlıklı, güçlü ve başarılı yarınlar bizlerle olsun.