Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, NTV canlı yayınında eğitim gündemine ilişkin açıklamalarda soruları yanıtladı. Yüz yüze eğitimin başlamasının ardından 2 hafta geçtiğini belirtilerek değerlendirmenin sorulması üzerine Özer, uyum eğitimin 1 Eylül'de, tüm kademelerde ise normal eğitimin 6 Eylül'de başladığını hatırlattı. Süreci tamamen Sağlık Bakanlığı ile koordine ettiklerini vurgulayan Özer, tüm okullarda gerekli tüm tedbirleri aldıklarını söyledi.
Gerekli tüm rehberlerin de hazırlanarak 81 il valiliğine gönderildiğini bildiren Özer, şöyle devam etti: "Biz, tüm okullarımızın ihtiyaçlarını yıl sonuna karşıladık. Aynı zamanda okullarımızın temizlik ve hijyenle ilgili ihtiyaç duyduğu tüm ödenekleri, sadece eylül ayı için değil 2021 yılı sonuna kadar ihtiyaç duydukları tüm ödenekleri gönderdik. Bununla da yetinmedik. Okullarımızda 71 bin kadrolu temizlik personeli var. İlave olarak Çalışma Bakanlığımızın Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında 50 bin temizlik personeli aldık. Bununla da yetinmedik okullarımızda Elektronik Takip Sistemi'ni kurduk. Bu ilk defa yapılıyor. Biliyorsunuz daha önce il bazlı, ilçe bazlı kararlar alınırken artık okul bazlı kararlar alıyoruz. Dolayısıyla her bir okuldaki aşı olma durumu, PCR yaptırması gereken kişiler, bir vaka veya yakın temas nedeniyle yüz yüze eğitime ara veren sınıflar gibi tüm detaylı bilgilerin olduğu ve anlık olarak Sağlık Bakanlığından bilgi alabilen bir sistem var. Bu sistemi tüm okullarımızın kullanımına açtık. Şu an bizim sistemimizde 57 bin 108'i devlet olmak üzere 71 bin 320 okulumuz var. 850 bin derslikte ders yapıyoruz. 850 bin sınıfın tamamındaki bilgiyi oradan takip edebiliyoruz."
Sağlık Bakanlığının belirlediği çerçeve içinde soruların cevaplandığı bir çağrı merkezi kurduklarını aktaran Özer, ayrıca bilim insanlarından oluşan bir danışma kurulu oluşturduklarını söyledi. Kurulun bugün ilk toplantısını gerçekleştirdiğini bildiren Özer, "Onlar da bize okullardaki süreçlerin daha sağlıklı bir şekilde yürütülmesiyle ilgili, ayrıntılı eğitim sistemiyle ilgili önerilerimizi tartıştığımız, farklı yaklaşımların geliştirildiği bir danışma kurulu. Sağlık Bilim Kurulu'nun alternatifi değildir. Bu kurulda bizim olgunlaştırdığımız tüm kararları veya alternatifleri tartışıyoruz, Sağlık Bakanlığına iletiyoruz, nihai kararları Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu veriyor." diye konuştu.
Vaka Nedeniyle Kapatılan Hiçbir Okul Bulunmuyor
71 bin 320 okuldan hiç birinin vaka nedeniyle kapatılmadığını ancak kapatılan sınıflar bulunduğunu söyleyen Bakan Özer, sürecin "sınıf bazlı'' ve "vaka bazlı" yönetildiğini belirterek şunları söyledi: "Eğer bir sınıfta okul öncesi hariç, herhangi bir sınıfta öğretmen ve öğrenciden kaynaklanan 2 pozitif vaka varsa sınıfta 14 gün eğitime ara veriyoruz ama öğrencilerimizi de kendi hâllerine bırakmıyoruz. Aynı zamanda dijital platformların üzerinden dersleri canlı yapmaya devam ediyorlar."
Sınıfların, karantinaya alındı diye dönemin sonuna kadar kapanmadığını tekrarlayan Bakan Özer, 14 gün sonra bu öğrenci ve öğretmenlerin tekrar sınıflarına, yüz yüze eğitime, geri döndüklerini bildirdi.
Bakan Özer, şöyle devam etti: "Aynı zamanda Sağlık Bakanlığımızın her gün açıkladığı vaka sayılarını bizler de takip ediyoruz. Eğer trend artıyorsa bu artış mutlaka bizim sınıflarımıza da yansıyor. Çünkü okullar izole ortamlar değil, sadece ders ortamlarında izole ama bu çocuklarımız, 18 milyon öğrencimiz, 1,8 milyon öğretmenimiz var, 100 binin üzerinde idari personelimiz var, sadece servislerde çalışan 150 bin. 20 milyonluk bir kitle. Eğitim, öğretimden sonra bu kitle okul dışına taşınıyor. Kapatılan sınıf sayısı gayet doğal çünkü toplumdaki vaka sayısı artıyor. Okullar yeterli önlemi almadığı için vaka artışı, kapatılan sınıf sayısının arttığı varsayımının dayandığı hiçbir bilimsel veri yok."
Öğretmenlerin aşı oranının her geçen gün arttığına dikkati çeken Özer, şunları söyledi: "Sadece öğretmenlerimizde değil, diğer çalışanlarımızda da artıyor. Aşı gönüllülük esasına dayalı yapılıyor. Sadece biz ilave olarak aşı olmamışsa haftada iki kere çalışanlarımızdan PCR yaptırmasını zorunlu kıldık ve süreç de gayet başarılı bir şekilde gidiyor. 6 Ağustos'ta, benim göreve başladığım tarihte, 1 doz aşı olmuş öğretmen oranı yüzde 73'tü. Geldiğimiz 17 Eylül tarihi itibarıyla 1 doz aşı olan öğretmen oranı yüzde 92 Türkiye ortalaması ise yüzde 83." Bu oranın Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu belirten Özer, "Diğer taraftan 2 doz aşı olmuş öğretmen sayımız 6 Ağustos'ta yüzde 59'du. 17 Eylül tarihi itibarıyla bu da yüzde 80'e varmış durumda. Öğretmelerimize buradan teşekkür ediyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Özer, PCR testleri sonucunda pozitif belirlenen öğretmen olup olmadığı sorusu üzerine "Var. Aslında bu alınan önlemin ne kadar doğru olduğunu gösterdi. Hiçbir semptom göstermemiş, aşı olmamış ama PCR yaptırdığı zaman pozitif olan vakalar ortaya çıktı. Eğer PCR yaptırmamış olsaydık o öğretmenlerimiz okula gidecekti. Biz, kurallara uyduğumuz zaman en steril, en güvenli ortam olan okullarımız yüz yüze açık kalmasıyla ilgili avantajlı duruma geçmiş olacağız. Bizim vaka bazlı, sınıf bazlı yaklaşımımız, dönemin sonuna kadar inşallah sonraki dönemde okulların yüz yüze açık kalmasıyla ilgili ciddi bir avantaj sağlayacak." diye cevap verdi.
Salgın nedeniyle kaç okulda ikili eğitime geçildiğine yönelik bir soruya ise Bakan Özer, 850 bin okul içerisinde kalabalık olan sınıflar bulunduğunu aktarırken bunun en önemli nedeninin ise okul yapımı için arsa bulunamayan yerler olduğunu söyledi. Ayrıca deprem güçlendirmesi nedeniyle ikili eğitimin bazı yerlerde sürdüğünü belirten Özer, ancak bu durumun yaygın olmadığını ve lokalde bazı yerlerde yapıldığını belirtti. Özer, "Tüm Türkiye'de 200'e yakın okul sadece bu tedbirden dolayı ikili eğitime geçti, bu yaygın bir durum değil." diye konuştu.
"Sağlık Bakanlığına Bir Öneri Götürdük"
Hafta sonu eğitimleriyle ilgili haberlere de değinen Özer, hafta sonları eğitim verilmesi ile ilgili sistematik bir yaklaşımları olmadığını, sorun bazlı okullar özelinde çözümler üretmeye çalıştıklarını ifade etti.
Bakan Özer, bir sınıfta iki vaka olması durumunda o sınıfta yüz yüze eğitime 14 gün ara verdiklerini ve o öğrencilerin dijital platformlar üzerinden evlerinde eğitime devam ettiğini belirterek şöyle devam etti: "Sağlık Bakanlığına bir öneri götürdük. Sınıftaki diğer öğrenciler, yakın temaslı kaydediliyor ama hiçbir semptom göstermiyor. Eğer bir hafta sonrasında öğrencinin velisi PCR yaptırmasına izin verirse ve PCR sonucu negatif çıkarsa bir hafta sonra sınıfa geri dönsün. Eğer velisi PCR yaptırmasına izin vermezse 14 gün karantina sürecini tamamlayalım. Sağlık Bakanımız da pozitif yaklaştı, bunun uygulanabilir bir şey olabileceğine. Önümüzdeki hafta Bilim Kurulu'nda da değerlendirecekler. Böyle bir şey olduğu zaman ara verilen sınıfların tekrar yüz yüze eğitime dönmesi aralığı daralacak, dolayısıyla çok daha sürdürülebilir bir yaklaşım ortaya konulmuş olunacak."
Okullarda PCR Taraması
Okullarda rastgele PCR taramasının eğitim yılı boyunca devam edecek rutin bir uygulama olup olmayacağı konusunda Özer, bunun Sağlık Bakanlığının örneklemler üzerinde okullardaki durumu kontrol edebilmek için Millî Eğitim Bakanlığı ile yürüteceği bir yaklaşım olduğunu söyledi.
Bunun okullardaki sağlık önlemleriyle ilgili toplumu rahatlatacağını belirten Özer, şöyle devam etti: "Velisinin rızası olmayan hiçbir öğrenciye PCR testi uygulanmayacak birinci nokta o. İkinci nokta ise Sağlık Bakanımızla görüştük, çocuklarımızdan burundan PCR alınmayacak, tükürük üzerinden PCR testi yapılacak. Dolayısıyla çok daha kolay, uygulanabilir bir PCR yaklaşımı olacak. Bu bizim elimizi güçlendirecek. Çünkü rutin önlemin dışında arada farklı zamanlarda tespit edemediğimiz herhangi bir vaka varsa tedbir alarak, o sınıflarımızda yüz yüze eğitime ara vererek, 14 günlük veya Sağlık Bakanlığı kabul ederse bir hafta sonra eğitim sistemine döndürmeyle ilgili ilave bir kontrol mekanizması getirecek."
Burada ağırlık verecekleri yerlerin okullardan ziyade pansiyonlar olduğunu belirten Özer, pansiyonlar için rastgele değil belli periyotlarda ve velilerin rızası dahilinde PCR yapacaklarını, böylece süreci daha kontrollü yönetebilme imkânına kavuşacaklarını ifade etti.
İl Millî Eğitim Müdürlüklerinin Yetkileri
İl millî eğitim müdürlüklerine tanınan yetkilerin artıp artmayacağına sorusunu da yanıtlayan Özer, kalabalıklaşan sınıflarla ilgili il millî eğitim müdürlüklerinin valiliklerle koordineli bir şekilde yerelde karar alabileceğini, ancak bunun sonsuz bir yetki olmadığını söyledi.
Özer, il ve ilçe bazında karar alınması gerektiğinde ise Millî Eğitim Bakanlığının bu sürece dâhil olacağını ve Bilim Kurulu ile karar alacağını belirterek "Dolayısıyla şu anda il millî eğitim müdürlerimiz, kalabalık olduğu varsayılan okullarda ikili eğitime geçme, ders saat süresini kısaltma, haftalık yüz yüze eğitim gün sayısını azaltmada tam yetkilidir." dedi.
Yüz yüze eğitim sürecinin daha sağlıklı ilerlemesinin sadece Bakanlığın görevi olmadığını vurgulayan Özer, bu sürece tüm velilerin aktif şekilde katılması gerektiğini ifade etti. Özer, virüsün sadece okullarda değil insanların bir araya geldiği her ortamda yayıldığını belirterek velilerden çocukların eğitim hakkının devamlılığı için Sağlık Bakanlığının koyduğu kurallara riayet etmelerini istedi.
Millî Eğitim Şûrası
Ankara'da 1-3 Aralık'ta toplanacak 20. Millî Eğitim Şûrası'nın gündeminde neler olacağına ilişkin soru üzerine Özer, şûranın ana temasının "eğitimde fırsat eşitliği" olduğunu söyledi.
Özer, bu temanın üç alt başlığı olacağını ve bunların Bakanlık olarak en fazla üzerinde duracakları konular olduğunu belirtti. Konu başlıklarını "Eğitimde Fırsat Eşitliği İçin Temel Eğitim", "Mesleki Eğitim", "Öğretmenlerin Mesleki Gelişimi" olarak açıkladı.
Bakanlık olarak temel eğitim ve özellikle dezavantajlı bölgelerde eğitime erişimle ilgili önemli paketleri gelecek günlerde kamuoyu ile paylaşacaklarını belirten Özer, "Mesleki eğitimde zaten ciddi bir ivme yakalandı, onunla ilgili farklı düzenlemeler de yapacağız. Öğretmen zaten en kritik noktamız. Biz, öğretmenlerimizi bu süreç içerisinde sürekli destekleyeceğiz." dedi.