Ankara’nın Gizemli Şairi İmrul Kays Kimdir? İmrul Kays Şiirleri...
Ankara’nın Gizemli Şairi İmrul Kays Kimdir? İmrul Kays Şiirleri Ankara’nın değerlerinden biri olarak görülen şairin kim olduğu, şiirleri ve yaşam hikayesi merak ediliyor. Özellikle başkentli vatandaşlar ünlü şairin hakkındaki ayrıntılar araştırıyor.
İmrul Kays Kimdir?
Arap şiirinden günümüze kalan en önemli eserlerden biri olan Yedi Askı’da yazdığı şiirlerle tanınan İmrul Kays’ın kim olduğu edebiyatçılar ve başkentli vatandaşlar tarafından merak ediliyor. Hayatını Ankara’da kaybettiği bilinen ve Hıdırlıktepe’de mezarı bulunan İmrul Kays’ın kim olduğu birçok kişi tarafından araştırılıyor. Cahiliye dönemi şairlerinden biri olan İmrul Kays, Hz.Muhammed doğmadan 30 yıl önce ölmüş ancak eserleri günümüze kadar ulaşmıştır.
İmrul Kays’ın Necid’de doğduğu bilinmektedir. İslamiyetten önceki dönemde yaşayan şairin soyu Kathanilere dayanmaktadır. Güney ırkı olan Kinde isimli kabileden olduğu bilinen ünlü şairin asıl adının Hunduc olduğu bilinmektedir. İmrulkays isminin ise şairin şiddet adamı olduğunun anlaşılması ve Kays soyundan geldiğinin bilinmesi için lakap olarak kullanıldığı iddia edilmektedir. Baba tarafından at binme ve ok atma gibi kabiliyetlerini aldığı bilinen ünlü şairin, şiir yeteneğinin ise anne tarafından Arap edebiyatındaki kahramanlıkları ile ünlü olan Rebia’dan aldığı derslerden kaynaklandığı bilinmektedir. Gizemli şairin hayatı ile ilgili çok net bilgiler bulunmamakla beraber hakkında anlatılanlar büyük ölçüde rivayete dayanmaktadır.
İmrul Kays’ın Hayatı
İmrul Kays’ın büyük oranda rivayete dayandığı bilinen ve yine de merak edilen hayat hikayesi insanlar tarafından araştırılmaya devam ediliyor. Gençlik yıllarındaki hareketliliği ve şairin ilk yıllarında başına birçok bela açtığı biliniyor. Hakkında şairliğinin ilk yıllarında şiirleri ile kabiledeki kadınları asıldığı ve evli kadınları baştan çıkardığı gibi iddialar bulunan İmrul kays’ın bu dönemlerde babasından çok sert tepkiler aldığı biliniyor. Oğlunun aşka olan düşkünlüğünden rahatsız olan babasının onu çoban yaptığı ama yine de sözünü dinletemediği için gözlerini oydurmak istediği ancak görev verdiği kölenin bunu yapamadığı yönünde iddialar var. İmrul Kays’ın babasının sözlerini dinlememeye devam ettiği ve kabileden kovulduğu da şair hakkında ortaya atılan iddialar arasında yer alıyor.
İmrul Kays Şiirleri
KAYGILI BİR GECE
Üç direkli büyük çadır,
Girdim içine içine.
Arzum sana kavuşmaktı,
Dolandım kara saçına.
Can içinde can Fatima,
Gönlümde sultan Fatima.
Bazen de
Kimsenin aklından geçmemiş olan
Nice taktikler izledim, nice yollar…
Telâşsız kadınlardı vasıtalarım;
Kullanıp onları ulaştım ya ocağına!
Kavuştum ya sıcağına…
Can içinde can Fatima,
En büyük destan Fatima.
Ki ben, yakalanmadım gözcülere;
Ensemde dolaşıyordu ölüm…
Üç direkli kara çadır,
Nefesimden tanır beni.
Ayak sesimden, alın terimden
Hem de sevdalı yüreğimden…
Üzeri boncuk
Ve kıymetli taşlarla
Süslü bir kuşak…
Bir kuşaktı, o gece
Parıldıyordu.
Gecenin ortasında
Ülker yıldızı;
Hem gece, hem Ülker yıldızı
Ruhumu ruhuna
Sarıyor, sarıyordu…
Gittim o sevgiliye,
O gece gittim.
Üstünde hafif, ince
Tülden bir gömlek;
Uyumak üzre
Zannetsinler diyerek,
Beni bekliyordu…
VE YAĞMUR
Arkadaş!
Şu yüksek
Ve
Tepesi taç gibi yuvarlak bulutta
El hareketi gibi oynayan Balkıyış’ı
Görüyor musun?
Gösteriyorum işte ben sana,
Onun ışığı aydınlatıyor etrafı.
Bir papazın
Bol zeytinyağına fitilini batırdığı
Çerağ misal…
Bekledik,
Bilsen ne kadar bekledik arkadaşlarımla,
Dâriç ve Uzeyb mevkileri arasında
Bu bulutun yağmur yağdırmasını
Zannederim bu bulutun
Sağından gelecek yağmur Katan dağını,
Solundan gelecek yağmur
Sitar Dağından Yezbül Dağına kadar;
Tutacaktır ne kadar yer varsa!
Küteyfe denilen yerin etrafına,
Bir bulut döküyor yağmurunu.
Ve baş aşağı getiriyor,
Toprağından söküp
İri meşe ağaçlarını…
Bu yağmurun Kanan dağına düşen serpintileri bile
Bu dağın her tarafından
Kaçırttı dağ keçilerini,
Bırakmadı tek hurma dalını Teyma köyünde.
Ve o köyde
Yalnız taştan ve kerpiçten olan
Binalar kurtuldu.
Bu sicim gibi inen yağmurun
İri tanelerinin altında Sebir Dağı.
Üstünde devetüyünden yapılmış
Üzeri çizgili bir aba…
Benziyordu cüsseli bir kabile şeyhine.
Müceymir tepesinin çevresi sabahleyin
Benziyordu bir kirmene;
Üzeri dolmuştu çerçöp ve dal budakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.