Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, NATO'ya terörle mücadelede konusunda dayanışma çağrısında bulundu.
14
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, Türkiye'nin terörle mücadelesinde NATO'daki müttefiklerine dayanışma çağrısında bulunduklarını belirterek "Türkiye'de yaşanan her gelişmeye dair bir kanaati olan Amerikalı meslektaşlarımızın ABD'nin de terör örgütü listesinde bulunan PKK’nın Gara’da vatandaşlarımızı şehit etmesiyle ilgili 'karnından konuşması' incitici ve yaralayıcı bir davranıştır." dedi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından Başkanlığın İzmir Bölge Müdürlüğünde NATO Uzmanlar Grubunun "NATO 2030: Yeni Bir Çağ İçin Birliktelik" başlıklı raporunun ele alındığı bir panel düzenlendi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Altun, panelin açılışında yayınlanan video mesajında, raporda yer alan 138 öneri arasında en dikkati çekenlerden birinin "stratejik konseptin güncellenmesi" olduğunu ifade etti. Bu tavsiyeyi yerinde bulmakla birlikte ittifakın karşı karşıya olduğu sınamaların stratejik konseptin güncellenmesiyle ortadan kalkmayacağını belirten Altun, "İttifak birliğini, dayanışmasını ve insicamını güçlendirmek ortak sorumluluğumuz ve görevimizdir." dedi.
Müttefiklerin birbirine yönelik tehditlerinin ve bazı üye ülke siyasilerinin NATO'nun işlevini küçümseyen söylemlerinin ittifakın ortak gücünü azaltmaktan başka bir amaca hizmet etmediğine işaret eden Altun, NATO'nun, transatlantik coğrafyasını ilgilendiren konuların yanı sıra müttefikler arasındaki fikir anlaşmazlıklarının da ele alındığı temel platform olmasını arzu ettiklerini bildirdi.
Türkiye’nin, İkinci Dünya Savaşı öncesinde ve sonrasında karşı karşıya kaldığı güvenlik tehditlerinin etkisi ve kalkınma, demokrasi, modernleşme süreçlerine katkı yapacağı beklentisi ile 69 yıl önce bugün NATO'ya üye olduğunu anlatan Altun, Türkiye'nin ittifaka dahil olmasıyla NATO'nun kazanan olarak Soğuk Savaşı nihayete erdirme noktasında önemli bir avantaj elde ettiğini söyledi. Altun, "İttifakın savunduğu değerler uğruna, vatan toprağından binlerce kilometre ötede, Kore'de şehitler veren ülkemiz, yıllar içinde ittifakın önemli bir parçası haline geldi. NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip Türkiye, NATO misyon ve harekatlarına en fazla katkı yapan 5, ittifaka havada erken uyarı ve yakıt ikmal uçağı katkısı verebilen 4, NATO ortak bütçelerine en fazla iştirak eden 8 ülkeden biri konumuna yükseldi." dedi.
Türkiye'nin bu yıl başında "NATO'nun mızrak ucu" olarak da bilinen Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Gücü'nün (VJTF) komutasını devraldığını anımsatan Altun, "Türk Silahlı Kuvvetleri bu bağlamda toplamda 6 bin 400 kişilik askeri personelden oluşan güce, 4 bin 200 piyadeyle destek verecek. NATO'nun Daimi Deniz Kuvvetlerine de tüm dönemlerde unsurlarımızla katkı sağlıyoruz." ifadelerini kullandı.
"Müttefiklerimizden güçlü bir dayanışma bekliyoruz"
Türkiye'nin güvenlik ve savunma planlamalarının merkezinde yer alan NATO'ya olan taahhütlerini bugüne kadar hep yerine getirdiğini ve getirmeye devam ettiğini belirten Altun, şunları kaydetti:
"Ancak ittifakın da kendisini yenileme, günümüzün tehdit önceliklerine göre güncelleme ve 2030'lu yıllara uyarlama zamanı geldiği açıktır. Bugün karşı karşıya olduğumuz güvenlik risklerini, Soğuk Savaş'ın bakış açısıyla kavrayamayız. NATO'nun bilhassa terör örgütlerinden kaynaklanan asimetrik tehditler karşısında çok daha kararlı, etkin ve proaktif davranması artık bir zorunluluk halini almıştır. Bu çerçevede ülkemizin maruz kaldığı saldırılar karşısında müttefiklerimizden çok güçlü bir dayanışma bekliyoruz. Terör örgütlerine karşı ilkeli ve kararlı bir duruş sağlanmasını temin edecek bir değişimi tüm üye ülkelerle birlikte gerçekleştirmek mecburiyetindeyiz. Zira güvenliğin bölünmezliği, dayanışma ve beraberlik ruhu, NATO ittifakını ayakta tutan taşıyıcı unsurlardır. Bu ilkelerin gözetilmesi NATO'nun 2030'lu yıllarda da itibarını ve güvenilirliğini sürdürmesi bakımından elzemdir."
"Güvenimize gölge düşüyor"
Fahrettin Altun, aynı şekilde NATO'nun caydırıcılığını azaltacak ve ittifakın gücüne zarar verecek popülist beyanlardan da uzak durulması gerektiğini vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı:
"Türkiye, aynı zamanda NATO'nun da hududu olan güney sınırlarının ötesinde, Avrupa’yı ve tüm müttefikleri etkileyen terör örgütlerine karşı göğüs göğse çarpışırken, bu örgütleri tek başına bozguna uğratırken, kahramanca mücadelemizin karşılığı olarak müttefiklerimizden akıl ve izandan yoksun açıklamalar dinlemek ve müttefik bildiklerimizin ortak düşman olan terör örgütlerinin yanında yer aldığını görmek bizleri üzüyor, NATO'ya olan güvenimize gölge düşürüyor. Bu kirli politikalar, ittifakın onurunu da lekeliyor. Masum sivilleri canice katleden eli kanlı terör örgütleriyle mücadelemize amasız, fakatsız destek verilmesini istemek, en doğal müttefiklik hakkımızdır."
"Cahilce, hadsizce ve yersiz söylemler…"
Teröre karşı ilkeli ve dik duruşu sürdürdükçe bazı çevrelerin art niyetli bir şekilde Türkiye'nin NATO mensubiyetini gölgelemeye çalıştığını, Türkiye’yi başka ittifak arayışlarına girmekle itham ettiğini dile getiren Altun, şöyle devam etti:
"ABD ve Avrupa'da zaman zaman Türkiye'nin NATO üyeliğini tartışmaya açma gayretleri olduğunu görüyoruz. Açıkçası bu tür söylemleri, kimin yaptığından bağımsız olarak cahilce, hadsizce ve yersiz buluyoruz. Küresel güvenliği ilgilendiren meseleler, sosyal medya platformlarında kıymeti kendinden menkul düşünce kuruluşu personelleri tarafından tartışılmaz. Eğer böyle bir tartışma yapılacaksa onu da ancak Türk milleti yapar. Bu güruha buradan bir kez daha altını çizerek duyurmak isterim ki bizim yerimiz de duruşumuz da bellidir. Yaklaşık 70 senedir NATO'nun ayakta kalmasına yaptığımız katkılar ortadadır. Türkiye, yıllardır dünyanın dört bir yanındaki NATO operasyonlarına aktif katkı sunmuştur."
"Müttefiklerimizin ihanetine uğradık"
"Biz müttefiklerimizle birlikte Kore'den Afganistan'a, Mali'den Kosova'ya kadar barış ve istikrar için nasıl gayret gösterdiysek müttefiklerimizden de Türkiye'nin güvenliği söz konusu olduğunda aynı hassasiyeti bekliyoruz." diyen Altun, şunları söyledi:
"Libya'da ve Doğu Akdeniz'de NATO'nun güney kanadını zayıflatan adımların atılmasını istemiyoruz. Suriye'de ve Irak'ta terör örgütlerinin terörle mücadele adı altında silahlandırılmasına ve desteklenmesine şiddetle karşı çıkıyoruz. İttifakımızın, bugün karşı karşıya olduğumuz tehditlerle en etkin biçimde mücadele etmesini sağlayacak adımları hep birlikte atmamız gerektiğini ısrarla vurguluyoruz. Üye ülkelere yönelen güvenlik tehditlerine karşı gösterdiğimiz hassasiyeti müttefiklerimizden de görmeyi bekliyoruz. Ancak söz konusu hassasiyeti maalesef bugüne dek göremedik. Türkiye, bölgesinde yaşanan ve uluslararası güvenliği tehdit eden gelişmeler karşısında NATO'dan hak ettiği desteği alamadığı gibi, milli güvenliğini sağlamaya yönelik meşru girişimleri sebebiyle haksız ve hukuksuz bir şekilde silah ve teçhizat ambargolarına konu ediliyor."
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, şöyle devam etti:
"Dün, uluslararası hukuk ve anlaşmalardan doğan garantörlük hakkımızın kullanılması kapsamında icra ettiğimiz Kıbrıs Barış Harekatı’nda nasıl müttefiklerimizin ihanetiyle karşı karşıya kaldıysak bugün de sivil kayıpları önlemek, milli güvenliğimizi garanti altına almak ve sonuçları tüm Avrupa için çok ağır olabilecek yeni göç dalgalarını engellemek adına verdiğimiz mücadelede, Suriye’de ihanete uğradık. İttifakın en güçlü üyesi, PKK'nın Suriye'deki kolu PYD/YPG'yi neredeyse bir ordu gibi donattı. Türkiye topraklarına atılan roketler yüzünden çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybederken müttefiklerimiz öylece izledi, kimse önlem alma çabalarımıza destek vermedi. Türkiye hava savunmasında güçsüz bırakılırken sesini çıkarmayanlar, kendi imkanlarımızla S-400 hava savunma sistemlerini almamızı engellemek için her türlü girişime yöneldi. NATO üyesi üç ülkede daha benzer hava savunma sistemleri bulunurken Türkiye hedefe kondu. Bu silahların NATO sistemlerine entegre edilemeyeceği bahanesiyle parasını ödeyip satın aldığımız F-35 jetleri bunca zamandır teslim edilmedi. Periyodik bakım için gönderdiğimiz uçakları dahi bu dönemde geri alamadık. Teslimatı yapılmayan uçaklar için Türkiye'den hangar ücreti bile alındı."
"Biz dünyaya karşı sözü olan bir milletiz"
İletişim Başkanı Altun, Suriye'den Doğu Akdeniz'e kadar milli güvenliği korumak için attıkları her adımda baskıyla karşılaşmalarına rağmen mücadeleden asla vazgeçmediklerini, Türkiye'nin yalnız bırakıldığında diz çökecek, hedeflerinden vazgeçecek bir ülke olmadığının altını çizdi. Altun, şunları kaydetti:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle 'Kötü komşu insanı ev sahibi yapar.' Gece gündüz çalışarak kendi askeri endüstrimizi oluşturduk. Her türlü hafif ve ağır silah, askeri araç gereç, teçhizat, silahlı ve silahsız insansız hava aracı üretiminde her geçen gün gücümüze güç katarak ilerliyoruz. Zira askeri, ekonomik ve diplomatik bakımdan güçlü olmak bizim için tercihten öte bir zorunluluktur. İddia sahibi olmak çok çalışmayı gerektirir. Biz dünyaya karşı sözü olan bir milletiz."
"ABD'nin terörle mücadeledeki pozisyonu"
15 Temmuz hain darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ terör örgütünün elebaşı ve üst düzey sorumlularının NATO müttefiki Amerika Birleşik Devletleri'nde özgürce yaşamaya devam ettiğine dikkati çeken Altun, FETÖ elebaşının iadesi ile ilgili haklı taleplerinin bugüne dek karşılık bulamadığını vurguladı.
"Gerek PKK/PYD/YPG gerekse FETÖ terörüyle mücadelemizde, müttefik bildiğimiz Amerika Birleşik Devletleri’nin sürekli Türkiye karşıtı bir pozisyon alması diplomatik olarak son derece yakışıksızdır." diyen Altun, terörün ırkı, rengi, dili ve dininin olmadığını, "benim teröristim kötü, senin teröristin iyi" yaklaşımının kimseye fayda getirmediğini aktardı.
Terör örgütü PKK'nın Gara'da şehit ettiği vatandaşları rahmetle andığını, ailelerine başsağlığı dilediğini ifade eden Altun, şöyle konuştu:
"Açıkçası ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan ilk açıklamayı tatmin edici bulmadığımızı ifade etmek zorundayım. Türkiye'de yaşanan her türlü gelişmeye dair bir kanaati olan Amerikalı meslektaşlarımızın, ABD'nin terör örgütü listesinde bulunan PKK’nın Gara’da vatandaşlarımızı şehit etmesiyle ilgili 'karnından konuşması' incitici ve yaralayıcı bir davranıştır. Bu örgütün, 2013 yılında ABD'nin Ankara Büyükelçiliğine yönelik intihar saldırısı düzenleyen DHKP-C ile ortak, Suriye’de silahlandırdığınız PYD/YPG ile kardeş olduğunun da unutulduğunu görüyorum. Daha bu hafta başında Erbil’deki ABD Başkonsolosluğu'na füzeli saldırı düzenlendi. Biz, bugüne dek kimden gelirse gelsin terörün her türlüsünü sorgusuz, sualsiz, amasız, fakatsız lanetledik, lanetliyoruz. Aynı tavrı müttefiklerimizden beklemek de en doğal hakkımızdır. Son günlerde değerlerden sıklıkla bahsedildiği için şunu da ifade etmek istiyorum: Türkiye'nin terörle mücadelesinde yalnız bırakılması ne insanlığa ne de müttefikliğe sığar."
"Müttefiklerimiz bizimle samimi bir dayanışma sergilemeli"
Türkiye'nin NATO'nun vazgeçilmez bir ortağı olduğunu vurgulayan Altun, bazı müttefik ülkelerin Türkiye'ye karşı takındığı tutumu ittifaka mal etmenin doğru olmayacağını, nitekim bu durumun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile yaptığı tüm görüşmelerde tekrar tekrar ispatlandığını dile getirdi.
İçinde bulunulan çağın yeni ve benzeri görülmemiş sorunları da beraberinde getirdiğini anlatan Altun, şunları kaydetti:
"Kimsenin tek başına kolay kolay başa çıkamayacağı sınamalar ve tehditlerle karşı karşıyayız. Bu stratejik tabloda ittifakların önemi daha da artıyor, müttefiklik hukukunun da yeniden tanımlanmasına ihtiyaç duyuluyor. Türkiye, kendisinden yardım isteyen eli hiçbir zaman geri çevirmemiştir. Biz 70 sene önce yaptığımızı bugün de yapmaya, İttifak'a değer katıp tüm zorlukları birlikte göğüslemeye hazırız. Yeter ki müttefiklerimiz de bizimle samimi bir dayanışma sergilesin, bunun İttifak'ımızı zayıflatmayacağı, tam tersine güçlendireceğinin bilincinde olsun."
24
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, Türkiye'nin terörle mücadelesinde NATO'daki müttefiklerine dayanışma çağrısında bulunduklarını belirterek "Türkiye'de yaşanan her gelişmeye dair bir kanaati olan Amerikalı meslektaşlarımızın ABD'nin de terör örgütü listesinde bulunan PKK’nın Gara’da vatandaşlarımızı şehit etmesiyle ilgili 'karnından konuşması' incitici ve yaralayıcı bir davranıştır." dedi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından Başkanlığın İzmir Bölge Müdürlüğünde NATO Uzmanlar Grubunun "NATO 2030: Yeni Bir Çağ İçin Birliktelik" başlıklı raporunun ele alındığı bir panel düzenlendi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Altun, panelin açılışında yayınlanan video mesajında, raporda yer alan 138 öneri arasında en dikkati çekenlerden birinin "stratejik konseptin güncellenmesi" olduğunu ifade etti. Bu tavsiyeyi yerinde bulmakla birlikte ittifakın karşı karşıya olduğu sınamaların stratejik konseptin güncellenmesiyle ortadan kalkmayacağını belirten Altun, "İttifak birliğini, dayanışmasını ve insicamını güçlendirmek ortak sorumluluğumuz ve görevimizdir." dedi.
Müttefiklerin birbirine yönelik tehditlerinin ve bazı üye ülke siyasilerinin NATO'nun işlevini küçümseyen söylemlerinin ittifakın ortak gücünü azaltmaktan başka bir amaca hizmet etmediğine işaret eden Altun, NATO'nun, transatlantik coğrafyasını ilgilendiren konuların yanı sıra müttefikler arasındaki fikir anlaşmazlıklarının da ele alındığı temel platform olmasını arzu ettiklerini bildirdi.
Türkiye’nin, İkinci Dünya Savaşı öncesinde ve sonrasında karşı karşıya kaldığı güvenlik tehditlerinin etkisi ve kalkınma, demokrasi, modernleşme süreçlerine katkı yapacağı beklentisi ile 69 yıl önce bugün NATO'ya üye olduğunu anlatan Altun, Türkiye'nin ittifaka dahil olmasıyla NATO'nun kazanan olarak Soğuk Savaşı nihayete erdirme noktasında önemli bir avantaj elde ettiğini söyledi. Altun, "İttifakın savunduğu değerler uğruna, vatan toprağından binlerce kilometre ötede, Kore'de şehitler veren ülkemiz, yıllar içinde ittifakın önemli bir parçası haline geldi. NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip Türkiye, NATO misyon ve harekatlarına en fazla katkı yapan 5, ittifaka havada erken uyarı ve yakıt ikmal uçağı katkısı verebilen 4, NATO ortak bütçelerine en fazla iştirak eden 8 ülkeden biri konumuna yükseldi." dedi.
Türkiye'nin bu yıl başında "NATO'nun mızrak ucu" olarak da bilinen Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Gücü'nün (VJTF) komutasını devraldığını anımsatan Altun, "Türk Silahlı Kuvvetleri bu bağlamda toplamda 6 bin 400 kişilik askeri personelden oluşan güce, 4 bin 200 piyadeyle destek verecek. NATO'nun Daimi Deniz Kuvvetlerine de tüm dönemlerde unsurlarımızla katkı sağlıyoruz." ifadelerini kullandı.
"Müttefiklerimizden güçlü bir dayanışma bekliyoruz"
Türkiye'nin güvenlik ve savunma planlamalarının merkezinde yer alan NATO'ya olan taahhütlerini bugüne kadar hep yerine getirdiğini ve getirmeye devam ettiğini belirten Altun, şunları kaydetti:
"Ancak ittifakın da kendisini yenileme, günümüzün tehdit önceliklerine göre güncelleme ve 2030'lu yıllara uyarlama zamanı geldiği açıktır. Bugün karşı karşıya olduğumuz güvenlik risklerini, Soğuk Savaş'ın bakış açısıyla kavrayamayız. NATO'nun bilhassa terör örgütlerinden kaynaklanan asimetrik tehditler karşısında çok daha kararlı, etkin ve proaktif davranması artık bir zorunluluk halini almıştır. Bu çerçevede ülkemizin maruz kaldığı saldırılar karşısında müttefiklerimizden çok güçlü bir dayanışma bekliyoruz. Terör örgütlerine karşı ilkeli ve kararlı bir duruş sağlanmasını temin edecek bir değişimi tüm üye ülkelerle birlikte gerçekleştirmek mecburiyetindeyiz. Zira güvenliğin bölünmezliği, dayanışma ve beraberlik ruhu, NATO ittifakını ayakta tutan taşıyıcı unsurlardır. Bu ilkelerin gözetilmesi NATO'nun 2030'lu yıllarda da itibarını ve güvenilirliğini sürdürmesi bakımından elzemdir."
"Güvenimize gölge düşüyor"
Fahrettin Altun, aynı şekilde NATO'nun caydırıcılığını azaltacak ve ittifakın gücüne zarar verecek popülist beyanlardan da uzak durulması gerektiğini vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı:
"Türkiye, aynı zamanda NATO'nun da hududu olan güney sınırlarının ötesinde, Avrupa’yı ve tüm müttefikleri etkileyen terör örgütlerine karşı göğüs göğse çarpışırken, bu örgütleri tek başına bozguna uğratırken, kahramanca mücadelemizin karşılığı olarak müttefiklerimizden akıl ve izandan yoksun açıklamalar dinlemek ve müttefik bildiklerimizin ortak düşman olan terör örgütlerinin yanında yer aldığını görmek bizleri üzüyor, NATO'ya olan güvenimize gölge düşürüyor. Bu kirli politikalar, ittifakın onurunu da lekeliyor. Masum sivilleri canice katleden eli kanlı terör örgütleriyle mücadelemize amasız, fakatsız destek verilmesini istemek, en doğal müttefiklik hakkımızdır."
"Cahilce, hadsizce ve yersiz söylemler…"
Teröre karşı ilkeli ve dik duruşu sürdürdükçe bazı çevrelerin art niyetli bir şekilde Türkiye'nin NATO mensubiyetini gölgelemeye çalıştığını, Türkiye’yi başka ittifak arayışlarına girmekle itham ettiğini dile getiren Altun, şöyle devam etti:
"ABD ve Avrupa'da zaman zaman Türkiye'nin NATO üyeliğini tartışmaya açma gayretleri olduğunu görüyoruz. Açıkçası bu tür söylemleri, kimin yaptığından bağımsız olarak cahilce, hadsizce ve yersiz buluyoruz. Küresel güvenliği ilgilendiren meseleler, sosyal medya platformlarında kıymeti kendinden menkul düşünce kuruluşu personelleri tarafından tartışılmaz. Eğer böyle bir tartışma yapılacaksa onu da ancak Türk milleti yapar. Bu güruha buradan bir kez daha altını çizerek duyurmak isterim ki bizim yerimiz de duruşumuz da bellidir. Yaklaşık 70 senedir NATO'nun ayakta kalmasına yaptığımız katkılar ortadadır. Türkiye, yıllardır dünyanın dört bir yanındaki NATO operasyonlarına aktif katkı sunmuştur."
"Müttefiklerimizin ihanetine uğradık"
"Biz müttefiklerimizle birlikte Kore'den Afganistan'a, Mali'den Kosova'ya kadar barış ve istikrar için nasıl gayret gösterdiysek müttefiklerimizden de Türkiye'nin güvenliği söz konusu olduğunda aynı hassasiyeti bekliyoruz." diyen Altun, şunları söyledi:
"Libya'da ve Doğu Akdeniz'de NATO'nun güney kanadını zayıflatan adımların atılmasını istemiyoruz. Suriye'de ve Irak'ta terör örgütlerinin terörle mücadele adı altında silahlandırılmasına ve desteklenmesine şiddetle karşı çıkıyoruz. İttifakımızın, bugün karşı karşıya olduğumuz tehditlerle en etkin biçimde mücadele etmesini sağlayacak adımları hep birlikte atmamız gerektiğini ısrarla vurguluyoruz. Üye ülkelere yönelen güvenlik tehditlerine karşı gösterdiğimiz hassasiyeti müttefiklerimizden de görmeyi bekliyoruz. Ancak söz konusu hassasiyeti maalesef bugüne dek göremedik. Türkiye, bölgesinde yaşanan ve uluslararası güvenliği tehdit eden gelişmeler karşısında NATO'dan hak ettiği desteği alamadığı gibi, milli güvenliğini sağlamaya yönelik meşru girişimleri sebebiyle haksız ve hukuksuz bir şekilde silah ve teçhizat ambargolarına konu ediliyor."
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, şöyle devam etti:
"Dün, uluslararası hukuk ve anlaşmalardan doğan garantörlük hakkımızın kullanılması kapsamında icra ettiğimiz Kıbrıs Barış Harekatı’nda nasıl müttefiklerimizin ihanetiyle karşı karşıya kaldıysak bugün de sivil kayıpları önlemek, milli güvenliğimizi garanti altına almak ve sonuçları tüm Avrupa için çok ağır olabilecek yeni göç dalgalarını engellemek adına verdiğimiz mücadelede, Suriye’de ihanete uğradık. İttifakın en güçlü üyesi, PKK'nın Suriye'deki kolu PYD/YPG'yi neredeyse bir ordu gibi donattı. Türkiye topraklarına atılan roketler yüzünden çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybederken müttefiklerimiz öylece izledi, kimse önlem alma çabalarımıza destek vermedi. Türkiye hava savunmasında güçsüz bırakılırken sesini çıkarmayanlar, kendi imkanlarımızla S-400 hava savunma sistemlerini almamızı engellemek için her türlü girişime yöneldi. NATO üyesi üç ülkede daha benzer hava savunma sistemleri bulunurken Türkiye hedefe kondu. Bu silahların NATO sistemlerine entegre edilemeyeceği bahanesiyle parasını ödeyip satın aldığımız F-35 jetleri bunca zamandır teslim edilmedi. Periyodik bakım için gönderdiğimiz uçakları dahi bu dönemde geri alamadık. Teslimatı yapılmayan uçaklar için Türkiye'den hangar ücreti bile alındı."
"Biz dünyaya karşı sözü olan bir milletiz"
İletişim Başkanı Altun, Suriye'den Doğu Akdeniz'e kadar milli güvenliği korumak için attıkları her adımda baskıyla karşılaşmalarına rağmen mücadeleden asla vazgeçmediklerini, Türkiye'nin yalnız bırakıldığında diz çökecek, hedeflerinden vazgeçecek bir ülke olmadığının altını çizdi. Altun, şunları kaydetti:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle 'Kötü komşu insanı ev sahibi yapar.' Gece gündüz çalışarak kendi askeri endüstrimizi oluşturduk. Her türlü hafif ve ağır silah, askeri araç gereç, teçhizat, silahlı ve silahsız insansız hava aracı üretiminde her geçen gün gücümüze güç katarak ilerliyoruz. Zira askeri, ekonomik ve diplomatik bakımdan güçlü olmak bizim için tercihten öte bir zorunluluktur. İddia sahibi olmak çok çalışmayı gerektirir. Biz dünyaya karşı sözü olan bir milletiz."
"ABD'nin terörle mücadeledeki pozisyonu"
15 Temmuz hain darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ terör örgütünün elebaşı ve üst düzey sorumlularının NATO müttefiki Amerika Birleşik Devletleri'nde özgürce yaşamaya devam ettiğine dikkati çeken Altun, FETÖ elebaşının iadesi ile ilgili haklı taleplerinin bugüne dek karşılık bulamadığını vurguladı.
"Gerek PKK/PYD/YPG gerekse FETÖ terörüyle mücadelemizde, müttefik bildiğimiz Amerika Birleşik Devletleri’nin sürekli Türkiye karşıtı bir pozisyon alması diplomatik olarak son derece yakışıksızdır." diyen Altun, terörün ırkı, rengi, dili ve dininin olmadığını, "benim teröristim kötü, senin teröristin iyi" yaklaşımının kimseye fayda getirmediğini aktardı.
Terör örgütü PKK'nın Gara'da şehit ettiği vatandaşları rahmetle andığını, ailelerine başsağlığı dilediğini ifade eden Altun, şöyle konuştu:
"Açıkçası ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan ilk açıklamayı tatmin edici bulmadığımızı ifade etmek zorundayım. Türkiye'de yaşanan her türlü gelişmeye dair bir kanaati olan Amerikalı meslektaşlarımızın, ABD'nin terör örgütü listesinde bulunan PKK’nın Gara’da vatandaşlarımızı şehit etmesiyle ilgili 'karnından konuşması' incitici ve yaralayıcı bir davranıştır. Bu örgütün, 2013 yılında ABD'nin Ankara Büyükelçiliğine yönelik intihar saldırısı düzenleyen DHKP-C ile ortak, Suriye’de silahlandırdığınız PYD/YPG ile kardeş olduğunun da unutulduğunu görüyorum. Daha bu hafta başında Erbil’deki ABD Başkonsolosluğu'na füzeli saldırı düzenlendi. Biz, bugüne dek kimden gelirse gelsin terörün her türlüsünü sorgusuz, sualsiz, amasız, fakatsız lanetledik, lanetliyoruz. Aynı tavrı müttefiklerimizden beklemek de en doğal hakkımızdır. Son günlerde değerlerden sıklıkla bahsedildiği için şunu da ifade etmek istiyorum: Türkiye'nin terörle mücadelesinde yalnız bırakılması ne insanlığa ne de müttefikliğe sığar."
"Müttefiklerimiz bizimle samimi bir dayanışma sergilemeli"
Türkiye'nin NATO'nun vazgeçilmez bir ortağı olduğunu vurgulayan Altun, bazı müttefik ülkelerin Türkiye'ye karşı takındığı tutumu ittifaka mal etmenin doğru olmayacağını, nitekim bu durumun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile yaptığı tüm görüşmelerde tekrar tekrar ispatlandığını dile getirdi.
İçinde bulunulan çağın yeni ve benzeri görülmemiş sorunları da beraberinde getirdiğini anlatan Altun, şunları kaydetti:
"Kimsenin tek başına kolay kolay başa çıkamayacağı sınamalar ve tehditlerle karşı karşıyayız. Bu stratejik tabloda ittifakların önemi daha da artıyor, müttefiklik hukukunun da yeniden tanımlanmasına ihtiyaç duyuluyor. Türkiye, kendisinden yardım isteyen eli hiçbir zaman geri çevirmemiştir. Biz 70 sene önce yaptığımızı bugün de yapmaya, İttifak'a değer katıp tüm zorlukları birlikte göğüslemeye hazırız. Yeter ki müttefiklerimiz de bizimle samimi bir dayanışma sergilesin, bunun İttifak'ımızı zayıflatmayacağı, tam tersine güçlendireceğinin bilincinde olsun."
34
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, Türkiye'nin terörle mücadelesinde NATO'daki müttefiklerine dayanışma çağrısında bulunduklarını belirterek "Türkiye'de yaşanan her gelişmeye dair bir kanaati olan Amerikalı meslektaşlarımızın ABD'nin de terör örgütü listesinde bulunan PKK’nın Gara’da vatandaşlarımızı şehit etmesiyle ilgili 'karnından konuşması' incitici ve yaralayıcı bir davranıştır." dedi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından Başkanlığın İzmir Bölge Müdürlüğünde NATO Uzmanlar Grubunun "NATO 2030: Yeni Bir Çağ İçin Birliktelik" başlıklı raporunun ele alındığı bir panel düzenlendi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Altun, panelin açılışında yayınlanan video mesajında, raporda yer alan 138 öneri arasında en dikkati çekenlerden birinin "stratejik konseptin güncellenmesi" olduğunu ifade etti. Bu tavsiyeyi yerinde bulmakla birlikte ittifakın karşı karşıya olduğu sınamaların stratejik konseptin güncellenmesiyle ortadan kalkmayacağını belirten Altun, "İttifak birliğini, dayanışmasını ve insicamını güçlendirmek ortak sorumluluğumuz ve görevimizdir." dedi.
Müttefiklerin birbirine yönelik tehditlerinin ve bazı üye ülke siyasilerinin NATO'nun işlevini küçümseyen söylemlerinin ittifakın ortak gücünü azaltmaktan başka bir amaca hizmet etmediğine işaret eden Altun, NATO'nun, transatlantik coğrafyasını ilgilendiren konuların yanı sıra müttefikler arasındaki fikir anlaşmazlıklarının da ele alındığı temel platform olmasını arzu ettiklerini bildirdi.
Türkiye’nin, İkinci Dünya Savaşı öncesinde ve sonrasında karşı karşıya kaldığı güvenlik tehditlerinin etkisi ve kalkınma, demokrasi, modernleşme süreçlerine katkı yapacağı beklentisi ile 69 yıl önce bugün NATO'ya üye olduğunu anlatan Altun, Türkiye'nin ittifaka dahil olmasıyla NATO'nun kazanan olarak Soğuk Savaşı nihayete erdirme noktasında önemli bir avantaj elde ettiğini söyledi. Altun, "İttifakın savunduğu değerler uğruna, vatan toprağından binlerce kilometre ötede, Kore'de şehitler veren ülkemiz, yıllar içinde ittifakın önemli bir parçası haline geldi. NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip Türkiye, NATO misyon ve harekatlarına en fazla katkı yapan 5, ittifaka havada erken uyarı ve yakıt ikmal uçağı katkısı verebilen 4, NATO ortak bütçelerine en fazla iştirak eden 8 ülkeden biri konumuna yükseldi." dedi.
Türkiye'nin bu yıl başında "NATO'nun mızrak ucu" olarak da bilinen Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Gücü'nün (VJTF) komutasını devraldığını anımsatan Altun, "Türk Silahlı Kuvvetleri bu bağlamda toplamda 6 bin 400 kişilik askeri personelden oluşan güce, 4 bin 200 piyadeyle destek verecek. NATO'nun Daimi Deniz Kuvvetlerine de tüm dönemlerde unsurlarımızla katkı sağlıyoruz." ifadelerini kullandı.
"Müttefiklerimizden güçlü bir dayanışma bekliyoruz"
Türkiye'nin güvenlik ve savunma planlamalarının merkezinde yer alan NATO'ya olan taahhütlerini bugüne kadar hep yerine getirdiğini ve getirmeye devam ettiğini belirten Altun, şunları kaydetti:
"Ancak ittifakın da kendisini yenileme, günümüzün tehdit önceliklerine göre güncelleme ve 2030'lu yıllara uyarlama zamanı geldiği açıktır. Bugün karşı karşıya olduğumuz güvenlik risklerini, Soğuk Savaş'ın bakış açısıyla kavrayamayız. NATO'nun bilhassa terör örgütlerinden kaynaklanan asimetrik tehditler karşısında çok daha kararlı, etkin ve proaktif davranması artık bir zorunluluk halini almıştır. Bu çerçevede ülkemizin maruz kaldığı saldırılar karşısında müttefiklerimizden çok güçlü bir dayanışma bekliyoruz. Terör örgütlerine karşı ilkeli ve kararlı bir duruş sağlanmasını temin edecek bir değişimi tüm üye ülkelerle birlikte gerçekleştirmek mecburiyetindeyiz. Zira güvenliğin bölünmezliği, dayanışma ve beraberlik ruhu, NATO ittifakını ayakta tutan taşıyıcı unsurlardır. Bu ilkelerin gözetilmesi NATO'nun 2030'lu yıllarda da itibarını ve güvenilirliğini sürdürmesi bakımından elzemdir."
"Güvenimize gölge düşüyor"
Fahrettin Altun, aynı şekilde NATO'nun caydırıcılığını azaltacak ve ittifakın gücüne zarar verecek popülist beyanlardan da uzak durulması gerektiğini vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı:
"Türkiye, aynı zamanda NATO'nun da hududu olan güney sınırlarının ötesinde, Avrupa’yı ve tüm müttefikleri etkileyen terör örgütlerine karşı göğüs göğse çarpışırken, bu örgütleri tek başına bozguna uğratırken, kahramanca mücadelemizin karşılığı olarak müttefiklerimizden akıl ve izandan yoksun açıklamalar dinlemek ve müttefik bildiklerimizin ortak düşman olan terör örgütlerinin yanında yer aldığını görmek bizleri üzüyor, NATO'ya olan güvenimize gölge düşürüyor. Bu kirli politikalar, ittifakın onurunu da lekeliyor. Masum sivilleri canice katleden eli kanlı terör örgütleriyle mücadelemize amasız, fakatsız destek verilmesini istemek, en doğal müttefiklik hakkımızdır."
"Cahilce, hadsizce ve yersiz söylemler…"
Teröre karşı ilkeli ve dik duruşu sürdürdükçe bazı çevrelerin art niyetli bir şekilde Türkiye'nin NATO mensubiyetini gölgelemeye çalıştığını, Türkiye’yi başka ittifak arayışlarına girmekle itham ettiğini dile getiren Altun, şöyle devam etti:
"ABD ve Avrupa'da zaman zaman Türkiye'nin NATO üyeliğini tartışmaya açma gayretleri olduğunu görüyoruz. Açıkçası bu tür söylemleri, kimin yaptığından bağımsız olarak cahilce, hadsizce ve yersiz buluyoruz. Küresel güvenliği ilgilendiren meseleler, sosyal medya platformlarında kıymeti kendinden menkul düşünce kuruluşu personelleri tarafından tartışılmaz. Eğer böyle bir tartışma yapılacaksa onu da ancak Türk milleti yapar. Bu güruha buradan bir kez daha altını çizerek duyurmak isterim ki bizim yerimiz de duruşumuz da bellidir. Yaklaşık 70 senedir NATO'nun ayakta kalmasına yaptığımız katkılar ortadadır. Türkiye, yıllardır dünyanın dört bir yanındaki NATO operasyonlarına aktif katkı sunmuştur."
"Müttefiklerimizin ihanetine uğradık"
"Biz müttefiklerimizle birlikte Kore'den Afganistan'a, Mali'den Kosova'ya kadar barış ve istikrar için nasıl gayret gösterdiysek müttefiklerimizden de Türkiye'nin güvenliği söz konusu olduğunda aynı hassasiyeti bekliyoruz." diyen Altun, şunları söyledi:
"Libya'da ve Doğu Akdeniz'de NATO'nun güney kanadını zayıflatan adımların atılmasını istemiyoruz. Suriye'de ve Irak'ta terör örgütlerinin terörle mücadele adı altında silahlandırılmasına ve desteklenmesine şiddetle karşı çıkıyoruz. İttifakımızın, bugün karşı karşıya olduğumuz tehditlerle en etkin biçimde mücadele etmesini sağlayacak adımları hep birlikte atmamız gerektiğini ısrarla vurguluyoruz. Üye ülkelere yönelen güvenlik tehditlerine karşı gösterdiğimiz hassasiyeti müttefiklerimizden de görmeyi bekliyoruz. Ancak söz konusu hassasiyeti maalesef bugüne dek göremedik. Türkiye, bölgesinde yaşanan ve uluslararası güvenliği tehdit eden gelişmeler karşısında NATO'dan hak ettiği desteği alamadığı gibi, milli güvenliğini sağlamaya yönelik meşru girişimleri sebebiyle haksız ve hukuksuz bir şekilde silah ve teçhizat ambargolarına konu ediliyor."
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, şöyle devam etti:
"Dün, uluslararası hukuk ve anlaşmalardan doğan garantörlük hakkımızın kullanılması kapsamında icra ettiğimiz Kıbrıs Barış Harekatı’nda nasıl müttefiklerimizin ihanetiyle karşı karşıya kaldıysak bugün de sivil kayıpları önlemek, milli güvenliğimizi garanti altına almak ve sonuçları tüm Avrupa için çok ağır olabilecek yeni göç dalgalarını engellemek adına verdiğimiz mücadelede, Suriye’de ihanete uğradık. İttifakın en güçlü üyesi, PKK'nın Suriye'deki kolu PYD/YPG'yi neredeyse bir ordu gibi donattı. Türkiye topraklarına atılan roketler yüzünden çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybederken müttefiklerimiz öylece izledi, kimse önlem alma çabalarımıza destek vermedi. Türkiye hava savunmasında güçsüz bırakılırken sesini çıkarmayanlar, kendi imkanlarımızla S-400 hava savunma sistemlerini almamızı engellemek için her türlü girişime yöneldi. NATO üyesi üç ülkede daha benzer hava savunma sistemleri bulunurken Türkiye hedefe kondu. Bu silahların NATO sistemlerine entegre edilemeyeceği bahanesiyle parasını ödeyip satın aldığımız F-35 jetleri bunca zamandır teslim edilmedi. Periyodik bakım için gönderdiğimiz uçakları dahi bu dönemde geri alamadık. Teslimatı yapılmayan uçaklar için Türkiye'den hangar ücreti bile alındı."
"Biz dünyaya karşı sözü olan bir milletiz"
İletişim Başkanı Altun, Suriye'den Doğu Akdeniz'e kadar milli güvenliği korumak için attıkları her adımda baskıyla karşılaşmalarına rağmen mücadeleden asla vazgeçmediklerini, Türkiye'nin yalnız bırakıldığında diz çökecek, hedeflerinden vazgeçecek bir ülke olmadığının altını çizdi. Altun, şunları kaydetti:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle 'Kötü komşu insanı ev sahibi yapar.' Gece gündüz çalışarak kendi askeri endüstrimizi oluşturduk. Her türlü hafif ve ağır silah, askeri araç gereç, teçhizat, silahlı ve silahsız insansız hava aracı üretiminde her geçen gün gücümüze güç katarak ilerliyoruz. Zira askeri, ekonomik ve diplomatik bakımdan güçlü olmak bizim için tercihten öte bir zorunluluktur. İddia sahibi olmak çok çalışmayı gerektirir. Biz dünyaya karşı sözü olan bir milletiz."
"ABD'nin terörle mücadeledeki pozisyonu"
15 Temmuz hain darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ terör örgütünün elebaşı ve üst düzey sorumlularının NATO müttefiki Amerika Birleşik Devletleri'nde özgürce yaşamaya devam ettiğine dikkati çeken Altun, FETÖ elebaşının iadesi ile ilgili haklı taleplerinin bugüne dek karşılık bulamadığını vurguladı.
"Gerek PKK/PYD/YPG gerekse FETÖ terörüyle mücadelemizde, müttefik bildiğimiz Amerika Birleşik Devletleri’nin sürekli Türkiye karşıtı bir pozisyon alması diplomatik olarak son derece yakışıksızdır." diyen Altun, terörün ırkı, rengi, dili ve dininin olmadığını, "benim teröristim kötü, senin teröristin iyi" yaklaşımının kimseye fayda getirmediğini aktardı.
Terör örgütü PKK'nın Gara'da şehit ettiği vatandaşları rahmetle andığını, ailelerine başsağlığı dilediğini ifade eden Altun, şöyle konuştu:
"Açıkçası ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan ilk açıklamayı tatmin edici bulmadığımızı ifade etmek zorundayım. Türkiye'de yaşanan her türlü gelişmeye dair bir kanaati olan Amerikalı meslektaşlarımızın, ABD'nin terör örgütü listesinde bulunan PKK’nın Gara’da vatandaşlarımızı şehit etmesiyle ilgili 'karnından konuşması' incitici ve yaralayıcı bir davranıştır. Bu örgütün, 2013 yılında ABD'nin Ankara Büyükelçiliğine yönelik intihar saldırısı düzenleyen DHKP-C ile ortak, Suriye’de silahlandırdığınız PYD/YPG ile kardeş olduğunun da unutulduğunu görüyorum. Daha bu hafta başında Erbil’deki ABD Başkonsolosluğu'na füzeli saldırı düzenlendi. Biz, bugüne dek kimden gelirse gelsin terörün her türlüsünü sorgusuz, sualsiz, amasız, fakatsız lanetledik, lanetliyoruz. Aynı tavrı müttefiklerimizden beklemek de en doğal hakkımızdır. Son günlerde değerlerden sıklıkla bahsedildiği için şunu da ifade etmek istiyorum: Türkiye'nin terörle mücadelesinde yalnız bırakılması ne insanlığa ne de müttefikliğe sığar."
"Müttefiklerimiz bizimle samimi bir dayanışma sergilemeli"
Türkiye'nin NATO'nun vazgeçilmez bir ortağı olduğunu vurgulayan Altun, bazı müttefik ülkelerin Türkiye'ye karşı takındığı tutumu ittifaka mal etmenin doğru olmayacağını, nitekim bu durumun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile yaptığı tüm görüşmelerde tekrar tekrar ispatlandığını dile getirdi.
İçinde bulunulan çağın yeni ve benzeri görülmemiş sorunları da beraberinde getirdiğini anlatan Altun, şunları kaydetti:
"Kimsenin tek başına kolay kolay başa çıkamayacağı sınamalar ve tehditlerle karşı karşıyayız. Bu stratejik tabloda ittifakların önemi daha da artıyor, müttefiklik hukukunun da yeniden tanımlanmasına ihtiyaç duyuluyor. Türkiye, kendisinden yardım isteyen eli hiçbir zaman geri çevirmemiştir. Biz 70 sene önce yaptığımızı bugün de yapmaya, İttifak'a değer katıp tüm zorlukları birlikte göğüslemeye hazırız. Yeter ki müttefiklerimiz de bizimle samimi bir dayanışma sergilesin, bunun İttifak'ımızı zayıflatmayacağı, tam tersine güçlendireceğinin bilincinde olsun."
44
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, Türkiye'nin terörle mücadelesinde NATO'daki müttefiklerine dayanışma çağrısında bulunduklarını belirterek "Türkiye'de yaşanan her gelişmeye dair bir kanaati olan Amerikalı meslektaşlarımızın ABD'nin de terör örgütü listesinde bulunan PKK’nın Gara’da vatandaşlarımızı şehit etmesiyle ilgili 'karnından konuşması' incitici ve yaralayıcı bir davranıştır." dedi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından Başkanlığın İzmir Bölge Müdürlüğünde NATO Uzmanlar Grubunun "NATO 2030: Yeni Bir Çağ İçin Birliktelik" başlıklı raporunun ele alındığı bir panel düzenlendi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Altun, panelin açılışında yayınlanan video mesajında, raporda yer alan 138 öneri arasında en dikkati çekenlerden birinin "stratejik konseptin güncellenmesi" olduğunu ifade etti. Bu tavsiyeyi yerinde bulmakla birlikte ittifakın karşı karşıya olduğu sınamaların stratejik konseptin güncellenmesiyle ortadan kalkmayacağını belirten Altun, "İttifak birliğini, dayanışmasını ve insicamını güçlendirmek ortak sorumluluğumuz ve görevimizdir." dedi.
Müttefiklerin birbirine yönelik tehditlerinin ve bazı üye ülke siyasilerinin NATO'nun işlevini küçümseyen söylemlerinin ittifakın ortak gücünü azaltmaktan başka bir amaca hizmet etmediğine işaret eden Altun, NATO'nun, transatlantik coğrafyasını ilgilendiren konuların yanı sıra müttefikler arasındaki fikir anlaşmazlıklarının da ele alındığı temel platform olmasını arzu ettiklerini bildirdi.
Türkiye’nin, İkinci Dünya Savaşı öncesinde ve sonrasında karşı karşıya kaldığı güvenlik tehditlerinin etkisi ve kalkınma, demokrasi, modernleşme süreçlerine katkı yapacağı beklentisi ile 69 yıl önce bugün NATO'ya üye olduğunu anlatan Altun, Türkiye'nin ittifaka dahil olmasıyla NATO'nun kazanan olarak Soğuk Savaşı nihayete erdirme noktasında önemli bir avantaj elde ettiğini söyledi. Altun, "İttifakın savunduğu değerler uğruna, vatan toprağından binlerce kilometre ötede, Kore'de şehitler veren ülkemiz, yıllar içinde ittifakın önemli bir parçası haline geldi. NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip Türkiye, NATO misyon ve harekatlarına en fazla katkı yapan 5, ittifaka havada erken uyarı ve yakıt ikmal uçağı katkısı verebilen 4, NATO ortak bütçelerine en fazla iştirak eden 8 ülkeden biri konumuna yükseldi." dedi.
Türkiye'nin bu yıl başında "NATO'nun mızrak ucu" olarak da bilinen Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Gücü'nün (VJTF) komutasını devraldığını anımsatan Altun, "Türk Silahlı Kuvvetleri bu bağlamda toplamda 6 bin 400 kişilik askeri personelden oluşan güce, 4 bin 200 piyadeyle destek verecek. NATO'nun Daimi Deniz Kuvvetlerine de tüm dönemlerde unsurlarımızla katkı sağlıyoruz." ifadelerini kullandı.
"Müttefiklerimizden güçlü bir dayanışma bekliyoruz"
Türkiye'nin güvenlik ve savunma planlamalarının merkezinde yer alan NATO'ya olan taahhütlerini bugüne kadar hep yerine getirdiğini ve getirmeye devam ettiğini belirten Altun, şunları kaydetti:
"Ancak ittifakın da kendisini yenileme, günümüzün tehdit önceliklerine göre güncelleme ve 2030'lu yıllara uyarlama zamanı geldiği açıktır. Bugün karşı karşıya olduğumuz güvenlik risklerini, Soğuk Savaş'ın bakış açısıyla kavrayamayız. NATO'nun bilhassa terör örgütlerinden kaynaklanan asimetrik tehditler karşısında çok daha kararlı, etkin ve proaktif davranması artık bir zorunluluk halini almıştır. Bu çerçevede ülkemizin maruz kaldığı saldırılar karşısında müttefiklerimizden çok güçlü bir dayanışma bekliyoruz. Terör örgütlerine karşı ilkeli ve kararlı bir duruş sağlanmasını temin edecek bir değişimi tüm üye ülkelerle birlikte gerçekleştirmek mecburiyetindeyiz. Zira güvenliğin bölünmezliği, dayanışma ve beraberlik ruhu, NATO ittifakını ayakta tutan taşıyıcı unsurlardır. Bu ilkelerin gözetilmesi NATO'nun 2030'lu yıllarda da itibarını ve güvenilirliğini sürdürmesi bakımından elzemdir."
"Güvenimize gölge düşüyor"
Fahrettin Altun, aynı şekilde NATO'nun caydırıcılığını azaltacak ve ittifakın gücüne zarar verecek popülist beyanlardan da uzak durulması gerektiğini vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı:
"Türkiye, aynı zamanda NATO'nun da hududu olan güney sınırlarının ötesinde, Avrupa’yı ve tüm müttefikleri etkileyen terör örgütlerine karşı göğüs göğse çarpışırken, bu örgütleri tek başına bozguna uğratırken, kahramanca mücadelemizin karşılığı olarak müttefiklerimizden akıl ve izandan yoksun açıklamalar dinlemek ve müttefik bildiklerimizin ortak düşman olan terör örgütlerinin yanında yer aldığını görmek bizleri üzüyor, NATO'ya olan güvenimize gölge düşürüyor. Bu kirli politikalar, ittifakın onurunu da lekeliyor. Masum sivilleri canice katleden eli kanlı terör örgütleriyle mücadelemize amasız, fakatsız destek verilmesini istemek, en doğal müttefiklik hakkımızdır."
"Cahilce, hadsizce ve yersiz söylemler…"
Teröre karşı ilkeli ve dik duruşu sürdürdükçe bazı çevrelerin art niyetli bir şekilde Türkiye'nin NATO mensubiyetini gölgelemeye çalıştığını, Türkiye’yi başka ittifak arayışlarına girmekle itham ettiğini dile getiren Altun, şöyle devam etti:
"ABD ve Avrupa'da zaman zaman Türkiye'nin NATO üyeliğini tartışmaya açma gayretleri olduğunu görüyoruz. Açıkçası bu tür söylemleri, kimin yaptığından bağımsız olarak cahilce, hadsizce ve yersiz buluyoruz. Küresel güvenliği ilgilendiren meseleler, sosyal medya platformlarında kıymeti kendinden menkul düşünce kuruluşu personelleri tarafından tartışılmaz. Eğer böyle bir tartışma yapılacaksa onu da ancak Türk milleti yapar. Bu güruha buradan bir kez daha altını çizerek duyurmak isterim ki bizim yerimiz de duruşumuz da bellidir. Yaklaşık 70 senedir NATO'nun ayakta kalmasına yaptığımız katkılar ortadadır. Türkiye, yıllardır dünyanın dört bir yanındaki NATO operasyonlarına aktif katkı sunmuştur."
"Müttefiklerimizin ihanetine uğradık"
"Biz müttefiklerimizle birlikte Kore'den Afganistan'a, Mali'den Kosova'ya kadar barış ve istikrar için nasıl gayret gösterdiysek müttefiklerimizden de Türkiye'nin güvenliği söz konusu olduğunda aynı hassasiyeti bekliyoruz." diyen Altun, şunları söyledi:
"Libya'da ve Doğu Akdeniz'de NATO'nun güney kanadını zayıflatan adımların atılmasını istemiyoruz. Suriye'de ve Irak'ta terör örgütlerinin terörle mücadele adı altında silahlandırılmasına ve desteklenmesine şiddetle karşı çıkıyoruz. İttifakımızın, bugün karşı karşıya olduğumuz tehditlerle en etkin biçimde mücadele etmesini sağlayacak adımları hep birlikte atmamız gerektiğini ısrarla vurguluyoruz. Üye ülkelere yönelen güvenlik tehditlerine karşı gösterdiğimiz hassasiyeti müttefiklerimizden de görmeyi bekliyoruz. Ancak söz konusu hassasiyeti maalesef bugüne dek göremedik. Türkiye, bölgesinde yaşanan ve uluslararası güvenliği tehdit eden gelişmeler karşısında NATO'dan hak ettiği desteği alamadığı gibi, milli güvenliğini sağlamaya yönelik meşru girişimleri sebebiyle haksız ve hukuksuz bir şekilde silah ve teçhizat ambargolarına konu ediliyor."
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, şöyle devam etti:
"Dün, uluslararası hukuk ve anlaşmalardan doğan garantörlük hakkımızın kullanılması kapsamında icra ettiğimiz Kıbrıs Barış Harekatı’nda nasıl müttefiklerimizin ihanetiyle karşı karşıya kaldıysak bugün de sivil kayıpları önlemek, milli güvenliğimizi garanti altına almak ve sonuçları tüm Avrupa için çok ağır olabilecek yeni göç dalgalarını engellemek adına verdiğimiz mücadelede, Suriye’de ihanete uğradık. İttifakın en güçlü üyesi, PKK'nın Suriye'deki kolu PYD/YPG'yi neredeyse bir ordu gibi donattı. Türkiye topraklarına atılan roketler yüzünden çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybederken müttefiklerimiz öylece izledi, kimse önlem alma çabalarımıza destek vermedi. Türkiye hava savunmasında güçsüz bırakılırken sesini çıkarmayanlar, kendi imkanlarımızla S-400 hava savunma sistemlerini almamızı engellemek için her türlü girişime yöneldi. NATO üyesi üç ülkede daha benzer hava savunma sistemleri bulunurken Türkiye hedefe kondu. Bu silahların NATO sistemlerine entegre edilemeyeceği bahanesiyle parasını ödeyip satın aldığımız F-35 jetleri bunca zamandır teslim edilmedi. Periyodik bakım için gönderdiğimiz uçakları dahi bu dönemde geri alamadık. Teslimatı yapılmayan uçaklar için Türkiye'den hangar ücreti bile alındı."
"Biz dünyaya karşı sözü olan bir milletiz"
İletişim Başkanı Altun, Suriye'den Doğu Akdeniz'e kadar milli güvenliği korumak için attıkları her adımda baskıyla karşılaşmalarına rağmen mücadeleden asla vazgeçmediklerini, Türkiye'nin yalnız bırakıldığında diz çökecek, hedeflerinden vazgeçecek bir ülke olmadığının altını çizdi. Altun, şunları kaydetti:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle 'Kötü komşu insanı ev sahibi yapar.' Gece gündüz çalışarak kendi askeri endüstrimizi oluşturduk. Her türlü hafif ve ağır silah, askeri araç gereç, teçhizat, silahlı ve silahsız insansız hava aracı üretiminde her geçen gün gücümüze güç katarak ilerliyoruz. Zira askeri, ekonomik ve diplomatik bakımdan güçlü olmak bizim için tercihten öte bir zorunluluktur. İddia sahibi olmak çok çalışmayı gerektirir. Biz dünyaya karşı sözü olan bir milletiz."
"ABD'nin terörle mücadeledeki pozisyonu"
15 Temmuz hain darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ terör örgütünün elebaşı ve üst düzey sorumlularının NATO müttefiki Amerika Birleşik Devletleri'nde özgürce yaşamaya devam ettiğine dikkati çeken Altun, FETÖ elebaşının iadesi ile ilgili haklı taleplerinin bugüne dek karşılık bulamadığını vurguladı.
"Gerek PKK/PYD/YPG gerekse FETÖ terörüyle mücadelemizde, müttefik bildiğimiz Amerika Birleşik Devletleri’nin sürekli Türkiye karşıtı bir pozisyon alması diplomatik olarak son derece yakışıksızdır." diyen Altun, terörün ırkı, rengi, dili ve dininin olmadığını, "benim teröristim kötü, senin teröristin iyi" yaklaşımının kimseye fayda getirmediğini aktardı.
Terör örgütü PKK'nın Gara'da şehit ettiği vatandaşları rahmetle andığını, ailelerine başsağlığı dilediğini ifade eden Altun, şöyle konuştu:
"Açıkçası ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan ilk açıklamayı tatmin edici bulmadığımızı ifade etmek zorundayım. Türkiye'de yaşanan her türlü gelişmeye dair bir kanaati olan Amerikalı meslektaşlarımızın, ABD'nin terör örgütü listesinde bulunan PKK’nın Gara’da vatandaşlarımızı şehit etmesiyle ilgili 'karnından konuşması' incitici ve yaralayıcı bir davranıştır. Bu örgütün, 2013 yılında ABD'nin Ankara Büyükelçiliğine yönelik intihar saldırısı düzenleyen DHKP-C ile ortak, Suriye’de silahlandırdığınız PYD/YPG ile kardeş olduğunun da unutulduğunu görüyorum. Daha bu hafta başında Erbil’deki ABD Başkonsolosluğu'na füzeli saldırı düzenlendi. Biz, bugüne dek kimden gelirse gelsin terörün her türlüsünü sorgusuz, sualsiz, amasız, fakatsız lanetledik, lanetliyoruz. Aynı tavrı müttefiklerimizden beklemek de en doğal hakkımızdır. Son günlerde değerlerden sıklıkla bahsedildiği için şunu da ifade etmek istiyorum: Türkiye'nin terörle mücadelesinde yalnız bırakılması ne insanlığa ne de müttefikliğe sığar."
"Müttefiklerimiz bizimle samimi bir dayanışma sergilemeli"
Türkiye'nin NATO'nun vazgeçilmez bir ortağı olduğunu vurgulayan Altun, bazı müttefik ülkelerin Türkiye'ye karşı takındığı tutumu ittifaka mal etmenin doğru olmayacağını, nitekim bu durumun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile yaptığı tüm görüşmelerde tekrar tekrar ispatlandığını dile getirdi.
İçinde bulunulan çağın yeni ve benzeri görülmemiş sorunları da beraberinde getirdiğini anlatan Altun, şunları kaydetti:
"Kimsenin tek başına kolay kolay başa çıkamayacağı sınamalar ve tehditlerle karşı karşıyayız. Bu stratejik tabloda ittifakların önemi daha da artıyor, müttefiklik hukukunun da yeniden tanımlanmasına ihtiyaç duyuluyor. Türkiye, kendisinden yardım isteyen eli hiçbir zaman geri çevirmemiştir. Biz 70 sene önce yaptığımızı bugün de yapmaya, İttifak'a değer katıp tüm zorlukları birlikte göğüslemeye hazırız. Yeter ki müttefiklerimiz de bizimle samimi bir dayanışma sergilesin, bunun İttifak'ımızı zayıflatmayacağı, tam tersine güçlendireceğinin bilincinde olsun."