Sendikadan yapılan açıklamaya göre, 11 bin 529 kadın eğitim çalışanının katıldığı anket, Türk Eğitim-Sen'in web sayfası başta olmak üzere 13 ayrı internet sitesi üzerinden yapıldı.
Ankete katılanların yüzde 89,1'i kadrolu, yüzde 8,2'si sözleşmeli, yüzde 1,5'i ücretli ve yüzde 1,2'si özel sektörde çalışıyor.
Katılımcıların yüzde 88,6'sı öğretmen, yüzde 6,1'i müdür yardımcısı, yüzde 2'si müdür, yüzde 1,3'ü memur, 0,6'sı öğretim üyesi, yüzde 0,4'ü öğretim elemanı, yüzde 0,4'ü psikolojik danışman, 0,6'sı da diğer alanlarda görev yapıyor.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, ankete göre, kadın eğitim çalışanlarından, yüzde 51,4'ünün mesleğe sevgi, yüzde 50,6'sının ideal nesiller yetiştirme, yüzde 50,1'inin ise ülkeye ve insanlığa faydalı olmak amacıyla bu mesleği seçtiğini belirtti.
"Mobbing en çok erkek yöneticilerden"
Kadın eğitim çalışanlarının yüzde 49,5'inin "kadın" olmanın mesleki açıdan avantaj sağladığını, yüzde 31,2'sinin ise bunun avantajı bulunmadığını ifade ettiğini aktaran Geylan, kadınlar için en ideal mesleğin eğitim alanı olup olmadığına ilişkin soruya katılımcıların yüzde 38'inin "kısmen", yüzde 31,8'inin "hayır" ve yüzde 30,2'sinin ise "evet" cevabını verdiğini kaydetti.
Kadın eğitim çalışanlarının yüzde 28,3'ünün mesleki anlamda "cam tavan sendromu (görünmez engeller)" ile karşılaştığına işaret eden Geylan, şöyle devam etti:
"Kadın eğitim çalışanlarının mesleki anlamda en çok karşılaştıkları sorunlar, en çoktan en aza doğru, hem ev işi hem de işteki çalışmadan dolayı yıpranma, ders dışı iş yükünün olması, (evrak işleri benzeri) maaşın yetmemesi, yaşı küçük çocuklarının bakım problemi, aileye yeterince zaman ayıramama, meslek hastalıkları, kadın eğitim çalışanlarının idari işleri yapamaz algısı şeklinde sıralanmıştır."
Geylan, kadın eğitim çalışanlarının yüzde 38,8'inin meslek yaşamlarında kendilerine kısmen cinsiyet ayrımcılığı yapıldığı belirttiklerine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Kadın eğitim çalışanların yüzde 57'si mobbinge maruz kaldığını, yüzde 43'ü ise kalmadığını ifade etmiştir. Mobbinge maruz kaldığını ifade eden katılımcılar en çok, erkek yöneticiler tarafından (yüzde 81,77), daha sonra sırasıyla veliler (yüzde 34,1), kadın yöneticiler ( yüzde 27,2), kadın meslektaşları (yüzde 23,9), erkek meslektaşları (yüzde 22,20) ve öğrenciler tarafından (yüzde 6,90) mobbing gördüklerini belirtmiştir.
Katılımcılar en çok başarılarının görmezden gelinerek (yüzde 51,2), kasten angarya işler verilerek (yüzde 34), dağınık ders programı hazırlanarak (yüzde 32,3), yok gibi davranılarak (yüzde 28,1’i), mesleki yeterlilikleri eleştirilerek (yüzde20,90), velinin öğretmenin üzerine kışkırtılarak (yüzde 13), öğrencilerle yaşanan sorunlarda( yüzde12,2) mobbinge maruz kaldığını ifade etmiştir."
Kadın eğitimciler en çok sözlü şiddete maruz kalıyor
Katılımcıların yüzde 43,92'sinin çalışma hayatında şiddete maruz kaldığını belirttiğine dikkati çeken Geylan, "Şiddete maruz kaldığını ifade eden özel sektörde çalışan kadın eğitimcilerin yüzde 48,9'u, kadrolu çalışan kadın eğitimcilerin yüzde 44,8'i, sözleşmeli olarak çalışan kadın eğitimcilerin yüzde 36,1'i, ücretli olarak çalışan kadın eğitimcilerin yüzde 28,6'sı çalışma hayatında şiddete maruz kaldığını ifade etmiştir." bilgisini paylaştı.
Şiddet gördüğünü aktaran katılımcıların, en çok yüzde 72,7 ile sözlü şiddete, yüzde 71 ile psikolojik şiddete, yüzde 4,2 ile fiziksel, yüzde 3,5 ile cinsel şiddete maruz kaldığını belirttiğini açıklayan Geylan, katılımcıların şiddetin kaynağı olarak en çok yüzde 72 ile erkek yöneticileri işaretlediğini kaydetti.
Kadın eğitimciler, "öğretmen yatıyor" algısından şikayetçi
Ankette Kovid-19 salgını dönemine ilişkin de bulgular yer aldığını vurgulayan Geylan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Kadın eğitimciler pandemi sürecinde yaşadıkları sorunları çoğunlukla, toplum tarafından dayatılan 'öğretmen yatıyor' algısı (yüzde 60,4), hem iş hem aile hayatının yükümlülüklerini aynı anda yapmaya çalışma (yüzde 46,3), mesleki doyum alamama (yüzde 37,3), mesai saatlerinin ortadan kalkması (yüzde 26,4), öğretmenlere yüklenen angarya işler (yüzde 22,7), evde okul çağında çocuklar olması (yüzde18,3), canlı dersleri planlarken ortak bir saate ulaşılamaması (yüzde16,2), evde araştırma ve çalışma imkanlarının sınırlı olması (yüzde 16,2) olarak ifade etmişlerdir."
Kadın eğitimcilerin yüzde 59,5'inin yönetici olmak istemediğini belirten Geylan, "Kadın eğitim çalışanlarının yüzde 67,2'si mesleklerini yaptıkları için mutlu olduklarını ifade etmişlerdir. Bu soruya katılımcıların yüzde 26,5'i kısmen, yüzde 6,3'ü hayır cevabı vermiştir." bilgisini verdi.
Kadın eğitimcilerin yüzde 78,4'ünün yıpranma payı ve erken emekliliğin olması gerektiğini ifade ettiklerine dikkati çeken Geylan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"8 Mart'ı layıkıyla kutlamak ancak kadınlarımızı toplumda hak ettiği üst konuma ulaştırmak, cinsiyetçiliğin karşısında yer almak, kadınların başta eğitim ve çalışma hayatında olmak üzere önlerindeki her türlü engeli kaldırmak, siyasette, sivil toplum kuruluşlarında, karar mekanizmalarında etkin şekilde yer almasını sağlamak yaşamlarını tehditten, baskıdan, şiddetten, dayatmadan uzak, güvenli şekilde sürdürebilecekleri bir zemin hazırlamak ile mümkündür. Bu noktada 'Kadın Eğitim Çalışanların Sorunlarını Anlama' konulu anket çalışmamız 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde çok önemli bir referans kaynağıdır. Bu noktada anket sonuçlarını başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere paydaşlarımıza da ileterek, sorunların çözümüne yönelik tedbirlerin alınması için harekete geçilmesini sağlayacağız."