Prof. Dr. Altay, AA muhabirine, Türkiye'nin şeker hastalığı görülme sıklığı bakımından Avrupa ülkeleri arasında ilk sırada yer aldığını belirtirken, ülkede yetişkin nüfusta 10 milyon civarında şeker hastasının bulunduğunun tahmin edildiğini aktardı.
Gerek Türkiye'de gerekse dünya genelinde yapılan araştırmalarda şeker hastalarının büyük kısmının ramazan ayında oruç tuttuğunun bilindiğine işaret eden Altay, oruç tutmak isteyen hastaların ise önemli bir kısmının hekimlerine danışmaksızın oruç tuttuğu ve bu süreci tek başına yönetmeye çalıştığının da bilindiğini söyledi.
Altay, "Biz hekim olarak tüm kronik hastalıklarda olduğu gibi şeker hastalığında da oruç açısından her bireyi ayrı değerlendiririz. 'Şekeri olanlar oruç tutar' veya 'Şeker hastası oruç tutamaz' diye bir genelleme doğru değildir." diyerek, şunları kaydetti:
"Ramazan orucunu tutup tutmama kararı elbette ki hastaya aittir. Ancak hasta orucun, sağlığını nasıl etkileyebileceğini bilip ona göre karar vermelidir. Bunu belirleyen üç ana etken vardır. Bunlar, ramazanla ilişkili faktörler, şeker hastalığı ile ilişkili olanlar ve son olarak da kişiye ait belirleyici durumlardır. Oruç tutulan süre, oruç tutulan mevsim, iklim şartları, daha önceki oruç tecrübeleri ramazanla ilgili faktörlerdir. Şeker hastalığının tipi, süresi, şekere bağlı gelişen organ bozuklukları, kullanılan ilaçlar, şeker düzeyi, şeker düşüklüğü veya yüksekliği koması yaşamak, şeker düşüklüğünü fark edememek gibi faktörler de hastalıkla ilişkili belirleyicilerdir. Kişinin yaşı, cinsiyeti, yaptığı iş, hamilelik ve emzirme durumu, yeme davranışı, egzersiz düzeni, motivasyon ve bireysel tercihler gibi faktörler de oruç kararını etkileyen bireysel belirleyicilerdir. Biz hekim olarak tüm bu faktörleri değerlendirip hastamıza tavsiyede bulunuruz."
Risk grupları
Prof. Dr. Mustafa Altay, "Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, aşağıdaki durumlardan en az birine sahip olan şeker hastasının sağlığı oruçtan olumsuz etkilenmektedir." diyerek, şu bilgileri verdi:
"Yani, bu hastalarda şeker düşüklüğü koması, yüksek şeker koması, aşırı susuz kalma, akciğer, beyin gibi hayati organlara pıhtı atması ve diğer organ hastalıklarının ilerlemesi gibi durumlar daha sık görülmektedir. Bu nedenle hekim olarak yüksek risk grubundaki şeker hastalarına oruç tutmalarını önermeyiz. Oruç açısından yüksek riskli şeker hastalığı olanları sayacak olursak; kan şekeri kontrolü kötü olanlar, son 3 ay içerisinde kan şekerinin düşmesi-yükselmesi nedeniyle hastanede tedavi edilenler, haftada birden fazla kan şekeri düşüklüğü yaşayanlar, kan şekerinin düştüğünü anlayamayanlar, ileri derecede ve kontrolsüz organ hastalıkları olanlar, tedavi-takip açısından uyumsuz olanlar, zihinsel fonksiyonlarında bozukluk olanlar, tek başına yaşayan 70 yaş üstü hastalar, çoklu insülin tedavisi ile şekeri kontrol altında olmayan hastalar, gebeler."
Düşük risk grubundaki hastaların ise oruç tuttuklarında, tıbbi açıdan sakınca olmadığının yapılan araştırmalarda görüldüğünü dile getiren Altay, sözlerini şöyle tamamladı:
"Ancak düşük riskli hastaların güvenli bir şekilde oruç tutabilmesi için gerekli şartlar da bu çalışmalarda belirtilmiştir. Bunlar; hasta ramazandan önce hekimine oruç tutmak istediğini haber vermelidir ve gerekli eğitimi almalıdır. Kullanmakta olduğu tüm ilaçlar oruca göre ayarlanmalıdır. Uygun diyet, egzersiz programına devam etmelidir. Oruç tutarken parmak ucundan kan şekeri ölçümlerini günde birkaç kez yapmalıdır. Kan şekerini ölçtüğünde 70 mg/dL'nin altında veya 300 mg/dL'nin üstünde çıkarsa veya hasta kendini kötü hissederse mutlaka orucunu bozması gerekir. Şeker hastaları her zaman olduğu gibi ramazan ayı süresince de mutlaka hekimleriyle irtibat halinde olmalıdır. Ramazan bittikten sonra da yine hekim kontrolünde eski tedavi ve takiplerine devam etmelidirler."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.