Sosyal fobiyi kadınlar daha sık yaşıyor

Sosyal fobiyi kadınlar daha sık yaşıyor
Yeni insanlarla tanışmaktan kaçınma, toplu yerlerde yemek yiyememe, topluluk içerisinde konuşamama şeklinde ortaya çıkan sosyal fobi, en sık görülen psikiyatrik rahatsızlıklar arasında yer alıyor

Yeni insanlarla tanışmaktan kaçınma, toplu yerlerde yemek yiyememe, topluluk içerisinde konuşamama şeklinde ortaya çıkan sosyal fobi, en sık görülen psikiyatrik rahatsızlıklar arasında yer alıyor ve tedavi edilebiliyor. Yaşam boyu görülme oranı % 2 ile 13 arasında olan sosyal fobinin 13-20 yaşları arasında başladığını belirten uzmanlar, hastalığın kadınlarda daha sık görüldüğünü ancak klinik başvurularda erkeklerin daha fazla olduğunu kaydediyor. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, sosyal fobinin kişinin hayatını olumsuz şekilde etkilediğini söyledi.

BAŞKALARI NE DÜŞÜNÜR KAYGISI

Sosyal fobisi olan kişinin başkaları tarafından olumsuz şekilde değerlendirilmekten aşırı derecede kaygı duyduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, şunları söyledi:

“Sosyal fobisi olan kişiler, kalabalık ortamlarda bulunduklarında etrafındakiler tarafından olumsuz şekilde değerlendirileceklerini, başkaları tarafından tedirgin, yetersiz, sıkıcı, göz korkutucu pasaklı ya da sevimsiz biri gibi yargılanacaklarını düşünerek yoğun bir kaygı yaşar. Bu kişiler belirtili bir şekilde davranmaktan ya da görünmekten veya kızarma, terleme, kekeleme, bakakalma gibi kaygı belirtileri göstermekten yani başkalarınca olumsuz değerlendirilecek olmaktan yoğun bir şekilde kaygı duyar.

TERLEME, KIZARMA VE ÇARPINTI

Sosyal fobinin en belirgin belirtisi kızarma, kaslarda titreme ve çarpıntı şeklinde ortaya çıkar. Terleme, midede rahatsızlık, boğazda kuruma, sıcaklık veya soğukluk hissetme, kafada basınç olarak faklı belirtiler de bulunmaktadır.

Sosyal fobisi olan kişiler topluluk önünde konuşmaktan ve yemek yemekten kaçınır. Bu kişiler, herkesin birbirini görebildiği küçük sosyal gruplarda yer almaktan çekinirler. Yabancılarla konuşmaktan, yeni insanlarla tanışmaktan, toplu yerlerde yemek yemekten, toplum içinde telefon görüşmesi yapmaktan, küçük bir grup etkinliğinde yer almaktan, yetkili biri ile konuşmaktan ya da dinleyiciler önünde konuşmaktan kaçınırlar. Bu sayılanların hemen hemen hiç birini yapamaz ve yapmamak için bahaneler üretir. Bu kaçınma davranışı olarak da adlandırılmaktadır” dedi.

BİYOLOJİK VE GENETİK...

Yapılan araştırmalarda sosyal fobiye sahip olan bireylerin beyinlerinde kimyasal farklılıklar belirlendiğini, özellikle serotonin adı verilen kimyasal maddenin bireylerin beynindeki oranının normalden az olduğuna dair bulgular olduğunu söyleyen Özgenur Taşkın, çocuklukta yetişme biçiminin hastalığın oluşmasında önemli bir etmen olduğunu da sözlerine ekledi. Sosyal fobinin ortaya çıkmasında çevresel faktörlerin etkili olduğunu belirten Özgenur Taşkın, ailesinde ve akraba çevresinde sosyal fobi görülen kişilerin bu hastalığa yakalanma riskinin bir miktar yüksek olduğunu de vurguladı.

SIK GÖRÜLEN BİR HASTALIK

Sosyal fobinin yaşam boyu görülme oranının % 2 ile 13 arasında olduğunu belirten Psikolog Özgenur Taşkın, daha sonra şunları söyledi:

“En sık görülen psikiyatrik hastalıklardan biridir. Türkiye’de üniversite öğrencileri ile yapılan araştırmada deneklerin %24’ünde bu hastalığın olduğu saptanmıştır. Sosyal fobi erken ve geç ergenlik dönemi arasında başlar. Bu da 13 ile 20 yaş aralığına tekabül eder. Kadınlarda daha sık görüldüğü ancak klinik başvuruda erkeklerin daha fazla oranda olduğu gözlenmiştir.

Sosyal fobi tedavi edilebilir bir hastalık. İlaç tedavisinin yanı sıra psikoterapi uygulamaları bulunmaktadır. Sosyal fobide ilaç tedavisi ve psikoterapi uygulanır. Hastanın durumuna göre bazen tek başına psikoterapi, bazen ilaç tedavisi uygulansa da genelde her ikisinin beraber uygulanmasında başarı daha yüksektir. Sosyal fobide en sık uygulanan terapilerden biri Bilişsel ve Davranışçı Terapi’dir. Bu psikoterapi türü, hastanın kaygılarının nedenini araştırmasına ve korkularıyla yüzleşmesine imkân sağlar. Araştırmalar, özellikle uzun vadeli bilişsel davranış terapisinin ilaçlardan daha etkili olduğunu gösteriyor.

ÇOCUKLARDA DA GÖRÜLÜYOR

Çocuklarda anksiyete, ağlama, huysuzluk gösterme, donakalma ya da yabancı insanların olduğu ortamlardan uzak durma şeklinde ortaya çıkabilir. Yetişkin bireyler korkularının anlamsız olduğunun farkındadır fakat çocuklar bunu fark etmezler. Fobiye bağlı olarak yoğun iç sıkıntısı da çekebilirler. Bu da okulda kapasitesinin altında performans göstermelerine sebep olabilir.

Sosyal fobinin tedavisinde aile desteği çok önemli. Şüphelenilen durumlarda aile veya arkadaşların bireyi profesyonel destek almaya teşvik etmesi ve destek olması gerekir. Hatta bireyin izni doğrultusunda bu profesyonel desteğin, aile ile birlikte alınması tedavi ve terapinin olumlu sonuçlanması açısından faydalı olacaktır.”

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.