“Milletimizin isteklerini kimsenin görmezden gelmeye hakkı yok“
İSTANBUL (AA) - Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Milletimizin istek, öneri ve şikayetlerini kimsenin görmezden gelmeye hakkı yok. RTÜK'e gelen sayısız telefon ile iletilen tüm konu başlıkları, yönümüzü belirlemede birincil faktör oluyor." dedi.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin, "RTÜK 2. Medya Buluşmaları" kapsamında sektör temsilcileriyle bir araya geldi.
Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisindeki toplantıya medya kuruluşlarının temsilcilerinin yanı sıra bakanlık yetkilileri ve kurul üyeleri de katıldı.
Bakan Ersoy, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, RTÜK Medya Buluşmaları'nın ilkinin şubat ayında gerçekleştirildiğini anımsatarak, "İlk buluşmamızda, medya kuruluşlarının temsilcilerini ve taleplerini dinledik. Karşılıklı fikirlerimizi paylaştık. Çözüme odaklı görüş alışverişinde bulunduk." dedi.
İlk toplantıda alınan taleplerin Kültür ve Turizm Bakanlığı ve RTÜK Başkanlığınca değerlendirildiğini ve gerekli görülenlerin karşılanması için hızlı bir çalışma sürecinin başlatıldığını ifade eden Ersoy, "Yayın yasaklarına ulaşım sorunundan bahsedilmişti, her yayın kuruluşuna özel bir şifre verdik. RTÜK internet sayfası üzerinde verilen link ile artık tüm kuruluşlar yayın yasaklarının kapsamına hızlı ve rahat bir şekilde ulaşabilmekte." ifadelerini kullandı.
Gelen talepler arasında internet yayıncılığına dair düzenlemelerin de bulunduğunu belirten Ersoy, şöyle konuştu:
"Özellikle haksız rekabet noktasında bu talep gerçekten önemliydi. Dolayısıyla, hemen gerekli çalışmaları yaptık ve bununla ilgili yönetmeliği yayınladık. Gelirlerin artmasına yönelik reklam çalışması ile dizilerdeki reklam kısıtlamaları ve 'blur' kullanımı noktasında da medya temsilcilerinin istekleri vardı. Gelir noktasında, hem mevzuat düzenlemesi hem de idari kararlar ile bir esneklik yaratılması, reklam yelpazesinin genişletilmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Burada amacımız reklam sürelerini uzatmak değil, reklam süreleri aynı kalacak. Önemli olan reklam talebini artırarak sizin finansal yapınızı güçlendirmek."
Ersoy, yayıncı kuruluşların finans yapısının güçlü olması durumunda yapımcılara aktaracağı kaynağın da o kadar çok olacağını dile getirerek, "Hem Türkiye açısından kaliteli yapımlar üretme şansı yakalamış olacağız, hem de filmleri ve dizi filmleri turizm açısından da Türk kültürünün yurt dışına yayılması açısından da en kuvvetli tanıtım aracı olarak görüyoruz. Bu sezona hızlı bir şekilde yetiştireceğiz." değerlendirmesine bulundu.
Reklam kısıtlamaları ve 'blur' konusunun yayıncıların kendi otokontrolleri ve uygulamalarının bir sonucu olduğunu kaydeden Ersoy, "Biliyorsunuz bizim onunla ilgil bir kısıtlamamız yok, bir yönetmelik değişikliğine de ihtiyacımız yok. Yayıncı kuruluş izin verdiği sürece bunu siz kendiniz yapabiliyorunuz." diye konuştu.
- "İlk destekleri vermeye başlayacağız"
Ocak ayında çıkarılan "Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" ile büyük değişiklikler yapıldığını ve avantajlar sağlandığını ifade eden Ersoy, şöyle devam etti:
"Zaten son 15-16 yılda verilen yapım destekleriyle sinema ve dizi sektörümüzün geçirdiği değişim ve kat etmiş olduğu mesafe çok çok açık. Rakamlar da bunu ortaya koymakta."
Yönetmeliğe ilişkin çalışmaların da hızla devam ettiğini hatırlatan Ersoy, "Eylül sonuna kadar yönetmeliğimiz de çıktıktan sonra kanun tamamen yürürülüğe girmiş olacak ve ilk desteklemeleri vermeye başlayacağız." dedi.
Sektöre ilişkin istatistik bilgileri paylaşan Ersoy, Türkiye'de 2002 yılında vizyona giren yerli film sayısının 9 iken, 2018 yılında 180'e, yerli film seyirci sayısının da 2 milyon kişiden 44 milyonun üzerine çıktığını, yerli film izleme oranının yüzde 63 ile Avrupa'da ilk sırada olduğunu söyledi.
Ersoy, Türkiye'de her yıl 100'den fazla dizi film üretildiğini, Türk dizilerinin ABD'den Şili'ye, Malezya'dan Rusya'ya kadar 150'den fazla ülkeye ihraç edildiğini kaydetti. 350 milyon dolar gibi bir ihracat rakamının yakalandığına işaret eden Ersoy, "ABD'den sonra dünyada en çok dizi ihraç eden ülke konumundayız. Sinema ve dizi sektörünün toplam ekonomik büyüklüğü 3 milyar liranın üzerine çıkmış durumda." dedi.
- "Bu ülkede her şeyin en büyük paydaşı millet"
Dizi filmlerin Türkiye'ye dair pozitif uluslararası algı oluşmasında önemli bir etkisi bulunduğunu anımsatan Ersoy, şunları kaydetti:
"Bizim bu noktada yapacağımız tüm bu olumlu yönleri desteklerken, olumsuz olabilecek her unsurun önüne geçmek ve minimum seviyede tutmaya özen göstermek. Adım atarken yayıncılar, yapımcılar, yönetmenler, oyuncular gibi tüm paydaşlarla fikir alışverişine önem veriyoruz. Lakin en önemli gerçek şu ki bu ülkede her şeyin en büyük paydaşı millettir. Milletimizin istek, öneri ve şikayetlerini kimsenin görmezden gelmeye hakkı yok. RTÜK'e gelen sayısız telefon ile iletilen tüm konu başlıkları, yönümüzü belirlemede birincil faktör oluyor. Bunun yanında RTÜK kendisi de çok kapsamlı kamuoyu araştırmaları yapıyor. Sadece üyeleriyle karar vermiyor, kamuoyu araştırmalarını da ciddiye alıyoruz. Halkımızın bu konudaki bakış açısı hem değerlerimiz, aile yapımız ve kültürümüz noktasında çok belirgin, hem de sektörün ilerlemesi noktasında gerçekten destekleyici olduğunu düşünüyoruz."
Kurgu ile gerçeklik arasındaki çizginin kalkmasının da çok tehlikeli ve dikkat edilmesi gereken bir nokta olduğuna işaret eden Ersoy, "Çocuklarımız ve gençlerimiz de etkileyici buldukları karakterlere özenerek, kötü alışkanlıklardan madde bağımlılığına, konuşma tarzından şiddet eğilimine kadar, gerçekten endişe verici yönelimler başlayabilmekte, çocuklarımız çok etkileniyor. Aynı şekilde kadına şiddet konusunda son derece hassas olunması gerekirken, tam tersine maalesef yoğun şekilde olumsuz örnek içeren yapımları da görebiliyoruz. Tüm bunlar, yapımların kurgu ve gerçeklik arasındaki çizgiyi aşarak, izleyici üzerinde oluşturduğu etki yüzünden, zihinlerde meşrulaştırılabilmekte. Bir de böyle olumsuz bir etki var, bunu bir realite olarak maalesef bazı insanlar kabul edip uygulama çizgisine kadar gelebiliyor. Buna asla izin vermemiz mümkün değil, müsamaha da göstermemeliyiz. " değerlendirmesini yaptı.
Bakanlığın desteklerin temelinde belirli kıstasları bulunduğunu ve "Milli kültürün uluslararası tanıtımına katkı sağlar nitelikte olan dizi filmlerin desteklenmesi" ifadesini kullandıklarını belirten Ersoy, şunları söyledi:
"Kendi kültürel değerlerimizi ön plana çıkaran, bu değerlerin bir parçası olan davranış, konuşma, söz ve hareketleri içeren dizi ve yapımların desteklenmesi, aile yapısının ve çocuklarımızın korunmasına gösterdiğimiz hassasiyetin göstergesidir. Destek vereceğimiz her yapım, tüm paydaşlardan üyelerin katılımıyla oluşturduğumuz komisyonlarda değerlendirilecek. Tüm değerlendirmeler içerisinde, uygun bulunan yapımlara destek verilecek. Amacımız yapımların en güçlü şekilde desteklenmesi olduğu kadar, toplumumuzun değerleri, hassasiyetleri, endişeleri noktasında da en doğru ve kaliteli içeriğin ortaya çıkması."
Dizi, film ve benzeri programlarda yer alan şiddet ögelerinin çocuk ve gençler üzerindeki etkileri konusunun da en çok önem verilen konular arasında yer aldığını vurgulayan Ersoy, "Bu tür içeriklerin sınıflandırılması ve bu sınıflandırılmaya uygun işaret ve uyarılarla tanıtımın ve gösterimin yapılması noktasında bakanlık olarak son derece hassasız." dedi.
RTÜK'ün Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile koordineli olarak aile ve çocuk dostu yapım ve dizilerin teşviki noktasında çalışmalarını sürdürdüğünü hatırlatan Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
"RTÜK'ün, uluslararası içerik ticareti noktasında gerçekleştirdiği çalışmaları da takip ediyorum. Bakanlık olarak Meclisten geçirdiğimiz teklifte 'ortak yapım desteği' de bulunuyor. Ortak yapımların farklı ülkelerden sinemacıları bir araya getirmesi, bilgi ve teknoloji aktarımı, yerel fon kaynaklarına erişim, potansiyel pazarlar oluşturma, lobi ve tanıtım faaliyetlerini geliştirme gibi sebeplerle sektörde oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz. Yasayla artık Türk tarafının küçük ortak olduğu ortak yapımlar için de bakanlığımıza destek başvurusunda bulunulabilecek."
Dünyanın önemli içerik fuarlarında açılan ülke stantlarının çeşitli fırsat ve faydalar sağladığını, fuarlara katılımla ilgili desteklerin devam edeceğini söyleyen Ersoy, "Son olarak belirtmek isterim ki, dikkat ettiğimiz tüm başlıkların ve konuların, insanımıza ulaşması, farkındalık oluşturması, bilinçlendirmesi açısından kamu spotları ve zorunlu yayınlar büyük bir etki yaratmakta. Biz bakanlık olarak bu yayınlara desteğimizi her zaman açıkça ifade ettik. Ayrıca yeni yasayla, film gösterimlerindeki reklam ve tanıtım sürelerine getirdiğimiz süre kısıtlamalarında, kamu spotlarını ve zorunlu yayınları muaf tuttuk." diye konuştu.
Türkiye'de yayıncılığın, dizi ve sinema sektörünün geleceğini çok parlak gördüğünü dile getiren Ersoy, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bugüne kadar atılan ve bundan sonra yine tüm kesimlerle birlikte atacağımız adımlarla bu geleceği, değerlerimize, insanımıza ve uluslararası standartlara en uygun biçimde şekillendireceğimize gerçekten inanıyorum. Bu, sosyal ve ekonomik alandan kültür ve turizm alanlarına çok daha büyük kazançları beraberinde getirecek. Sizin bu alanda yaptığınız başarılı çalışma Türkiye'ye kültürel başarı kültürel tanınırlık ve turizm tanıtımı olarak misliyle Türkiye'ye geri dönüyor. Bugün de sizlerden alacağımız bildirimler doğrultusunda geçen toplantıdaki gibi hızlı bir şekilde devlet olarak biz ilgili kurumlarımızla paylaşacağız. Hızlı bir şekilde yıl içinde hayata geçirerek sizin de çalışma ortamınızı rahatlatacağımızı düşünüyorum."
- "RTÜK ceza veren bir kurul olmaktan çıksın istiyoruz"
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin ise, yapılan çalışmaların tamamının paydaşlarla birlik içinde yapmaya özen gösterdiklerini söyledi.
Şahin, "Bu toplantıda konuşacağımız çok şey bulunmakta. Fakat sektöre ilişkin sizlere bilgiler vermesi gereken bir kurul olarak çok fazla konuşmaktan ziyade sizleri dinlemenin ve sizlerin dertleriyle ilgilenmenin daha doğru olacağını düşünüyorum." diye konuştu.
Şahin, "RTÜK, bundan önceki dönemde olduğu gibi bundan sonraki dönemde de sadece ceza veren ve cezalarıyla gündemde olan bir kurul olmaktan çıksın istiyoruz. Bundan sonraki dönemde bu toplantılarla birlikte artık iletişimin sağlandığı ve bunun neticesinde aldığımız kararların gerçek hayata ve sektöre yansıdığı bir durum oluşsun ve bunun takibini de yapabilelim diye buradayız." ifadelerini kullandı.
Türk dizilerinin yurt içinde ve yurt dışında önemli yansımalarının olduğunu anlatan Şahin, "Sizlerin yapmış olduğu özellikle dizilerin, yapımların toplumlar üzerindeki etkisi ve toplumları yönlendirmedeki gücü yadsınamaz. Ben dizilerin gücüne inanan biriyim. Bu kadar güçlü bir alanda sizlerin atacağı her adım başta aileleri, çocukları, kadınları dezavantajlı grupları ve toplumu ve tabi düzenleyici ve denetleyici kurum olarak bizleri yakından ilgilendirmektedir. Bizler RTÜK olarak bir takım kararlar aldık almaya da devam ediyoruz. Bu kararları alırken sektörle birlikte hareket ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Şahin, RTÜK'ün "Dramatik yapımlarda engellilerin görünümünün artırılması", "Gizli ticari iletişiminden kaçınılması ve ürün yerleştirme uygulamalarının mevzuata uygun bir biçimde artırılması", "Dilin argo ve kaba kullanımı" ve "Kadına yönelik şiddet" gibi başlıklarla çalışmalar yürüttüklerini kaydetti.
Dizilerin çok güçlü olduğunu ve olumlu etkilerinin arttırılması gerektiğini ifade eden Şahin, şunları söyledi:
"Bazen bilmeden bazen reyting kaygısıyla bunlara yer verilmekte. Gelin bunların tamamını dizilerimizden çıkartalım. Gelir kayıplarını reklam piyasasındaki düzenlemelerle, sizlere olan desteğimizle arttıralım ve reyting kaygılarından bu işi çıkartalım."
Toplantıya ayrıca Acun Ilıcalı, Gani Müjde, Fatih Aksoy, Halil Mithat Özbek ve Osman Sınav'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda yapımcı ve sektör temsilcisi katıldı.
Açılış konuşmalarının ardından toplantı basına kapalı olarak devam etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.