Onur Berk Arslanoğlu oyunculuğunu çocuklara bilim ve tekniği anlatmak için kullanıyor
"Plaza", "Yeniden Leyla" ve "Sadakatsiz" adlı yapımlarda rol alan tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu Onur Berk Arslanoğlu, oyunculuğunu çocuklara bilim ve tekniği anlatmak için kullanıyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Bilim Merkezi'nde çocuklar ve gençlerle bir araya gelen Arslanoğlu, kendi tasarladığı, bilimi sevdirecek eğlenceli aktivitelerle bilim gösterileri yapıyor.
Tiyatroya üniversite yıllarında İTÜ Tiyatro Kulübü'nde başlayan genç oyuncu, başrolde oynadığı, 2020 yapımı ilk filmi, "Plaza"daki performansıyla 27. Adana Altın Koza Film Festivali'nde "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü kazandı.
İTÜ Makine Mühendisliği mezunu olan, Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri'nde yüksek lisans yapan oyuncu Arslanoğlu, ayrıca 2018'de Sadri Alışık Tiyatro Ödülü, 2017'de ise Yeni Tiyatro Dergisi Emek ve Başarı Ödülüne layık görüldü.
- "Kendimi ifade etmenin bir yolunun kesinlikle oyunculuk olduğuna inandım"
Onur Berk Arslanoğlu, oyunculuk kariyeri ve çocuklar için yaptığı çalışmalara ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2020 yılının oyunculuk kariyeri bakımından güzel geçtiğini söyledi.
Tiyatro kulübü bünyesinde tecrübeli oyuncularla yaklaşık 8 yıl çalıştığını aktaran Arslanoğlu, "(Tiyatroya) İlgimin olduğunu, bir şeyler yapabileceğimi hissettiğim için bir şekilde oraya adım atmak istedim ve orada kendime dair bir parça buldum. İlk başlarda zorlandım çünkü disiplini biraz zorlayıcı oldu benim için. Tüm çalışmalara devam etme, bir grup olabilme, orada bir sanat hayali geliştirebilme süreci sancılı oldu açıkçası. Yani bu disiplini bilmiyorsanız bunun içine girmeniz, öğrenmeniz de zaman alıyor. Ama bu süreci atlattıktan sonra bunu sevdiğime, içinde kendimden gerçek bir parça bulabildiğime, kendimi ifade etmenin bir yolunun kesinlikle oyunculuk olduğuna inandım." dedi.
Üniversite tiyatrosunun ardından Şahika Tekand'ın oyunculuk stüdyosunda kendisini geliştirdiğini anlatan genç oyuncu, stüdyoda geçirdiği sürece ilişkin şunları aktardı:
"2008 yılında girdim. 2 senelik bir oyunculuk eğitimi veriyor. Bu eğitimde gerçekten ciddi bir bakış açısı kazandım sanata. Nasıl ilerlemem gerektiğine, nelerin bana zevk verdiğine ve sanatın nasıl icra edilmesi gerektiğine dair önemli bilgiler öğrendim. Bu benim iştahımı daha da çok açtı. Aslında başlarken de 'Herhalde buraya kadar geldi' dediğim süreç bir anda çok fazla olanak açtı önümde. Daha çok şey istemeye başladım ve gerçekten orada yaptığım tiyatro beni tatmin etmeye başladı. Yurt dışına çıktım. İtalya'da fiziksel tiyatro atölyelerine katıldım. Bu alanda birazcık ilerletmek istedim kendimi. Yani bedenin ve oyunculuğun birlikte kullanıldığı, bedenin özellikle işin içinde yer aldığı bir tiyatro biçimine biraz da gönül verdim. Arkasından Şahika Tekand'ın 'Stüdyo Oyuncuları'nın oyunlarında yer aldım ki bu oyunlar bana aslında çok önemli uluslararası deneyimler kazandırdı."
- "Sinemada karakter yaratmayı sevdim ve üzerine gitmek istedim"
Üniversitedeyken okuduğu bölümle ilgili yarı zamanlı olarak çalışsa da oyunculuk yönünün ağır bastığına dikkati çeken Arslanoğlu, "Tiyatroya uzun süre devam ettim. 13-14 yıldır tiyatro yapıyorum. 'Godot'yu Beklerken' oyununu oynadık biz. Dört sene önce Tiyatro Festivali'nin açılışını yaptık hatta bu oyunla. O oyun bizim için çok iyi geçti, çok sevildi. Ben de o oyundaki performansımla çeşitli ödüllere aday oldum. Bir tiyatro dergisinin, 'Umut Veren Erkek Oyuncu' ödülünü aldım. Oyunda ismim duyulmaya başlandı. O oyundan sonra sinemaya küçük küçük adım atmaya başladım. Çeşitli kısa ve uzun metraj filmler oldu ama hep küçük rollerle başlamış bulundum ve o alanı çok sevdim. Sinemada karakter yaratmayı sevdim ve üzerine gitmek istedim daha çok. Gelen işlere, hoşuma gittiği ölçüde katılmaya, bunu gerçekleştirmeye çalıştım. Bu beni ilk uzun metrajımda, baş rolüme tanıştırdı; 'Plaza' filmi." diye konuştu.
Arslanoğlu, Plaza filmine dahil olma sürecine değinerek, şunları kaydetti:
"Senaryoyu okuduğumda, film kafamda çok güzel bir şekilde aktı ve benim de aslında sanatsal tavrıma çok yakın olduğunu hissettim. Bir durum anlatıyor. Karakteri çok yargılamıyor ya da çok özel bir öykü üzerinden sürmüyor film. Yani gerçek olabilecek ikna edici sahneler içerdiği için kendimi de biraz yakın buldum karaktere. Üstlenmeyi çok istedim, okurken çok eğlendim. Kafamda da gerçekleşebileceğini hissettim. Olduğu zaman da çok sevindim ve bunun üzerine de oturdum, hissetmeye çalıştım, düşündüm. Hazırlık süreci geçirdik. O süreçte maalesef kedimizi kaybettik. O, duygusal olarak çok başka yerlere sürükledi beni. Bu da bana karakteri çok uzakta bir yerde değil, daha kendime yakın bir yerde kurgulamamı sağladı."
- "Bir oyuncuya yapılabilecek en büyük kötülük ona bir ödül vermektir"
Filmi 10 gün kadar kısa bir sürede hücum kayıtlarla çektiklerini kaydeden başarılı oyuncu, Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali'nde takdim edilen ödülün kendisi için sürpriz olduğunu vurgulayarak, "Sinema festivallerinde, tiyatro (festivali) gibi değil, adaylar açıklanmıyor. Potansiyel adaylar açıklandıktan sonra seçim yapılmıyor. O yüzden kendinizi hazırlayamıyorsunuz, belki de aday bile değilsiniz. O yüzden gerçekten beklentisiz gittim. Bir de insan hayal kırıklığına uğramamak için herhalde, çok fazla kurmuyor. Ama orada ödül klasmanı yaklaştıkça içimde bir kıpırtı oluştu açıkçası. 'Acaba mı?' derken bir anda ismim okundu. İnanın beklemiyordum ve bir an ürperdim. Titredim, hatta oturduğum yerden elimi kaldırmışım. O duyguyu başından itibaren almış çok deneyimli oyuncular var yani. Bugüne kadar çok deneyimli oyuncuların eline geçti o ödül, bir anda onların listesi aktı ve sonunda ben. O durumu sahnede biraz aşmaya çalıştım." ifadelerini kullandı.
Onur Berk Arslanoğlu, ödülün, kendisini yeni arayışlara ittiğini vurgulayarak, "Bir oyuncuya yapılabilecek en büyük kötülük, ona bir ödül vermektir.' derler. Çünkü oyuncu ya da sanatçı kendisini 'olmuş' hisseder çok kolaylıkla. 'En iyisi benim' der ama değilsinizdir. Aslında sadece size iltifat edilmiştir. Ben hep bunun farkında olmaya çalışıyorum. Sadece bunu bir iltifat, bir motivasyon olarak görürsek ancak yeni şeylere iştahımın açılabileceğinin farkındayım aslında." değerlendirmesinde bulundu.
Çok çeşitli tiyatro türlerini denediğini belirten Arslanoğlu, şöyle konuştu:
"Çocuklarla çalıştım. Tabii bu süreç içerisinde mühendislik yapmadım. Bu arada, çok uzun yıllar bilim iletişimciliği yaptım. Yani biraz bu süreç de buraya getirdi. Bilim iletişimi aslında bilimsel alanda profesyonel olmayan, bu konuda çok bilgi sahibi olmayan kişiler, özellikle de gençler için bilimi sevdirecek eğlenceli aktiviteler tasarlamak. Ben de bu anlamda çalışmalar yaptım. Bilimi teatral düzeye indirdik. Bilim gösterileri, bilim tiyatrosu yaptık. Uzun yıllar çocuklarla bilim atölyeleri tasarladık. Bilim festivalleri düzenledik. Ben mühendislik yapmadım ama bu alanda biraz sanatla bilimi birleştirdiğim uzunca bir süre geçirdim."
Oyunculuk tecrübesiyle farklı şeyler denemeyi sürdürdüğünün altını çizen Arslanoğlu, TRT ve NTV gibi kanallarda televizyona adım attığını , "bilim ve medya", "bilim ve iletişim" konularındaki çalışmalarını "bilim ve sanat" çizgisinde devam ettirdiğini dile getirdi.
- "Yaptığım her işi layıkıyla yapıp seyirciye ikna edici bir varoluş biçimi göstermek istiyorum"
Onur Berk Arslanoğlu, şu anda devam eden "Sadakatsiz" dizisindeki rolü için de şunları anlattı:
"İstanbul Film Festivali'nde prömiyerimizi yaptık 'Plaza' filmiyle ve ödüller açıklandığında bize ödül çıkmadı orada. 'Evet ne yapalım acaba? Dönsek mi?' derken telefonum çaldı. Bir cast direktörüydü ve bir dizide bir rol var ilgilenir misin dedi. 'Tabii ki ilgilenirim' dedim ve o seçime görüntü gönderdim bir şekilde. Yönetmenimiz de uygun görmüş. Bir anda benim için ilk dizi deneyimi oldu, dizi serüvenin içinde buldum kendimi. Orada işler çok daha hızlı yürüyor. Benim asla şu ana kadar alışık olduğum şeye göre, projenin çok daha üstünde bir tempo var. Oyunculuktan da çok hızlı sonuç almak isteyen bir ekip var. Ben burada da çok yeni şeyler öğreniyorum. Hızlı bir şekilde aksiyon. En doğru aksiyonu nasıl verebilirim? İşimi daha kolay nasıl halledebilirim? Bir oyuncu olarak nasıl bir enstrümana sahibim? Bunlar aslında tekrar düşündürüyor dizi."
Son olarak hedeflerinden bahseden oyuncu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Ben bağımsız sinemayı çok sevdim. Bağımsız sinemada daha çok karakter denemek, daha çok rol almak istiyorum. Çünkü her üstlendiğiniz karakter, size yeni bir insan tanıma fırsatı veriyor. Ben tiyatroyu, oyunculuğu, aslında en yegane, insana empati duyma olarak algılıyorum. Bir insan adına hissetmek, sevinmek ve üzülmek fırsatı verdiği için de her zaman bir yanımda taşıyacağım. Yani bunu hep denemek istiyorum. O yüzden ne kadar fazla ve değişik karakter denersem, benim için o kadar yararlı olacağını hissediyorum. Yaptığım her işi layıkıyla yapıp seyirciye ikna edici bir varoluş biçimi göstermek istiyorum. Yani bunu yapabilirsem ben kendime 'Ben bu işi iyi yapıyorum.' diyebilirim. Yoksa 'işimi yaptım çıktım.' gibi bir noktaya gelirse bence oyunculuğun hiç anlamı yok."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.