Cüneyt Arkın’ın Hiç Görüşmediği Kızı Ağızları Açık Bıraktı! Kızına Yazdığı Mektup Herkesin Şok İçerisinde Bıraktı! “Beni Rezil Etmeyi…”

İlk evliliğini gerçekleştirdiği doktor Güler Mocan ile evliliğinden dünyaya gelen kızı Filiz Canlı ile 50 yılı aşkın süredir görüşmediği öğrenilen Cüneyt Arkın’ın ölümünün ardından baba ile kızın görüşmemesinin sır perdesi aralandı. Beyaz TV ekranlarından yayınlanan ve Cüneyt Arkın imzası taşıyan bir mektup Cüneyt Arkın ile kızı Filiz Canlı arasındaki tüm hasretliği adeta gözler önüne serdi. Peki, Cüneyt Arkın mektup olayı ne? Cüneyt Arkın kızı Filiz Canlı için ne dedi? Cüneyt Arkın kızı Filiz Canlı’ya nasıl bir mektup yazdı? İşte, detaylar…

Geçtiğimiz salı yaşamını yitiren ve hayata gözlerini 85 yaşında yuman Cüneyt Arkın’ın ölümünün ardından kızı Filiz Canlı’ya yazdığı bir mektup ortaya çıktı. Kızı sadece 2 yaşındayken kaleme aldığı mektupta kızına; “Canım yavrum Filiz'im. Sana bunları yazmamın bir sebebi var. Bugün 10 Mart 1968, Kurban Bayramı'nın birinci günü. Bugün yine annen seni bana göstermedi. Telefonları yüzüme kapatıyor, mektuplarımı okumuyor. Senden ayrılalı iki ay oldu. Seni bin yıl görmemiş gibi özledim.
Artık tatlı yüzün, yavaş yavaş hafızamdan siliniyor. Göğsüme dokunan o küçücük elinin sıcaklığı azaldı. Günlerdir cehennemin dibindeymiş gibi acılar içindeyim. Bin kere adını fısıldadım. Bin kere Allah'a dua ettim seni bana göstersin diye. Korkular içinde sana geldim. Bana kapıyı açmayacaklarını bile bile” sözleri ile seslenen Cüneyt Arkın, bakın daha neler demiş!
Foto Haber ve Resimleri Görmek İçin Diğer Sayfaya Geçiniz...

Kızını görememesinin nedenlerini mektupta sıralayan Cüneyt Arkın; “Eve karı-koca iki dostumu gönderdim. Ben de köşede bekledim. Kadın hamileydi, yüzü çilli, şefkatli bir çocuk beklemenin mutluluğu içindeydi. Ama benim kadar korku içindeydiler. Teyzelerin onları kovmuş. Annen seni pencereden olsun görmeme razı olmamış. Sen teyzenin kucağındaymışsın, mavi dantelli bir elbisen varmış. Tatlı tatlı gülüyormuşsun.
Yaramazlık yapıp utanıyor sonra başını saklıyormuşsun. Bir babadan çocuğunu hangi kuvvet ayırır. Buna hangi yürek razı olur? Hangi kötülük böyle bir sevgiyi yener? Bütün duygularım ölmüş gibiydi dönerken. Dünyanın bütün kurşunları yüreğime sıkılmış gibiydi. Bir annenin katılığını, duygusuzluğunu, gaddarlığını neyle izah edecektim. Annenin son iki yıldır bana gösterdiği korkunç sahnelerde kendisinden çok teyzem Gül'ün ve çevresinin payı vardı” demiş. Mektubunu oldukça duygusal bitiren Cüneyt Arkın, kızına o diziler ile seslenmiş!
Foto Haber ve Resimleri Görmek İçin Diğer Sayfaya Geçiniz...

Mektubunu büyük bir hasret ile kaleme aldığı her dizede anlaşılan Cüneyt Arkın, mektuba; “Mahkeme haberlerinde çıkan resimlerinde şaşkın, biraz öç almışlığın rahat tebessümündeki acıyı yine ancak ben çözebilirim. Çocuğum bunlar bizim yazımız, kaderimiz. Ama anne bir elini uzatsa kurtulacaktım. Evet, yavrum acı çekiyordum ve yalnızdım. Annenin bende güç bildiği, kıskandığı her şey, şöhretim ve param beni dünyada yalnız bırakmıştı.
Çünkü suçlarımda, zaaflarımda samimi idim. Suçluydum ama sahte değil, içten pazarlıklı değil, cimri değil. Annenle aramızda büyük bir ayrılık da Türk sinemasını asla önemsememesinden ileri geliyordu. Ona göre yaptığım bütün iş basit ve aşağılayıcı bir şeydi. Teyzelerin de aynı şeyi düşünüyorlardı. Görüyorsun yavrum, anneni kazanmak, işimi kazanmak anneni kaybettiriyordu bana. Yapayalnızdım, yine de anneni delice seviyor ve dayanıyordum. Annen dışarıda görev almak istiyordu. Kırklareli'ne tayini çıktı. 'Kendime güvenim gelir, oyalanırım' diyordu. Doğru söylemediğini biliyordum.
Gitmek istemiyordu ama gitmem gerekiyor diye dayatıyordu” sözleriyle devam etmiş. Ardından eşini suçlayan Cüneyt Arkın; “Neden gittiğini ve neden gittiğini kesin olarak bilmiyordu. Ama o günler ölümüme bile razı olacak kadar bezgindim, tükenmiştim. Yokluğunun acısını iki gün sonra duydum ama artık çok geçti. Bana dön diye yalvarmam lazımdı ama yapamadım. Bunları sen de bileceksin ve anneni asla affetmeyeceksin. Annen benimle savaşıp beni rezil etmeyi kendine görev bilmişti. Bense hala birleşmeyi ve kötü bahtımıza karşı gelmeyi teklif ediyordum.
Sanki o benimle doğdu, benimle ölecek. Ah çocuğum! Nedir bu iğrençlikler, sessizce sevmek ve bağışlamak varken. Ben suçlarımı ve onun suçlarını bilerek geleceğe güvenle, erkekçe, dostça, arkadaşça, insanca, yiğitçe, bakarak yalnız onu seviyorum. Yalnız onun yarattığı ve yapayalnız bırakmak istediği sevgiyi kurtarmaya çalışıyorum. O ise sevgiyi bağılı kalmayı küçük gördü ve şimdi benden daha yalnız” ifadeleriyle mektubunu noktalamış.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.