İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. N. Gülfer Okumuş, akciğer sertleşmesi tedavisinde son yıllarda önemli gelişmeler olduğunu belirtti.
Okumuş, İdiyopatik Pulmoner Fibrozis ( İPF) Farkındalık Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada, halk arasında akciğer sertleşmesi olarak tanınan İPF'nin, nedeni bilinmeyen, kronik, vücutta sadece akciğerleri tutan, hem patolojik hem de radyolojik olarak bal peteği görünümü ile karakterize bir hastalık olduğunu anlattı.
Tanı konulduğu an beklenen yaşam süresinin 3-5 yıl olduğunu kaydeden Okumuş, şu bilgileri paylaştı:"İPF ileri yaş hastalığı olup sıklıkla 60 yaş üzerinde görülür ve erkeklerde görülme sıklığı kadınlara oranla daha fazladır. 50 yaş altında görülmesi ise çok çok nadirdir. İPF için sigara çok ciddi bir risk faktörüdür. Özellikle en az 20 yıl boyunca günde bir paket veya daha fazla sigara içenlerde hastalığın oluşma riski ciddi olarak artar. Midede ekşime, yanma ve ağza acı su gelmesi gibi yakınmalara neden olan gastroözefagial reflü de ayrıca bir risk faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunların dışında diyabet ve genetik yatkınlık da risk faktörleri olarak kabul edilebilir. Sebebini net olarak bilemediğimiz bu hastalıkta sigara içilmemesi; eğer içiliyorsa da sigaranın bir an önce bırakılması en önemli korunma faktörüdür."
Okumuş, İPF'de en sık görülen yakınmaları "nefes darlığı" ve "kuru öksürük" olarak sıralarken, hastalığın ilerlemesiyle yakınmaların giderek artığını ve hastanın yemek yemesini, hareket etmesini engelleyecek kadar hayat kalitesini bozacak duruma getirdiğini belirtti.
Halsizlik, kilo kaybı ve sık tekrarlayan tedaviye dirençli üst solunum yolu enfeksiyonlarının da kişiyi hastalık yönünden uyardığını vurgulayan Okumuş, şu konulara dikkati çekti:
"İPF tanısı genellikle geç konulmaktadır (ortalama 1-2 yıl). Bu hastaların birçok doktor tarafından değerlendirildiği ve teşhisin yıllarca gecikebildiği gözlenmektedir. Özellikle nefes darlığı ve kuru öksürük ile başvuran hastalara İPF'den önce bronşit, astım, KOAH, kalp hastalığı gibi yanlış tanılar konulabilmektedir. Hikaye ve görüntüleme tanı için çok önemlidir. 60 yaşın üzerinde olan, en az 6 aydan beri devam eden ve giderek artış gösteren nefes darlığı ve kuru öksürük yakınmaları olan hasta geldiğinde öncelikle iyi bir hikaye alınarak mesleki ve çevresel risk faktörleri dışlanır, romatolojik hastalık olup olmadığına bakılır. Bunların hiçbiri yoksa akciğer tomografisi çekilir. Akciğer tomografisinde tipik bal peteği görüntüsü varsa başka hiçbir tetkike gerek duyulmaksızın İPF yani akciğer sertleşmesi tanısı konulur. Ancak bazen akciğer tomografisindeki görüntü tipik bal peteği görüntüsü olmayabilir ya da hastanın hikayesinde maruziyet ile ilişkili şüpheli bir durum varsa akciğerden biyopsi yapılarak da tanı konulur."
- "Zatürre ve mevsimsel grip aşılarını yaptırmaları gerekiyor"
Prof. Dr. Gülfer Okumuş, İPF'yi tam olarak iyileştiren bir tedavinin bulunamadığına değinirken, şunları kaydetti:
"Tedavide son yıllardaki en büyük gelişme, akciğerlerdeki fibroz denilen sertleşmenin ilerlemesini engelleyen antifibrotik ilaçların üretilmesi İPF'de bir dönüm noktası olmuştur. Bu hedefe yönelik ilaçlar yeni tedavi olanağı sunmuş, akciğerlerdeki fonksiyonel kaybı azaltarak, hastalığın kötüleşmesini yavaşlatmış ve sağ kalım süresini uzatabilmişlerdir. Solunum fonksiyonlarına göre hafif ve orta gruptaki hastalara tanı konar konmaz antifibrotik ilaç başlanarak hastalık kontrol altına alınmaya çalışılmalıdır. İlaç tedavisinin yanı sıra beslenme desteği, reflü tedavisi, enfeksiyonlardan koruma için aşılama, psikososyal destek ve ihtiyacı olana hastalara oksijen verilmesi destek tedavisinin ana bileşenleridir. Bunun dışında tanı konulur konulmaz bu hastaları akciğer nakil listesine almak gerekir. Ancak genel durumu çok iyi olmadığı sürece 65 yaş üzerindeki hastalar için nakil uygun değildir."
Pandemi sürecinde İPF hastalarının önlemleri dikkate alıp zatürre ve mevsimsel grip aşılarını yaptırması gerektiğinin altını çizen Okumuş, şu önerileri sundu:
"Herkes gibi İPF'li hastalarımızın da maske, mesafe ve hijyen üçlüsüne çok dikkat etmesi gerekir. Mümkün olduğu kadar kalabalık yerlerden uzak durmaları, dışarı çıkmaları gerekiyorsa mutlaka maske takmaları, insanlar arasında 1-1,5 metre mesafe bırakmaları ve sık sık el yıkamaları en önemli korunma yöntemidir. Beslenmelerine özen göstermeli, eğer olmamışlarsa zatürre aşılarını ve çıktığı zaman mevsimsel grip aşılarını yaptırmaları uygun olacaktır."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.