Kovid-19 riski oluşmaması için karşılıklı konuşma sürelerine dikkat
Kovid-19 riski oluşmaması için karşılıklı konuşma sürelerine dikkat Tüm dünyayı etkisi alan yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) bulaşı riski açık ve kapalı ortamda geçirilen süreye göre değişkenlik gösteriyor.
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara'nın AA muhabirine yaptığı açıklamaya göre koronavirüsün "damlacık" yoluyla insandan insana geçişi ön planda.
Açık alanlar mesafeye uyum sağlanabilmesi açısından avantaj sağlarken aynı zamanda güneş ışığının ultraviyole etkisiyle virüsün bulaşması zorlaşıyor. Bu nedenle güneş ışığı ve dış ortam sıcaklığında karşıdaki kişiden virüsü kapma ihtimali ile iç havanın kuru olduğu kapalı ortamda kapma ihtimali arasında fark bulunuyor.
Havaların soğumaya başlamasının ardından hem kapalı alanda kalma süresinin hem de kişi sayısının artması, virüsün yayılmasının kolaylaştığı ortama işaret ediyor.
Açık alanda, karşıdaki kişinin maskeli olması durumunda virüs riski bulunmuyor ve maske takılmaması halinde bu kez sosyal mesafeyi korumak ön plana çıkıyor. Kapalı alanda maske takılması durumunda da virüs riski bulunmuyor ancak yüzün açık hale getirilmesi ve maskesiz kalınan sürenin 1-2 dakikanın üzerine çıkması halinde tehlike başlıyor. Son değerlendirmelere göre kapalı alanda kişilerin 15 dakika maskesiz kalması risk yaratıyor.
Virüsün, konuşmayan iki kişinin yürürken birbirinin yanından geçip gitmesi halinde bulaşması ise mümkün değil. Açık alanda yaklaşık 10, kapalı alanda ise 4 dakika karşılıklı konuşma, sosyal mesafe 1 metre bile olsa koronavirüste bulaşı riski oluşturuyor.
- "Maskede gevşeme olursa virüs kafasını kaldırabiliyor"
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara mevsim dönüşümlerinin yaşandığı dönemlerin riskli olduğunu belirterek kuru ve soğuk hava ile hafif nemli ve ılık havanın virüs açısından "avantaj" yarattığına dikkati çekti.
"Kapalı ortama giriyoruz. Maskede biraz gevşeme olduğu anda virüs kafasını kaldırabiliyor. Avrupa bunu bizden erken yaşıyor. Türkiye için de böyle bir riskin olabileceğini söylememiz mümkün. Bu dönemde maske ve mesafeye çok ciddi anlamda uyum sağlamamız gerekiyor" ifadelerini kullanan Prof. Dr. Kara, koronavirüsün önüne engel konulması gerektiğini, bunun da en kolay şeklinin "maske" olduğunu vurguladı.
Ankara, İstanbul, İzmir ve Antalya gibi büyük şehirlerde maske uyumunun iyi olduğunu, diğer illerde sıkıntı yaşandığını belirten Kara şöyle devam etti:"Maske uyumu etkili olduğu anda virüs sayıları çok hızla azalıyor. Bütün dünyada böyle. Amerika'da uyumun olduğu bölgelerde bu rakamlar düşük gidiyor ama öbür taraflarda bugüne kadarki en yüksek rakamları görüyorlar. Aynı şey Avrupa için de geçerli. Bu şekilde bunu bizim sağlamamız lazım. Buradaki özellik, kişi olarak, birey olarak biz bunu sağlarsak, o zaman Türkiye bu işin üstesinden gelebiliyor. Bu daha önce oldu."
- İstanbul'da Kovid-19 vaka sayıları
İstanbul'daki vaka sayılarındaki artışa değinen Kara, şu değerlendirmeyi yaptı:"Eylül başında Ankara'da rakamlar çok yüksekti. Sonra Ankara'da bir miktar düşme olmuştu. Anadolu'dan şehirlere dönüşle alakalı. İstanbul biraz daha yayılarak yaşadı. Dönüşler arttıkça İstanbul'da artmaya başlamıştı. Bu birinci etkiydi.
İkinci etki ise havalarla, dış ortamla ilişkili. İnsanlar kapalı ortamlara girmeye başlayınca dikkat edersek bu Avrupa'da çok ciddi problem yaratacak düzeylerde yaşanıyor. Şubat- Mart-Nisan dönemini çok daha temkinli geçiren Çek Cumhuriyeti şimdi çok daha yüksek rakamlarla çok daha büyük problemler yaşıyor."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.