MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Kudüs'e BM veya İslam ülkelerinin katılımıyla teşekkül edecek bir koruyucu güç planlanmıyorsa, o zaman tarihin sesine kulak verilmeli, medeniyetler şehri Kudüs'ün ruhunu ve dokusunu bilen Türk milleti yeni bir nöbet için devreye girmelidir. Çağrı olursa biz gidelim, biz koşalım, hızır gibi yetişelim, gücümüzün yettiği yere kadar girelim, nihai olarak akan kanı durduralım; huzur, istikrar ve güvenliği el birliğiyle, güç birliğiyle temin edelim." dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, İsrail’in, Filistinli mazlumları on yıllardır her fırsatta katlettiğini, Müslümanların kutsal mekanlarını alçakça çiğnediğini ifade etti.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, Lahey'de mahkeme önüne çıkarılması için yetecek insanlık suçlarını gözünü kırpmadan işlediğini belirten Bahçeli, "Şu ibret verici hazin gerçeğe bakınız ki parklarda, bahçelerde oynaması gereken çocuklar kan revan içinde gömülmektedir. Ana kucağındaki bebeklerin vücuduna mermiler isabet etmektedir. Gazze'de facia, Batı Şeria'da yıkım vardır. Miracımızın aziz emaneti Kudüs, terör devleti İsrail tarafından tutsak alınmıştır." diye konuştu.
Hiçbir Müslüman vicdanın huzur duymadığı günlerden geçildiğini dile getiren Bahçeli, "Üzülerek söylemeliyim ki meleklerin şehrinde şeytanlar cirit atmaktadır." ifadesini kullandı.
İsrail'in zulmünün hiçbir kitaba, hiçbir inanca, hiçbir insani mirasa sığmayacak boyutlarda olduğunu söyleyen Bahçeli, "Hz. Musa'nın Tur-u Sina'da aldığı On Emrin altıncısında 'öldürmeyeceksin' hükmü vardır. Ancak İsrail hükümeti öldürmekten, katletmekten, eziyet etmekten, yıkmaktan, yakmaktan başka bugüne kadar hiçbir şey yapmamıştır." sözlerini sarf etti.
Bahçeli, artık bir karar aşamasına, bir yol ayrımına gelindiğini, İsrail terörünün taşınması, kaldırılması, hazmedilmesi imkansız bir sınırda olduğunu belirterek, "Eğer böyle giderse, vahşet durmazsa, inanç ve insan haklarına kategorik saldırılar ısrarla devam ederse ya küresel ya da bölgesel bir savaş son tercih olarak karşımıza çıkacaktır." dedi.
Kudüs'ün sadece Filistinlilerin değil bütün Müslümanların, aynı şekilde adalet ve hakkaniyet kaygısı taşıyan herkesin sorunu olduğunun altını çizen Bahçeli, "İsrail yönetiminin yayılmacı politikaları, tek taraflı, keyfi, dayatmacı ve hukuka aykırı uygulamaları yalnızca bölgesel barış ve istikrarı değil, kural ve norm esaslı küresel sistemi de direkt tehdit etmektedir. İsrail'in gayrimeşru güç kullanımı insanlığı felakete sürüklemektedir. İslam ülkelerindeki çarpıklıklar, kökleşen ihtilaflar, ortak bir irade göstermedeki kayıtsızlıklar İsrail'in eline koz vermektedir." diye konuştu.
ABD yönetimine eleştiri
ABD'nin önceki başkanı Donald Trump'ın, 6 Aralık 2017'de Kudüs'ü resmen İsrail'in başkenti olarak tanıma kararının, yıllardan beri süregelen kutuplaşmaları ve karşılıklı mücadeleleri içinden çıkılamayacak hale getirdiğine işaret eden Bahçeli, "Bugün Filistin'de dökülen her kanda Trump yönetiminin ve onun halefi olan ve İsrail'e silah satışına onay veren Biden'in ileri derecede payı olduğu kuşkusuzdur." dedi.
Devlet Bahçeli, Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak ilanının, uluslararası hukukun temel ilkelerini yok saymakla birlikte BM kararlarının açık ihlali olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"ABD'nin sorumsuz ve soysuz politikası BM Güvenlik Konseyi kararlarıyla tezattır ve iki devletli çözüm ümitlerini baltalamaktadır. 'Yüzyılın Anlaşması' yutturmasıyla Siyonizmin hizmetkarı olduğunu ispatlayan Trump ve yönetimi Orta Doğu'nun hassasiyetlerine saatli bomba tuzaklamıştır. Kan döken, can alan, soykırım suçu işleyen İsrail'in haydutluğu ortadayken, BM'nin aynı anda Filistin ve İsrail'e 'terör ve yıkıma son verme' çağrısı ilkelliğin teyidi, izansızlığın taltifidir. Bugüne kadar BM'nin aldığı hangi karara İsrail riayet etmiştir?
Kudüs'ün başkent olarak tanınmasını reddeden tasarının 21 Aralık 2017'de BM Genel Kurulunda 9'a karşı 128 oyla kabul edilmesinin bir sonucu ve yaptırımı bugüne kadar görülmüş müdür? BM Genel Kurulunun paylaşım planından tutun da bugüne kadar alınan kararlara ne olmuştur? BM Güvenlik Konseyinin, 20 Ağustos 1980'de 478 sayılı kararıyla Kudüs'ün statüsünü değiştiren bütün eylemlerin geçersiz ve yasa dışı olduğunu ilan etmesinin İsrail'e tesir ettiğini söylemek mümkün müdür? Önümüzdeki perşembe günü de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplanarak İsrail-Filistin meselesini görüşecektir. Arap Ligi toplanıyor, çocuklar ölmeye devam ediyor. İslam İşbirliği Teşkilatı toplanıyor, hak ihlalleri devam ediyor. BM toplanıyor, ihanet ve işgal süreci devam ediyor. Kınama mesajları yayımlanıyor, endişeyle izleyenler açıklama yapıyor, gelin görün ki İsrail'in ciddiye aldığı yoktur, umursadığı yoktur, yine cinayet, yine melanet aynısıyla sürmektedir. Sorarım sizlere, bu oyalamaya nereye kadar tahammül edeceğiz?
Türkiye'den başka 1,5 milyarlık İslam aleminin umudu kaldı mı? Varsa nerede, hangi petrol kuyusunun başında dolarlarını saymakla vakit geçiriyor? Askeri mağlubiyetlerle güvensizlik ve korku psikolojisine teslim olmuş İslam toplumları bugün ayağa kalkmayacaksa, bugün zalime meydan okumayacaksa bunları yapacak kudreti ne zaman kendinde bulacak? Kudüs, küresel barış ve huzurun anahtarıdır. Bu anahtar doğru kullanılmazsa tetiklenen kaos Orta Doğu’yu vurmakla kalmayacak, tüm dünyayı kasıp kavuracaktır."
MHP’nin önerileri
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yoğun diplomatik temaslarıyla, dürüst ve gerçekçi tutumuyla Türkiye'nin her seçeneğe hazır olduğunu gösterdiğini dile getiren Bahçeli, Kudüs'ün geleceğinin herkesi ilgilendirdiğini söyledi.
Bahçeli, MHP’nin bu konudaki düşünce ve önerilerini şöyle sıraladı:
"- İsrail hunhar saldırılarına derhal son vermeli, işgal ettiği yerlerden geri çekilerek ateşkes rejimi tesis edilmelidir.
- Kudüs'te her dinin, her kültürün, her etnik yapının ortak paylaşım ve yönetimini esas alacak bir idare yapısıyla kalıcı ve kapsayıcı yeni bir siyasi denkleme ihtiyaç, ertelenemez düzeydedir.
- Kudüs'e özel statü verilmeli, oluşacak bu statünün siyasi muhtevasını 3 semavi dinin mensupları ve temsilcileri eşgüdüm halinde ve mutabakat içinde belirlemelidir.
- Bölgede eşit, adil ve iki devletli sistemin kurulması için BM harekete geçmeli, inisiyatif üstlenmeli, caydırıcılığını kullanmalıdır.
- 1967 öncesi sınırları dikkate alınarak başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devleti uluslararası camiada tanınmalıdır.
- Nihai amaç, huzur ve güvenlik içinde yaşayan, barış ve kardeşlikle perçinlenmiş Kudüs'ün tezahürüdür.
- BM veya İslam ülkeleri öncülüğünde oluşturulacak bir koruyucu gücün çatışma ve gerginlik alanlarına konuşlandırılarak saldırıların engellenmesi acilen gündeme alınmalıdır."
- "Onlardan korkan en az onlar gibi olsun"
Bahçeli, Kudüs'e BM veya İslam ülkelerinin katılımıyla teşekkül edecek bir koruyucu güç planlanmıyorsa tarihin sesine kulak verilmesi ve medeniyetler şehri Kudüs'ün ruhunu ve dokusunu bilen Türk milletinin yeni bir nöbet için devreye girmesi gerektiğini ifade ederek, şunları söyledi:
"Çağrı olursa biz gidelim, biz koşalım, hızır gibi yetişelim, gücümüzün yettiği yere kadar girelim, nihai olarak akan kanı durduralım; huzur, istikrar ve güvenliği el birliğiyle, güç birliğiyle temin edelim. Kudüs'ün her karışında izimiz ve eserlerimiz vardır. Kudüs bizi bilir, biz Kudüs'ü biliriz. Şayet ABD bunun önünde engelse NATO üyeliğini derhal tartışmaya açalım, Kürecik'i de, İncirlik'i de boşaltalım. Onlardan korkan en az onlar gibi olsun.
Bizim ilhamımız Iğdırlı Hasan Onbaşıdır. Bizim irade kaynağımız Kudüs'e damga vurmuş, çehresini değiştirmiş 400 yıllık hükümran mazimizdir. Yeryüzünde Haremi Şerif'in statüsünü bozacak bir güç yoktur. Hiç kimse olmasa bile Allah'ın görünmez orduları vardır. Mescid-i Aksa onurumuzdur. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Bizim hedefimiz hakka, hakikate ve hakkaniyete sahip çıkıp şeytanları taşa tutmaktır."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.