Lösemi en sık 2-5 yaş arasındaki çocuklarda görülüyor

Lösemi en sık 2-5 yaş arasındaki çocuklarda görülüyor
Halk arasında kan kanseri olarak bilinen lösemi hastalığı en sık 2-5 yaş arasındaki çocuklarda görülüyor. Yapılan son araştırmalara göre hastalıkta günümüzde ölümle sonuçlanan vakalar yüzde 50 oranında azaldı.

Halk arasında kan kanseri olarak bilinen lösemi hastalığı en sık 2-5 yaş arasındaki çocuklarda görülüyor. Yapılan son araştırmalara göre hastalıkta günümüzde ölümle sonuçlanan vakalar yüzde 50 oranında azaldı.

Löseminin kan ve kemik iliği dokusunda bulunan kan yapımından sorumlu hücrelerin kanserleşmesi sonucu oluşan bir tür kan hastalığı olduğunu ifade eden Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Uzmanı Öğr. Gör. Dr. Neşe Akcan, kanserleşen ilik hücrelerinin sağlıklı kan üretemedikleri gibi kemik iliğini istila ederek sağlıklı kan üretebilecek hücrelere de yer bırakmadığını belirtti. Löseminin çoğunlukla beyaz kan hücreleri kanseri iken nadiren diğer kan hücrelerinin kontrolsüz çoğalması ile de oluşabileceğini söyleyen Dr. Akcan, löseminin tüm çocukluk yaş grubu kanserlerinin yüzde 25-30’unu oluşturarak çocuk yaş grubu kanserlerinin ilk sırasında yer aldığını belirtti. Löseminin en sık 2-5 yaşlarında görüldüğünü söyleyen Akcan, lösemilerin klinik seyrine göre kabaca akut ve kronik olmak üzere iki gruba ayrılabildiğini kaydetti.

ÇOCUKLUK ÇAĞI LÖSEMİLERİN YÜZDE 97’Sİ HIZLI GELİŞEN LÖSEMİ

Çocukluk çağı lösemilerinin yüzde 97’sinin akut, yani hızlı gelişen lösemiler olduğunu söyleyen Akcan, çocukluk çağı lösemilerine ilişkin risk faktörleri ile ilgili genetik faktörler arasında kalıtımsal sendromlar, kalıtsal immun sistem bozuklukları ve lösemili kardeşe sahip olmanın yer aldığını belirterek, “Yaşam tarzı ile ilişkili risk faktörleri arasında yapılan bazı çalışmalarda kesin olmamakla birlikte gebelik döneminde alınan alkol ile çocukluk çağı lösemileri arasında ilişki gösterilmektedir. Çevresel risk faktörleri arasında radyasyona veya kimyasallara maruz kalmak, başka bir kanser için kemoterapi görmüş olmak, immunsupresyon tedavisi almak yer almaktadır. İspatlanmış, çelişkili risk faktörlerini ise elektromanyetik ya da güç santrallerine yakın oturmak, erken yaşta geçirilen enfeksiyonlar, doğumda anne yaşı, babanın sigara içmesi, babanın kimyasal çözücülerle ilgili bir işte çalışması, yer altı sularının kimyasallar ile teması ve fetal dönemde maruz kalınan bazı endokrin bozucular oluşturmaktadır” dedi.

“ÇOĞUNLUKLA HASTALAR SEMPTOMLARIN BAŞLAMASI İLE DOKTORA BAŞVURUNCA TANI ALMAKTADIR”

Erişkin çağdaki kanserlerden farklı olarak çevresel faktörlerin etkisi lösemi oluşumunda daha az etkili olduğundan çoğu vakada lösemileri önlemeye çalışmanın pek mümkün olmadığını söyleyen Akcan, diğer taraftan lösemiyi erken tanımak için yapılabilecek önerilen bir tarama testi bulunmadığını ifade etti. Dr. “Genetik olarak kanser riski taşıyan sendromların varlığında ya da başka bir kanser nedeniyle tedavi görmüş veya immunsupresyon tedavisi alan hastalar daha dikkatli izlenmeli, bilinen risk faktörlerinden uzak tutulmalıdır. Çoğunlukla hastalar semptomların başlaması ile doktora başvurunca tanı almaktadır” ifadelerini kullandı.

LÖSEMİNİN SEMPTOM VE BULGULARI

Lösemi tanısının kan testleri, kemik iliği aspirasyon/biyopsisi ve ardından da hücre tipini belirleme ve genetik tetkikler sonucu konup, kesinleştiğini ifade eden Dr. Akcan, tanıdaki ayrıntılı testlerin genellikle lösemi tiplerini, tedavi prensiplerini belirlemede yardımcı olduğunu söyleyerek, “Kırmızı kan hücrelerinin fonksiyon kaybına bağlı olarak yorgunluk, güçsüzlük, üşüme, solukluk, baş ağrıları, beyaz kan hücrelerinin fonksiyon kaybına bağlı olarak ateş, enfeksiyon bulguları, trombosit (pıhtılaşma ile ilgili hücreler) hücrelerinin fonksiyon kaybına bağlı olarak ise kolay berelenme, ciltte morluklar, diş eti veya burun kanamaları görülmektedir. Bunlara ek hastalarda kemik ve eklem ağrıları, lösemik hücrelerin karaciğer veya dalakta birikmesine bağlı organlarda büyüme ve bunların karında ele gelen kitle şeklinde hissedilmesi, karın ağrısı, iştah azalması, kilo kaybı, lenf nodlarına yayılma sonucu ele gelen lenf bezleri, göğüsteki lenf bezlerinin ya da timus denilen organın işgali ile havayollarına bası ve geçmeyen öksürük ya da solunum sıkıntısı, bu bezelerin damarlara basısı ile vena cava superior sendromu denilen yüzde ve gövde üst yarısında ödem ve solunum sıkıntısı, santral sinir sistemi metastazı ile baş ağrısı, epileptik nöbet, kusma, görme bozuklukları izlenmektedir” açıklamalarında bulundu.

TEDAVİ YÖNTEMİ

Hastalığın tedavisine de değinen Akcan, tedavi sürecine öncelikle genel durumun düzeltilmesi, ek sıkıntıların giderilmesi ve enfeksiyonların tedavisi ile başlandığını, böbrekler, karaciğer ve kalbin, kemoterapi ilaçlarının yan etkilerinden korunması için önlemler alınmasının tedavi öncesi büyük önem taşıdığını belirtti. Akcan, löseminin primer tedavisinin kemoterapi olup, hastanın yaşı ve diğer tüm risk faktörleri ile hücre tipi belirlenerek hastaya uygun kemoterapi protokollerinin düzenlendiğini, yüksek doz kemoterapi ihtiyacı olan hastalarda ise kemik iliği transplantasyonu ya da löseminin tipine göre radyoterapilerin de tedaviye eklendiğini söyledi.

ÇOCUKLUK ÇAĞI KANSERLERİNDE HAYATTA KALMA ORANLARI GEÇMİŞE KIYASLA DAHA FAZLA

Çocukluk çağı kanserlerinde 1975’ten 2010 yılına kadarki dönemde neredeyse ölüm hızlarında yüzde 50’den fazla düşüş olduğunu söyleyen Akcan, artan sağ kalım oranlarının ileri seviyelere tırmandığını bildirdi.

PSİKİYATRİ DESTEĞİ ÖNEMLİ

Profesyonel psikiyatri desteğinin yanı sıra, hastalara ve ailelerine verilecek sosyal desteğin önemini vurgulayan Akcan, bu amaçla çeşitli sosyal destek kuruluşlarının yapılandırıldığını ve faaliyet gösterdiğini, lösemi hastalığını daha iyi tanımak, böylelikle tanının atlanmasını engellemek, lösemiden korkmak yerine onunla baş edebilmeyi ve onu yönetmeyi kavramak adına çeşitli farkındalık projelerinin tasarlandığını kaydetti. Minik, cesur ama ürkek yüreklerin bu zorlu yolculukta aşmaları gereken birçok engel bulunduğunu söyleyen Akcan, ailelerin ise en kıymetlilerinin bu yolculuğunda çoğu zaman endişelerine yenik düşebileceğini, kendilerini çaresiz ve çıkmazda hissedebileceklerini ancak yalnız kalmadıkları sürece onların korkularını yenebileceklerini ve başaracaklarına inanabileceklerini söyledi.

(İHA)

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.