13 Ekim Dünya Tromboz Günü'nde Pıhtıyı önlemek için yürüdüler

13 Ekim Dünya Tromboz Günü'nde Pıhtıyı önlemek için yürüdüler
Ulusal Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Derneği ile Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği; kan pıhtılaşma sorununa dikkat çekerek bu durumun getirdiği riskleri azaltmak hedefiyle 13 Ekim Dünya Tromboz Günü kapsamında toplumu bilgilendirmek üzere ortak bir projeye imza attılar.

Ulusal Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Derneği ile Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği; kan pıhtılaşma sorununa dikkat çekerek bu durumun getirdiği riskleri azaltmak hedefiyle 13 Ekim Dünya Tromboz Günü kapsamında toplumu bilgilendirmek üzere ortak bir projeye imza attılar.

Ana teması hareketlik olan ve yaşam tarzını biraz hareketlendirmekle hastalık risklerinin azaltılabileceğine dikkat çeken proje ‘’Pıhtı için hareket et, pıhtı için dans et’’ sloganı ile İstanbul Galata Kulesi’nde renkli görüntülere ev sahipliği yaptı. Odakule’den başlayan yürüyüşle Galata Kulesi Meydanı’na gelen katılımcılar halkı bilgilendirmek üzere broşür dağıttılar.

HAREKET EDEREK BU SAYIYI DEĞİŞTİREBİLİRİZ!

Ülkemizde her yıl yaklaşık 30.000 kişi tromboz’dan hayatını kaybediyor

Ulusal Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Tankut Akay, “Halk arasında kısaca pıhtı atmak olarak söylenen ama pıhtının gittiği organa göre adı değişen bu hastalık grubu; Venöz tromboemboli (VTE), derin ven trombozu (DVT) ve pulmoner emboliyi (PE) kapsıyor. Sık görülmesi, tekrarlama riskinin yüksek olması, yaşam kalitesini düşürerek sağkalımı azaltması ve yüksek maliyetlere yol açması nedeniyle önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bir kan damarının, kan pıhtısı nedeniyle tıkanması anlamına gelen ve toplumda görülme sıklığı her geçen gün artmakta olan bu hastalıklar için en önemli risk faktörlerinden biri hareketsizliktir.  Hareketli bir hayatı seçerek hastalık risklerimizi azaltabiliriz. Bu nedenle Ulusal Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Derneği ve Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği olarak bu ortak etkinlikle toplumumuzu bilinçlendirip, doğru bilgileri vererek bu farkındalığı arttırmak niyetindeyiz.” dedi.

Nasıl önlenebilir?

En önemli noktanın hastalığı geçirmemek olduğunu belirten Prof. Akay, bunun için dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıraladı: “Derin ven trombozu, öldürebilen ama önlenebilen bir hastalıktır, alışkanlıklarımızda yapacağımız değişikliklerle önlenmesi mümkün. Hayatımıza mümkün olduğunca hareket katmak, gereksiz kilo alımından kaçınmak, akdeniz diyeti ile beslenmek, düzenli egzersiz yapmak, kıtalararası uçak yolculuklarında alkol ve kahveden kaçınmak ve yolculuk sırasında varis çorabı kullanmak ve elbette su kaybını karşılamak için yeterli miktarda su tüketmek gerekmektedir.

Meme kanseri, akciğer kanseri ve araç kazalarından ölenlerin toplamından daha fazla insanı damarlardaki pıhtılaşma nedeni ile kaybetmekteyiz. Belirtilerini bilmek ve erken dönemde durumu fark etmek hayat kurtarıcı olabilir. Hastaların büyük kısmı aniden ortaya çıkan çok şiddetli ağrı ve şişlikle doktora başvuruyor.

Belirtileri şu şekilde sıralayabiliriz:

Genellikle aniden ortaya çıkan ve çoğu zaman baldır bölgesi civarında oluşan ağrı.

Derin VenTrombozu’nda oluşan pıhtının büyüklüğü ve seviyesine bağlı olarak, değişik şekillerde ortaya çıkan şişlik. Eğer, pıhtı seviyesi kasık bölgesine kadar ulaşmışsa genellikle tüm bacak; eğer pıhtı diz toplardamarı seviyesinde ise baldırda şişme olur. Çoğu zaman bacak şişmesine, renk ve sıcaklık değişiklikleri eklenir.”

“Son yıllarda gelişen teknoloji ile tedavide önemli gelişmeler oldu”

Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği’nden Prof. Dr. Kürşat Bozkurt şu bilgileri verdi: “Ülkemizde her yıl on binlerce kişide derin ven trombozu (DVT), yani bacaklar, kollar, karın ve göğüsteki toplardamarların içerisinde kan pıhtılaşması hastalığı görülmektedir. Bunların yarısına yakınında da bu pıhtı bulunduğu yerden kopup akciğerlere atmaktadır. Akciğer embolisi gelişen hastalarda açıklanamayan nefes darlığı, derin nefes alırken göğüste ve sırtta şiddetli, batma tarzı da olabilen ağrı, öksürük ile beraber kan tükürmek gibi belirtiler bulunabilir. Eğer bu durum gelişmişse kişinin hayatına kastedebilecek kadar önemli bir pulmoner emboli tablosu karşımıza çıkabilir.

Venöz tromboembolinin ortalama yıllık görülme sıklığı her yıl 100.000 kişide 100-200 civarındadır. Görülme sıklığı yüksek riskli olgularda ise her bin kişide 68’e kadar çıkmaktadır. Genel olarak toplumun yaşlanması, kanser hastalarındaki artış gibi etkenlerden dolayı son yıllarda VTE sıklığının arttığı görülmektedir.  Ülkemizde her yıl yaklaşık 30.000 kişi tromboz’dan hayatını kaybediyor. Her dört kişiden birinin ölümünden sorumlu olan bir hastalıktan bahsediyoruz. Son yıllarda gelişen teknoloji ile hem yeni jenerasyon pıhtı önler ilaçlar, hem de pıhtının mekanik olarak temizlenmesini sağlayan cihazlarla tedavide önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Erken dönemde mutlaka uzman bir kalp damar cerrahının derin ven trombozunun tanı ve tedavisi için devreye girmesi gerekmektedir.”

“Uzun mesafe uçak yolculukları başlı başına bir risk faktörü”

Ulusal Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Derneği Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Soner Yavaş ise özellikle hareketsiz kalanların riskli grup olduğuna dikkat çekerek şu açıklamalarda bulundu:

“Esas olarak 3 grup risk altında. Hareketsiz kalanlar, damar duvarında herhangi bir sebeple hasarlanma oluşanlar ve kan tablosunda pıhtılaşma açısından doğuştan risk altında olanlar. Bu grupları genişletirsek, Toplardamarlarda pıhtı oluşması ve bu pıhtının akciğere yayılmasının özellikle beyaz yakalıları, bilgisayar başında vakit geçirenleri, masa başında uzun saatler boyunca çalışmak zorunda olan ofis çalışanları ve ders çalışan öğrencileri tehdit ediyor.  Uzun mesafe uçak yolculukları başlı başına bir risk faktörüdür.

Kanser hastalarında, pıhtı oluşumu riski artıyor. Sigara kullanımı da içeriğinde bulunan zararlı kimyasal maddeler yüzünden kanın koyulaşmasına ve pıhtılaşmasına neden oluyor.  Ayrıca, uzamış hareketsizlik ve uzun süre yatakta kalmak (uzamış yoğun bakım yatışı, hastanede yatış, felç nedeniyle yatağa bağlı kalmak gibi), genel anestezi gerektiren uzamış ameliyatlar (özellikle kalça çıkığı gibi büyük ortopedik ameliyatlar sonrasında, varis hastalığında genişleyen toplardamarlar içindeki türbülanakım nedeniyle kanın göllenmesi de pıhtı riskini artıran nedenler arasında. Gebelik hem hormonal değişiklikler hem de bebeğin anne karnında büyümesi ve damar sistemine baskı yapması sonucunda başlı başına bir risk faktörüdür.”

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.