GRAFİKLİ - İran-ABD arasındaki gerilim Trump döneminde doğrudan çatışma boyutuna taşındı
AHMET DURSUN - ABD Başkanı Donald Trump'ın dört yıllık başkanlığı süresince İran'a yönelik izlediği politikalar, İran'da büyük ekonomik ve toplumsal sorunlara yol açarken bu dönemde Kasım Süleymani'nin ABD saldırısında öldürülmesi iki ülke arasındaki gerilim politikasını doğrudan çatışma boyutuna taşıdı.
İran, 2018'den bu yana Trump'ın seçimleri kaybedeceği ümidiyle baskılara direnmeye çalıştı. Her ne kadar ABD'deki seçimlerin kendileri için önemli olmadığını tekrarlasa da nükleer anlaşmaya geri döneceğini açıklayan Demokrat Parti adayı Joe Biden'ın seçimleri kazanmasından en çok memnun olan ülkelerin başında İran geliyor.
Trump, Beyaz Saray'daki görev süresinin en başından beri Tahran'a karşı sert bir duruş sergiledi. ABD yönetiminin, "azami baskı" adını verdiği İran'a yönelik politikasının en önemli adımlarından biri 8 Mayıs 2018'de Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olarak adlandırılan nükleer anlaşmadan tek taraflı çekilmesiydi.
Biden'ın ABD Başkan Yardımcısı olduğu dönemde imzalanan ve iki ülke arasındaki düşmanlıkları sona erdirme vaadini de taşıyan nükleer anlaşma, uluslararası yaptırımların kaldırılması karşılığında Tahran'ın nükleer programını önemli ölçüde sınırlarken, diyaloğun da kısmen genişlemesine katkı sağladı. Önceki Başkan Barack Obama ile bir nebze düzelen kırılgan ABD-İran ilişkileri, Trump'ın göreve gelmesiyle farklı bir yola girdi.
Trump, Obama döneminde imzanalan anlaşmayı yeterli bulmadı ve İran'ı füze programı ve bölgesel nüfuzunun da sınırlandırıldığı yeni bir anlaşmaya zorlayabilmek için her alanda baskı uygulamaya başladı.
- ABD, İran ekonomisini hedef aldı
Trump yönetimi, İran'a yönelik ekonomik yaptırımlarının ilk aşamasını 7 Ağustos 2018'de resmen uygulamaya koydu. ABD'nin İran'a yönelik ilk yaptırım paketiyle İran hükümetinin, ABD doları satın alması, altın ve değerli madenlerle ticaret yapması yasaklandı.
Washington, 5 Kasım 2018'de ise İran'ın petrol ihracatını sıfırlamayı hedefleyen yaptırımları devreye soktu. Bu süreç boyunca Merkez Bankası dahil İran'a ait birçok bankanın yaptırım kapsamına alınması Tahran'ın uluslararası ticaretine büyük zarar verdi. Ülkede yıllık enflasyon oranı yüzde 52'ye kadar çıkarken, döviz kurlarında rekor artışlar yaşandı. Bu durum, İran'da yüzlerce kişinin öldüğü ekonomik kaynaklı protestolara yol açtı.
Tahran yönetimi, ABD'nin nükleer anlaşmadan tek taraflı çekilmesine ve yaptırımları geri getirmesine karşın Avrupa'nın İran'ın anlaşmadaki çıkarlarını koruyacak adımlar atması halinde anlaşmayı sürdüreceğini açıkladı.
- İran Devrim Muhafızları Ordusu terör listesine alındı
Trump, 8 Nisan 2019'da İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun ABD'nin "yabancı terör örgütleri" listesine eklendiğini duyurdu. Washington, böylece ilk kez bir ülkenin askeri gücünü terör örgütü olarak nitelemiş oldu.
Bu kararın hemen ardından İran Milli Güvenlik Yüksek Konseyi, ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı'nı (CENTCOM) terör örgütleri listesine aldı.
Birbirini karşılıklı "terörist" ilan eden iki güç arasında Basra Körfezi'nde gerilim artınca Beyaz Saray, İran'a "net ve kesin bir mesaj" vermek için 5 Mayıs'ta bir uçak gemisi ile bombardıman filosunu Körfez'e yönlendirdi.
- İran nükleer taahhütlerini azaltma kararı aldı
Avrupa ülkelerinden beklediği desteği alamayan İran, 8 Mayıs'ta anlaşmadaki çıkarları sağlanıncaya dek iki aylık sürelerle anlaşmadaki taahhütlerini azaltma sürecine gideceğini açıkladı.
ABD Başkanı Trump da aynı gün, İran'a demir, çelik, bakır ve alüminyum sektörlerinde yeni yaptırımlar getiren başkanlık kararını imzaladı.
- Körfez'deki tanker saldırıları
İran ile ABD arasındaki gerilimi düşürmek için ara buluculuk rolüne soyunan dönemin Japonya Başbakanı Abe Şinzo, 13 Haziran'da Tahran'ı ziyaret etti.
Abe'nin İran lideri Ayetullah Ali Hamaney ile görüşmesi sırasında Umman Körfezi'nde Japonya'ya yük taşıyan iki büyük petrol tankerinde patlama oldu. Saldırıyla ilgili İran, ABD'yi Abe'nin çabalarını sabote etmekle suçladı. Washington yönetimi saldırıların mayınla düzenlendiğini ve arkasında İran'ın olduğunu iddia etti.
- İran, ABD İHA'sını düşürdü, Trump saldırıdan son anda vazgeçti
İran'ın Umman Körfezi kıyısındaki Kuhmubarek kenti sahilinde 20 Haziran'da ABD Hava Kuvvetlerine ait "RQ-4 Global Hawk" tipi insansız hava aracının (İHA) Devrim Muhafızları Ordusu tarafından düşürülmesi gerginliğin çatışmaya dönüşeceği endişelerini artırdı.
İran, İHA'nın hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle vurulduğunu açıkladı. ABD ise Hürmüz Boğazı üzerinde uluslararası hava sahasında uçarken düşürüldüğünü savundu.
Beyaz Saray'da İran'a askeri saldırı için Trump'ın başkanlığını yaptığı acil durum toplantısı düzenlendi. Trump 22 Haziran'da yaptığı açıklamada, "çok fazla insanın öleceği gerekçesiyle" İran'a saldırıdan son anda vazgeçtiğini söyledi.
ABD'li yetkililer, İHA'nın düşürülmesine karşılık 23 Haziran'da İran'ın askeri sistemlerine siber saldırı düzenlendiğini duyurdu.
- ABD, Hamaney ve Zarif'i yaptırım listesine aldı
Washington yönetimi, İHA'nın düşürülmesinin ardından 24 Haziran'da İran lideri Hamaney'i de kapsayacak şekilde Tahran'a yönelik yeni yaptırımlar getirdi. İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif de 1 Ağustos'ta ABD Hazine Bakanlığı tarafından yaptırım listesine alındı.
Bunun üzerine İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ABD Başkanı Trump'tan gelen müzakere çağrılarına işaret ederek, bu duruma "Ön şartsız müzakere istediklerini söylüyorlar fakat ertesi gün Büyük Devrim Rehberi'ne (Hamaney) yaptırım uyguluyorlar. Ardından Dışişleri Bakanı'na yaptırım uyguluyorlar. Kiminle müzakere edeceksiniz? Müzakerenin sorumlusu Dışişleri Bakanı'dır. Bir gün müzakere kararı alırsak sizinle konuşacak olan kendisidir." ifadeleriyle tepki gösterdi.
- Cebelitarık ve Basra Körfezi'nde "tanker savaşları"
İngiliz donanmasının 4 Temmuz'da Cebelitarık Boğazı'nda İran’a ait bir petrol tankerine el koymasının ardından İran da 19 Temmuz'da Basra Körfezi’nde bir İngiliz tankerine el koydu.
İran’ın bu hamlelerinden sonra ABD ve İngiltere’den gerilimi düşürmeye yönelik adımlar geldi. ABD’nin İHA konusunda İran’a misillemede bulunmaması, İngiltere’nin de bir süre alıkoyduktan sonra İran tankerini bırakması gerilimin bir süreliğine düşmesine neden oldu.
- ABD, Suudi Arabistan'ın petrol tesislerine saldırıyla ilgili İran'ı suçladı
İran karşıtlığıyla bilinen ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'un Eylül 2019'da Trump tarafından görevden alınması Tahran-Washington arasındaki ilişkilerin yumuşayacağı beklentisini doğurdu.
Bunun ardından 14 Eylül'de Suudi Arabistan'ın milli petrol şirketi Saudi Aramco'ya ait iki tesise, silahlı insansız hava araçlarıyla (SİHA) saldırı düzenlendi. Yemen'deki İran destekli Husiler, ölen ya da yaralananın olmadığı saldırıyı üstlendi. ABD, saldırıyla ilgili İran'ı suçlarken Tahran suçlamaları kabul etmedi.
ABD'nin bölgedeki müttefiki Suudi Arabistan'a saldırı ABD-İran ilişkilerindeki tansiyonu yeniden yükseltti.
- İran ile ABD arasında tutuklu takasları
7 Aralık'ta ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarını ihlal ettiği iddiasıyla ABD'de tutuklu bulunan İranlı bilim adamı Mesud Süleymani ile İran'da tutuklu Çin asıllı ABD vatandaşı Xiyue Wang tutuklu takası kapsamında eş zamanlı olarak serbest bırakılarak ülkelerine gönderildi. İran'da tutuklu eski bir ABD askeri ile ABD'de tutuklu İranlı bir bilim insanı da 2 Mayıs 2020'de eş zamanlı serbest bırakıldı.
ABD Başkanı Trump, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, İran'a teşekkür ederek, nükleer anlaşmanın yerine geçecek yeni bir anlaşma teklifini yineledi. İran ise Washington nükleer anlaşmaya dönmeden ABD ile müzakere etmeyeceğini açıkladı.
- ABD yönetimi Irak ve Suriye'de İran destekli milisleri vurdu
Kerkük'te 28 Aralık'ta ABD'nin K1 Askeri Üssü'ne füzelerle yapılan saldırıda, sözleşmeli bir personelin hayatını kaybetmesi ve bazılarının yaralanması gerilimi yeniden artırdı. ABD, saldırıdan dolayı İran'a yakın Şii milis güçlerini hedef gösterse de bu iddialar milislerce kabul edilmedi.
ABD, 29 Aralık'ta Kerkük'teki saldırıya misilleme olarak Hizbullah Tugayı'nın Irak ve Suriye'deki 5 üssünü hedef aldı. Saldırıda 25 kişi öldü, 51 kişi de yaralandı.
Saldırıdan iki gün sonra Şii milis güçleri, korunaklı Yeşil Bölge'de yer alan ABD'nin Bağdat Büyükelçiliğini bastı. Binaya zarar veren göstericiler, elçilik duvarına dönemin Kudüs Gücü Komutanı Tümgeneral Kasım Süleymani'yi kastederek, "Komutanımız Süleymani" yazdı.
- Süleymani'nin ABD tarafından öldürülmesi gerginliği doğrudan çatışma boyutuna taşıdı
ABD, 3 Ocak Cuma gecesi Bağdat Havalimanı'nda İran Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs Gücü Komutanı Tümgeneral Süleymani ve Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi Mühendis'in araç konvoyuna hava saldırısı düzenledi.
Saldırıda her iki komutanla Haşdi Şabi ve İranlı askeri yetkililerden toplam 10 kişi öldü. Saldırının ardından Hamaney başta olmak üzere üst düzey İranlı yetkililer, ABD'den intikam alacaklarını açıkladı. Trump ise ABD'ye tehdit oluşturduğu gerekçesiyle Süleymani'yi öldürme talimatını kendisinin verdiğini duyurdu.
Bu gelişmelerle müzakere ihtimali ortadan kalkarken her iki taraf da doğrudan çatışma noktasına geldi.
- Trump'tan "İran kültürü açısından çok önemli hedefleri vururuz" tehdidi
İran'da Hamaney'den sonraki en önemli ikinci isim olarak bilinen Kasım Süleymani'nin öldürülmesi ülkede öfkeye yol açtı. Trump, İran'dan gelen intikam tehditlerine karşılık 5 Ocak'ta Twitter hesabından paylaştığı mesajında, "İran'daki 52 noktayı hedef almış bulunmaktayız. Bunlardan bazıları üst düzey ve İran ve İran kültürü açısından çok önemli. Bu hedefler ve İran'ın kendisi çok hızlı ve çok sert bir şekilde vurulacaktır. ABD daha fazla tehdit istemiyor." ifadelerini kullandı.
Trump, 52 sayısının 1979 yılında ABD'nin Tahran Büyükelçiliğinin basılmasından sonra rehin alınan ve 444 gün tutulan 52 Amerikalıyı temsil ettiğini söyledi.
İran, Avrupa ülkelerinin ABD'nin yaptırımlarına karşılık nükleer anlaşmayı koruyacak etkili adımlar atmaması üzerine daha önce duyurduğu şekilde nükleer anlaşmadan kaynaklanan tüm taahhütlerini 5 Ocak'ta askıya aldı.
Ruhani, 6 Ocak'ta Twitter hesabından paylaştığı mesajında Trump'ın tehditlerine karşılık, "52 sayısına atıfta bulunanlar 290 sayısını da hatırlasın. Asla İran ulusunu tehdit etme." ifadeleriyle ABD'nin, 3 Temmuz 1988'de bir sivil İran uçağını düşürerek 290 yolcuyu öldürmesine gönderme yaptı.
Süleymani suikastının ardından İran Meclisi 7 Ocak'ta, ABD ordusu mensupları ile ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) çalışanlarını "terörist" olarak tanımlayan yasayı oy birliğiyle kabul etti. Kabul edilen yasada ABD güçlerine yapılacak her türlü yardım da "terör eyleminde iş birliği" olarak nitelendirildi.
- İran'ın ABD üssüne saldırısıyla iki ülke savaşın eşiğine geldi
İran Devrim Muhafızları Ordusu, 8 Ocak'ta Süleymani'nin öldürülmesine karşılık Irak'ta ABD kuvvetlerinin konuşlandığı Ayn el-Esed üssüne balistik füze saldırısı düzenledi. İran, saldırıya karşılık verilmesi halinde ABD'nin bölgedeki üslerine de saldıracağını duyurdu. Saldırı sonrasında Beyaz Saray'da Ulusal Güvenlik Konseyi ile bir toplantı yapan Trump, "Her şey yolunda." diyerek, saldırıda ABD askerlerinden ölen olmadığını duyurdu ve İran'a karşı saldırı emri vermedi.
Daha sonraki günlerde ise Pentagon 109 askerin saldırı sırasında travmatik beyin hasarına uğradığını açıkladı. Saldırının gerçekleştiği saatlerde Ukrayna'ya ait bir yolcu uçağının Tahran üzerinde İran hava savunma sistemleri tarafından kruz füzesi sanılarak düşürülmesi sonucunda 176 yolcunun hayatını kaybetmesi İran yönetimini zor duruma soktu.
- Trump'ın yaptırımları İran ekonomisini felç etti
İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Bütçe ve Planlama Kurumu Başkanı Muhammed Bakır Nobaht, 2 Haziran'da Meclis'te yaptığı sunumda, ülkesinin 2011'de 119 milyar dolar olan enerji ihracatı gelirlerinin geçen yıl 8,9 milyar dolara kadar indiğini açıklarken petrol yaptırımlarından ülkenin gördüğü zararın boyutunu gözler önüne serdi.
İran Cumhurbaşkanı Ruhani de 26 Eylül'de yaptığı bir konuşmada, ABD yaptırımlarından kaynaklanan zararın ülkeye maliyetinin 150 milyar doları bulduğunu belirterek, "Bu yıllarda halkımızın yaşamı daha rahat ve kolay olabilirdi. Bu suçların tüm sorumluluğu Beyaz Saray'a aittir." ifadelerini kullandı. Ruhani, ABD'deki seçimleri değerlendirdiği dünkü konuşmasında da Trump'ın başkanlık süresi boyunca İran'ın tarihindeki en zor günlerini geçirdiğini söyledi.
- ABD'nin İran'a yönelik BM ambargolarını uzatma talebi kabul edilmedi
BM'nin İran'a 13 yıldır uyguladığı silah ambargosunu yenileme girişimleri BMGK'da başarısızlıkla sonuçlanan ABD, İran'ın nükleer anlaşma kapsamındaki taahhütlerini askıya almasını gerekçe göstererek, 20 Ağustos'ta Konseyin 2231 sayılı kararı ile kaldırılan tüm yaptırımların tekrar uygulanmasına imkan tanıyan mekanizmayı (snapback) tetikledi.
ABD, BMGK üyelerinin anlaşmadan çekilen bir ülkenin söz konusu mekanizmayı hayata geçiremeyeceğini açıklamasına rağmen İran'a yönelik BM yaptırımlarını 19 Eylül'de tek taraflı olarak uygulamaya başladı.
İran Dışişleri Bakanlığı, 18 Ekim'de yaptığı açıklamada, 2007'den bu yana ülkeye uygulanan silah ambargosunun 2015'te imzalanan nükleer anlaşmada belirtildiği üzere süresinin dolduğu için kaldırıldığını duyurdu. Açıklamada, İran'ın bugün itibarıyla her türlü konvansiyonel silahı yasal kısıtlama olmaksızın alıp satabileceği belirtildi.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da İran ile silah ticaretine giren kişi ve kuruluşlara yaptırım uygulayacaklarını açıkladı.
İran yönetimi, böyle bir sürecin ardından ABD'deki başkanlık seçimlerinde zafer kazanan Biden'ın nükleer anlaşmaya dönmesini ve 3 yıldır devam eden ağır baskılardan kurtulma ümidini taşıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.