Beykoz Cam ve Billur Müzesi yeniden ziyarete açıldı
Milli Saraylar Başkanlığına bağlı Beykoz Cam ve Billur Müzesi, restorasyon çalışmalarının ardından sanatseverlerin ziyaretine açıldı. Beykoz'daki Cam ve Billur Müzesi'nin açılışı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan'ın katılımıyla gerçekleştirildi.
Milli Saraylar İdaresi Başkanı Dr. Yasin Yıldız, açılışta yaptığı konuşmada, Milli Sarayların yüz binlerce tarihi ve kültürel varlığı koruma, yaşatma ve gelecek kuşaklara aktarmakla mükellef olduğunu ifade etti.
Yıldız, envanterlerinde yer alan saray, köşk ve kasaba ile tarihi bahçelerin yanı sıra her biri ayrı birer hazine olan 300 bin taşınabilir tarihi eseri, yerli ve yabancı ziyaretçilerin hizmetine sunmaya çalıştıklarını belirtti.
Açılışını yaptıkları bu müzeyle Milli Saraylar olarak emanetçisi oldukları kültürel mirasın önemli bir bölümünü daha kamuoyuyla buluşturmanın heyecanını ve onurunu yaşadıklarını dile getiren Yıldız, "Müzemizin tarihi binası, Sultan Abdülaziz dönemi devlet ricalinden Abraham Paşa tarafından yaptırılmıştır. Döneminde Boğaziçi korularının en büyüğü olan içinde bulunduğumuz bu araziye inşa edilen yapılardan maalesef biri hariç hiçbiri günümüze ulaşamamıştır. Bugün elimizde olan yegane bu bina ise Milli Saraylar Başkanlığı tarafından kapsamlı bir şekilde restore edilmiş ve akabinde bilim insanları ve uzmanlardan oluşan bir heyetin marifetiyle müzeye dönüştürülmüştür." diye konuştu.
Kadim zamanlardan bugüne kadar var olan cam sanatının Osmanlı döneminde büyük bir aşama kaydettiğini 16. ve 17. yüzyıla ait vesika ve minyatürlerden anladıklarına işaret eden Yıldız, şöyle devam etti:
"Bilhassa uluslararası ilişkilerin yoğun olduğu bu yüzyıllarda ciddi bir gelişme gösteren Osmanlı cam sanatı, 18. yüzyılla birlikte yepyeni bir ivme kazanmıştır. Nitekim 3. Selim döneminde Avrupa'ya götürülen ustalar yurda dönüşlerinde Beykoz'da cam sanatıyla uğraşmaya başlamışlardır. Bu uğraşların sonunda cam sanatımızda 'Beykoz üslubu' dediğimiz tarz ortaya çıkmıştır. 19. yüzyılda ise Beykoz'da Hüdavendigar Valisi Mustafa Nuri Paşa tarafından kurulan İncirköy'de, Beykoz Cam ve Billur Fabrikası 1846 yılında kamulaştırıldı. Tanzimat Fermanı'yla başlayan yenilik hareketleri çerçevesinde toplumda ve saraylarda görülen gelişmenin bir yansıması olarak cam ve kristale olan ilgi daha da artmıştır. Avrupa'dan getirilen cam örnekleriyle bilhassa Beykoz başta olmak üzere ülkemizdeki üretimin neticesinde cam ve kristallerle muhteşem bir koleksiyon ortaya çıkmıştır."
Müzenin, Osmanlı saray koleksiyonundaki Türk ve Avrupa camlarının yanı sıra sultanlar için tasarlanan özgün eserlerin bir araya geldiği Türkiye'nin ilk ve en kapsamlı cam müzesi olduğunu belirten Yıldız, "Burada sergilenecek olan eserlerin 455 adedi daha evvel Topkapı Sarayı depolarında atıl halde bulunan ve ziyarete hiç açılmamış eserlerdir. Müzemizde toplam 1500 nadide eser sergilenecektir. 12 ayrı tema altında oluşturulan müzemizde, sergi salonlarının yanı sıra cam sanatına münhasıran bir kütüphane ve çocuk atölyesi de bulunacaktır." ifadelerini kullandı.
Yıldız, Beykoz Cam ve Billur Müzesi'nin gerek müze alanı gerekse de sergilenen eserlerle Türkiye'nin tarihi mirasının çok önemli bir bölümünün daha gün yüzüne çıktığını ve müzenin İstanbul kültür haritasındaki özel yerini aldığını dile getirdi.
Milli Saraylar İdaresi Başkanı Dr. Yasin Yıldız, konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'a üzerinde Türk Bayrağı bulunan bir tablo, Yasin Yıldız'ın eşi Esma Yıldız'da Emine Erdoğan'a bir vazo hediye etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Emine Erdoğan ile katılımcılar kurdele keserek müzeyi açtı. Emeği geçenleri tebrik eden Erdoğan, "Daha nice bu tür güzel açılışlarda, efsanevi açılışlarda bir arada olmak üzere." dedi.
Açılışa, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş, AK Parti İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı, AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe ve Beykoz Belediye Başkanı Murat Aydın katıldı.
- Abraham Paşa Korusu'ndan Beykoz Cam ve Billur Müzesi'ne
Türk cam sanatını dünyaya tanıtmak amacıyla kurulan Beykoz Cam ve Billur Müzesi, Selçuklu'dan Osmanlı döneminin sonuna kazar uzanan birikimi, benzeri olmayan eserler üzerinden sergileyen özel bir mekan. Müze, adını Osmanlı döneminde bu semtte kurulan Beykoz Cam ve Billurat Fabrika-i Hümayunu'ndan aldı.
Müzenin tarihi binası, Osmanlı Devleti ile Mısır Hıdivliği arasında önemli rol oynayan ve Sultan Abdülaziz tarafından vezirliğe kadar yükseltilen Abraham Paşa tarafından inşa ettirildi. Abraham Paşa, 19. yüzyılda Beykoz'da bulunan arazisine köşkler, kuşhaneler, havuzlar, tiyatro binası ve ahır yaptırdı.
Söz konusu yapılardan bugüne kalan ahır binası, Milli Saraylar tarafından 3 yıl süren restorasyon çalışmalarıyla ihya edildi. Dönemin mimari özelliklerini taşıyan "U" planlı taş yapı, Türkiye'nin ilk ve en zengin cam müzesi haline getirildi.
- 12 tematik bölümden oluşan müzede 1500 eser sergileniyor
Cam sanatının gelişim evrelerinin kronolojik olarak izlenebildiği Beykoz Cam ve Billur Müzesi'nde, Türk camlarının yanı sıra Avrupa'da Osmanlı sarayları için üretilmiş eşsiz eserler de yer alıyor.
Milli Saraylar koleksiyonundan seçilen 1500 nadide eserin sergilendiği müze, 12 tematik bölümden oluşuyor.
Müzede sergilenen eserlerden en önemlisi, 1237-1246 yılları arasına tarihlenen Selçuklu Sultanı 2. Gıyaseddin Keyhüsrev'in isminin geçtiği "Kubadabad Tabağı". Serbest üfleme tekniğiyle yapılan, mine ve yaldızlarla dekore edilen tabak, dönemine göre ileri teknik ve estetiğe sahip olması bakımından dünyada tek örnek olarak biliniyor.
- Kandiller, revzenler, cam bahçe ve kristal piyano...
Beykoz Cam ve Billur Müzesi, Osmanlı sarayında cam yapımına ilişkin minyatürleri canlandıran dijital örneklerle de dikkati çekiyor. Modern müzecilik kriterlerine uygun olarak düzenlenen müzede kullanılan teknolojik yenilikler hayranlık uyandırıyor.
Memlük kandilleri, Osmanlı revzenleri, Avrupa camları, cam bahçe, kristal piyano ve Sultan 2. Mahmud'un renkli camlarla bezeli saltanat arabası ise sergilenen eserlerden sadece birkaçı.
- Kütüphane, süreli sergi alanı, kafe ve çocuk atölyesi de bulunuyor
Müzede sergi salonlarının yanı sıra cam sanatıyla ilgili bir de kütüphane oluşturuldu. Türkçe başta olmak üzere yabancı dilde 600 eserin yer aldığı kütüphane, cam sanatına ilgi duyanlar ve araştırmacılar için başvuru kaynağı niteliğinde.
Beykoz Cam ve Billur Müzesi, süreli sergi alanı, çocuklara yönelik eğitici atölyesi, seçkin lezzetler sunan kafesi ve cam eserlerin satışa sunulduğu hediyelik eşya ofisiyle de Avrupa'daki benzerleriyle eşdeğer.
Beykoz Cam ve Billur Müzesi'nin içinde bulunduğu koru, 390 dönümlük alana sahip. İçinde modern donatılara sahip çocuk oyun parkı da bulunan ormanlık alan, 117 farklı ağaç türüne ev sahipliği yapması bakımından "botanik müze" özelliği taşıyor.
75 araçlık bir otoparka da sahip olan müze, Kovid-19 tedbirleri kapsamında 12 Nisan'dan itibaren hafta için her gün 09.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beykoz Cam ve Billur Müzesi Açılış Töreni'nde konuştu:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, diğer hususlarla birlikte kültür sanatta da sadece kopya çeken, taklit eden durumunda kalarak özgürlükten uzaklaşıldığını belirterek, "Bilhassa tek parti döneminde kültürel alanda tamamen taklitçi, tamamen baskıcı, ülkenin ve milletin değerleriyle kavgalı bir zihniyetin esiri olduk." dedi.
Erdoğan, Milli Saraylar Başkanlığı'na bağlı Beykoz Cam ve Billur Müzesi Açılış Töreni'ndeki konuşmasında, artık pek çok şehirde sadece kamunun değil özel sektörün ve kişilerin de projelerini aynı anlayışla yürüttüklerini söyledi.
Yatay mimariyi de yaygınlaştırmak suretiyle Türkiye'nin çehresini orta ve uzun vadede tamamen değiştireceklerine inandığını dile getiren Erdoğan, yaşanılan coğrafyada 200 yıllık Selçuklu, ardından 600 yıllık Osmanlı ve bir asra yaklaşan Cumhuriyet tecrübeleriyle yaklaşık 1000 yıllık bir geçmişe sahip olunduğunu kaydetti.
Erdoğan, medeniyet müktesebatının ise çok daha eski ve çok daha geniş bir coğrafyaya yayıldığını dile getirerek, bugün de Orta Asya'dan Avrupa'nın içlerine kadar her yerde ecdadın bıraktığı kültür izlerine rastlandığını aktardı.
Yaşanılan coğrafyanın ise insanlığın en kadim yerlerinin başında gelmesi hasebiyle kendi içinde çok daha büyük bir zenginliği barındırdığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Sahip olduğumuz bu büyük tarih, kültür ve medeniyet mirasına hakkıyla sahip çıkamadığımız ise acı bir gerçek olarak karşımızda duruyor. İşte bu sebeple sorumluluk üstlendiğimiz her yerde ve her alanda kökü mazide olan ati anlayışıyla hareket ediyoruz. Elbette kültür, sanat, ilim dediğimiz hususlar bir anda üretilemediği gibi bir anda da ortadan kaybolmuyor. Bununla birlikte sağlam siyasi, ekonomik, askeri güce sahip olamayan toplumların kültürlerini, sanatlarını, ilimlerini yaşatmakta da zorluk çektiklerini biliyoruz. Kültür ve sanat eserlerinin her biri diğerini de besleyen, diğerini de ayakta tutan unsurlar olduğu için gerileme başlayınca hiçbir alan bunun dışında kalamıyor. Türkiye ve Türk milleti olarak böyle bir felaketi kısmen de olsa yaşadık. Son asırlarda arka arkaya maruz kaldığımız çöküntüler bizi beka mücadelesine öylesine yoğunlaştırdı ki diğer konulara yeteri kadar vakit ve enerji ayıramadık. Son devletimizi de işte bu hercümerç içerisinde kurduk."
- "Taklit eden durumunda kalarak özgürlüğümüzden uzaklaştık"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, günümüz dünyasında toplumlar ve kültürler arasında etkileşimin kaçınılmaz olduğunu vurgulayarak, "Ancak biz diğer hususlarla birlikte kültür sanatta da sadece kopya çeken, taklit eden durumunda kalarak özgürlüğümüzden uzaklaştık. Bilhassa tek parti döneminde kültürel alanda tamamen taklitçi, tamamen baskıcı, ülkenin ve milletin değerleriyle kavgalı bir zihniyetin esiri olduk. Hiç şüphesiz son yıllarda gayet güzel, önemli, takdire şayan kültür sanat ürünleri ortaya konulmuş, ilmi faaliyetler gerçekleştirilmiştir. Mesele bunların sınırlı bir alanda kalmış olmasıdır. Kendi mimarinize sahip çıkmazsanız, kendinizi gecekonduların, çirkin betonarme binaların arasında bulursunuz." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Beykoz'da Türk Alman Üniversitesi'nin kurulduğunu anımsatarak, böylece dün, bugün ve yarını tüm dünyayla bütünleştirerek devam ettirmek istediklerini anlattı.
Kendi edebiyatınızı, kendi müziğinizi üretemezseniz küresel dalgaların içinde kaybolup gidileceğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Türkiye tüm bu felaketleri yaşamış bir ülkedir. Bir süredir dile getirdiğimiz aile, eğitim ve kültür merkezli bir anlayışla medeniyet nöbetini devralma hedefimizin gerisinde bu tespit yatıyor. Aile ile temeli güçlendirilmemiş, eğitimle kalıcı hale getirilmemiş, kültür sanatla tahkim edilmemiş bir kalkınmanın bizi götüreceği yer zevksizliktir, sevgisizliktir, nobranlıktır, bataklıktır. İrfan ve hikmetle yoğurarak hayata geçireceğimiz atılımlarla ülkemizi bu tehdidin yörüngesinden çıkartmakta kararlıyız."
Erdoğan, müzenin ülkeye hayırlı olması temennisinde bulunarak, eserin restore edilerek insanlığa kazandırılmasında emeği geçenlere tebrik etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.