Son Dakika! Erdoğan'dan, Kılıçdaroğlu'na manevi tazminat davası
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında, CHP'nin son TBMM Grup Toplantısı'ndaki sözleri nedeniyle 500 bin liralık manevi tazminat davası açtı.
Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın tarafından açılan davanın dilekçesinde Kılıçdaroğlu'nun, CHP'nin 1 Aralık 2020'deki TBMM Grup Toplantısı'ndaki konuşmasında "bir bütün olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kişiliğini hedef aldığı, asılsız ve dayanaksız ithamlarla Erdoğan'ın kişilik haklarını ağır şekilde ihlal ettiği" belirtildi.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasında Erdoğan'ı "Katar firmasından talimat almakla, tefecilere para yedirmekle, Türkiye Cumhuriyeti devletini esir almakla, sömürgeci olmakla, tefecilere el avuç açmakla ve önlerinde diz çökmekle, ülke için milli güvenlik sorunu olmakla, FETÖ ile iş birliği yaparak orduya kumpas kurmakla, emperyal güçlerin arzularını yerine getirmekle, devletin kozmik odasını FETÖ'nün unsurlarına açmakla, devlet sırlarını FETÖ'ye vermekle, vatana ihanet etmekle" itham ettiği aktarılan dilekçede, Kılıçdaroğlu'nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret etmeyi "alışkanlık haline getirdiği" bildirildi.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasında ileri sürdüğü hususların tamamının gerçek dışı olduğu, bu iddialarla ilgili daha önce çeşitli vesilelerle açıklama yapıldığı ifade edilen dilekçede şunlar kaydedildi:
"Ancak aynı iddiaların tekrarlanmasından anlaşılacağı gibi davalı, gerçeklerle yüzleşmek yerine inandığı yalanların konforunda yaşamayı sürdürmeyi tercih etmektedir. Bu nedenle davalının konuşmasında geçen haksız ve mesnetsiz iddialarıyla ilgili olarak tek tek cevap vermeye gerek görülmemiştir ancak bu vesileyle şunu ifade etmek gerekir ki gerçeklerin bu ölçüde çarpıtılması, yalanın bu kadar rahat ifade edilebilmesi, hakaret ve iftiranın bu denli olağanlaştırılması geçmişte örneklerini pek çok kez müşahede ettiğimiz bir FETÖ ahlakıdır. Bu ahlakın, ana muhalefet partisi liderinin şahsında tecessüm etmesi ülkemiz için büyük talihsizliktir."
Dilekçede "FETÖ ile mücadele edenleri haksız ithamlarla itibarsızlaştırmanın, hele hele FETÖ ile ilişkilendirmenin bir FETÖ yöntemi olduğu ve ancak onun örgütsel amaçlarına hizmet ettiği" belirtilerek, "Davalı, bugün FETÖ'nün egemen olmadığı özgür bir ülkede yaşıyorsa bunu öncelikle Sayın Cumhurbaşkanımıza ve ona destek veren milletimize borçlu olduğunu unutmamalıdır." ifadesine yer verildi.
- "Cumhurbaşkanımız, terör örgütleriyle mücadelenin öncüsüdür"
Erdoğan'ı FETÖ ile ilişkilendirmek hususunda Kılıçdaroğlu'nun ileri sürdüğü tüm hususların gerçek dışı ve iftira mahiyetinde olduğu kaydedilen dilekçede, şunlar bildirildi:
"Türkiye’de hangi görüşten olursa olsun akıl ve vicdan sahibi herkesin takdir ettiği ve edebileceği gibi Sayın Cumhurbaşkanımız, FETÖ başta olmak üzere tüm terör örgütleriyle mücadelenin öncüsüdür. Tarihin hiçbir döneminde terör örgütleriyle bu şekilde topyekun, netice alıcı, kararlı bir mücadele yapılmamıştır. Başta FETÖ olmak üzere tüm terör örgütleri, bu kararlı mücadele nedeniyle içeride ve dışarıda Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik husumetlerini açık şekilde ortaya koymakta, tıpkı davalı gibi Sayın Cumhurbaşkanımıza ve onun şahsında Türkiye Cumhuriyeti devletine asılsız ithamlarla saldırmaya devam etmektedirler.
Davalının, Türk milletinin birliğini temsil ve TBMM adına başkomutanlık sıfatını deruhte eden Sayın Cumhurbaşkanımızın, Fetullahçı Terör Örgütü ile bağlantılı olduğuna ilişkin beyanları eleştiri sınırının çok ilerisinde hakaret içeren ve gerçeklikten çok uzak, iftira niteliği taşıyan beyanlardır. Davalının, Sayın Cumhurbaşkanımızı FETÖ ile ilişkilendirmeye yönelik bu açıklamalarını, suçluluk telaşıyla yapılmış, artık gizlenmesi mümkün olmayan CHP-FETÖ iş birliğini örtmeye ve dikkatleri dağıtmaya yönelik bir çaba olarak değerlendirmek gerekmektedir."
Dilekçede "söz konusu yapılanmaya ilişkin FETÖ tabirinin, 17/25 Aralık yargı darbesi girişiminden sonra kullanılmaya başlandığına" dikkat çekilerek, "Kılıçdaroğlu'nun özellikle bu tarihten itibaren FETÖ ile iş birliğini gizlemeye dahi ihtiyaç duymadan artırarak sürdürdüğü, adeta siyasi bir partner olarak birlikte çalışmaya başladığı" kaydedildi.
- "FETÖ'nün söylemleriyle örtüşüyor"
Kılıçdaroğlu'nun bu tarihten sonraki Erdoğan'a yönelik tüm söylemlerinin, FETÖ'nün söylemleriyle birebir örtüştüğü belirtilen dilekçede, "Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik tüm saldırılar önce FETÖ tarafından planlanmakta ve icra edilmekte, daha sonra da davalı ve genel başkanı bulunduğu siyasi parti tarafından siyaseten sahiplenilerek yaygın bir şekilde dile getirilmektedir." ifadesi kullanıldı.
Dilekçede "2014 yerel seçimleri ve müteakip seçimlerde CHP-FETÖ iş birliğinin sürdüğü, siyasi başarı ve iktidar uğruna ana muhalefet partisi tarafından Erdoğan'a karşı Fetullahçı Terör Örgütü ile ittifak yapıldığı" kaydedilerek, bunun, CHP'nin eski Milletvekili Birgül Ayman Güler tarafından da dile getirildiği anlatıldı.
"15 Temmuz darbe girişiminin ardından ise Kılıçdaroğlu'nun genel başkanı olduğu siyasi parti ile Fetullahçı Terör Örgütü'nün birebir örtüşen politikalarının devam ettiği, FETÖ'nün darbe girişimini örtbas etmek için kullandığı 'kontrollü darbe' ve 'tiyatro' söylemine parti tarafından sahip çıkıldığı" görüşüne yer verilen dilekçede, Erdoğan'ın 15 Temmuz darbe girişimi kapsamında suikast girişimine maruz kaldığının yargı kararlarıyla sabit olduğu belirtildi.
Dilekçede "Yargı kararlarıyla sabit olan bu hususun aksine Sayın Cumhurbaşkanımızı mağduru olduğu bir suçun faili yahut kendisini de hedef almış olan bir terör örgütünün suç teşkil eden eylemlerinin destekçisi gibi göstermek, Sayın Cumhurbaşkanımızın kişilik haklarına ağır bir saldırıdır ve hiçbir şekilde himaye edilemez." değerlendirmesinde bulunuldu.
- "Davalı, egemen güçlerin politikalarıyla örtüşen politikalar talep etmektedir"
"Vatanseverliği, millete ve devlete hizmetleri, taraflı ve tarafsız vicdan sahibi herkes tarafından takdir edilen Erdoğan'ı vatana ihanetle itham etmenin kişilik haklarına ağır bir saldırının ötesinde açık bir kışkırtma ve provokasyon olduğu" ifade edilen dilekçede, şunlar kaydedildi:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın mal varlığı nedeniyle egemen güçler tarafından tehdit edildiği, bu tehditler nedeniyle bu güçlere boyun eğdiği iddiası, davalının gerçekleri çarpıtma konusundaki ölçüsüzlüğünün ibret verici bir örneğidir. Davalının konuşmasında söz ettiği egemen güçler, Libya'da Hafter'i, Karabağ'da Ermenistan'ı, Doğu Akdeniz'de Yunanistan'ı, Suriye'de ve bölgede YPG'yi ve Türkiye'de PKK ve FETÖ'yü desteklemektedir. Davalının iddia ettiği gibi bir durum söz konusu olsaydı Sayın Cumhurbaşkanımızın da bu sorunlarda egemen güçlerin politikalarına paralel bir politika izlemesi gerekirdi. Sayın Cumhurbaşkanımız, paralel politikalar izlemediği gibi, örnek olarak sayılan bu sorunların tamamında egemen güçlerin dayatmalarına karşı Türkiye'nin ve Türk milletinin menfaatlerini tarihte emsali olmayacak şekilde savunmuş ve büyük başarılar elde etmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanımızı, mal varlığından dolayı egemen güçlere boyun eğmekle suçlayan davalı, sayılan sorunların tamamında egemen güçlerin politikalarıyla yer yer örtüşen, yer yer benzeşen politikalar takip etmektedir. Bu durumunda egemen güçlere boyun eğen kişinin Sayın Cumhurbaşkanımız değil, davalı olduğu izahtan varestedir."
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarının hiçbirinin düşünce ve ifade hürriyeti çerçevesinde değerlendirilip hukuken mazur görülemeyeceğine işaret edilen dilekçede, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarında, ifade özgürlüğünün ihlali nedeniyle yapılan başvurularda, kişilerin şeref ve itibarına eleştiri sınırlarını aşan ve hakaret içeren sözler dolayısıyla yapılan saldırılarda özel hayat hakkının korunmasının daha değerli görüldüğü anlatıldı.
Dava konusu konuşmadan dolayı yasa gereğince manevi tazminata hükmedilmesinin şartlarının oluştuğu belirtilen dilekçede, "Davalının Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik uzun süredir ısrarla devam edegelen bu yakışıksız üslubu, kendi beyanlarından da anlaşılacağı üzere daha da sertleşerek ve çirkinleşerek devam edecektir. Bu noktada davalının konuşmalarına hakim olan ve bir siyasetçiye yakışmayacak düzeydeki bu çirkin üslubuna karşı caydırıcı bir tazminata hükmedilmesi gerekmektedir." ifadelerine yer verildi.
Kılıçdaroğlu'nun 500 bin lira manevi tazminat ödemeye mahkum edilmesi istendi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.