Bakan Gül, Adalet Bakanlığının 2021 yılı bütçesi üzerinde TBMM Genel Kurulu'nda konuştu

Bakan Gül, Adalet Bakanlığının 2021 yılı bütçesi üzerinde TBMM Genel Kurulu'nda konuştu
"Yargının hukukun değil, vesayet düzeninin bekçiliğini yaptığı dönemler geride kalmıştır" "(İnsan Hakları Eylem Planı) Güven veren ve erişilebilir adalet vizyonuyla, katılımcı ve çoğulcu bir anlayışla bu belgeyi hazırlıyoruz" "Asıl olan tutuksuz yargılamadır. Tutuklamaya başvurulmasının gerekli olduğu durumlarda da bu karar ölçülü ve orantılı şekilde tatbik edilmelidir. 2002 yılında tutuklu oranı yüzde 41 iken aralık ayı itibarıyla Türkiye'de tutuklu oranı yüzde 16'ya inmiştir"

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, "Yargının hukukun değil, vesayet düzeninin bekçiliğini yaptığı dönemler geride kalmıştır." dedi.

Adalet Bakanı Gül, TBMM Genel Kurulu'nda, bakanlığı ve bağlı kuruluşların 2021 yılı bütçesine ilişkin yaptığı konuşmada, " Başakşehir maçında sergilenen nefret suçunu, insanlığa karşı işlenen ırkçılık suçunu telin ediyorum. Irkçılık bütün insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Üzülerek görüyoruz ki özellikle Avrupa merkezli olarak Türk ve İslam düşmanlığı yabancı düşmanlığı, nefret suçlarının büyük bir şekilde artmış olması da ülke ve demokrasi adına üzüntü vericidir. Avrupa'nın başta olmak üzere bu değerlere dönmesini bütün insanlık ve başta Avrupa adına çok önemli bir netice olacaktır." diye konuştu.

Adaletin, devletin temeli olduğunu belirten Gül, "Adalet her insanımız için hepimiz için hava gibi, su gibi olmazsa olmazdır. Devleti, toplumu bir arada tutan duygu, adalet duygusudur. Adaletin de bir alternatifi yoktur. Bu nedenle adaleti geliştirmeye yönelik atacağımız her adım milletimizin yarınlara daha güvenle bakmasını sağlayacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

Gül, bütün vatandaşların hukuk standartlarını koruma iradesini kararlılıkla sürdürdüklerini belirterek demokratik siyasetin, milletten aldığı yetkiyi milletle beraber kullanma sanatı olduğunu vurguladı.

Bu yetkiyi kullanırken hukuk devleti ilkesinin, sarsılmaz dayanağı, siyasetin de ikametgahı olduğunu kaydeden Gül, bu nedenle, hukuk devletinin tüm unsurlarıyla tahkim edilmesinin, temel hassasiyetleri olduğunu söyledi.

Hukuk devletinden anladıklarının bir kanun devleti olmadığının altını çizen Gül, bağımsız ve tarafsız yargının hukukun üstünlüğünü teminat altına aldığı, herkesin ve her kurumun hukukla bağlı olduğu bir sistem olduğunu belirtti.

- "Türk yargısı da milletin yargısıdır"

Devletin bütün fonksiyonlarının, yetkisini Anayasa'dan, meşruiyetini milletten aldığına işaret eden Gül, "Millet, bütün işlerimizin hakemi ve hakimidir. Türk yargısı da milletin yargısıdır, millet adına karar verir, millet adına adaleti tesis eder. Yargı tarafsızdır; çünkü bütün rengiyle, diliyle, inancıyla, yaşam tarzıyla milletin tamamına eşit yakınlıktadır. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı; milletin yargıya güvenini artıracak, 'adalet yerini buldu' duygusunu geliştirecek en temel anayasal ilkedir." diye konuştu.

Mahkemelerin, yürütme içinde bir taşra teşkilatı, Adalet Bakanlığının bir il müdürlüğü olmadığını dile getiren Gül, Anayasa'nın 138'inci maddesindeki "Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz." ifadelerini kullandı.

Yargının işini yargıya bırakmak anayasal bir sorumluluk ve zorunluluk olduğunu vurgulayan Gül, yargının kararlarında eksiklik olabileceğini ancak bir hata varsa bunun düzeltilmesini, bir eksik varsa bunun tamamlanmasını yine yargının kendi olağan işleyişinden beklemek gerektiğini söyledi.

Adil kararın makul sürede verilmesi için gerekli politikaları ortaya koymanın görevleri olduğunu ifade eden Gül, Meclis'in, bu politikaların kanuna dönüşüp dönüşmeyeceğinin kararının verildiği, milletin iradesinin tecelli ettiği yer olduğunu kaydetti.

- "Yargının hukukun değil, vesayet düzeninin bekçiliğini yaptığı dönemler geride kaldı"

Hükümet olarak tam 19'uncu kez Meclise bütçe sunmalarını sağlayan gücün, milletin tercihi, kararı ve iradesi olduğunu dile getiren Gül, AK Parti hükümetlerinin 3 Kasım'da iktidara geldiğinde milletten aldığı demokrasi ve hukuk emanetini iç ve dış vesayet odaklarıyla çarpışa çarpışa, bu odakları eze eze bugünlere getirdiğini, yarınlara emin adımlarla taşıma kararlılığında olduklarını söyledi.

"Yargının hukukun değil, vesayet düzeninin bekçiliğini yaptığı dönemler geride kalmıştır." ifadelerini kullanan Gül, 27 Mayıs'ın yaslı adasını, 12 Eylül'ün gençleri bir sağdan bir soldan kıydığını unutmanın mümkün olmadığını vurguladı.

Gül, 28 Şubat'ta insanların en temel haklarını gasbeden, brifing alan yargının millet-devlet-adalet tahribatının da hafızalarda taze olduğunu dile getirdi.

- "Adalet sistemine duyulan güvenin artırılmasını amaçlıyoruz"

O karanlık ve zalim süreçte yargının, toplum mühendisliğinin taşıyıcı kolonu olarak milletin önünde dikenli bir tel örgü gibi kullanıldığını kaydeden Bakan Gül, "Vesayet odaklarının çizdiği profile uymayan, makbul olmayan vatandaşlar bu tel örgüye takılmışlardır." dedi.

Gül, o dönemin yaralarını sarmaya çalışırken hukuk düzeninin bu defa 40 yıllık hain bir terör örgütünü karşısında bulduğunu ifade ederek "FETÖ, 17-25 Aralık'ta darbenin bir aparatı değil, bizatihi faili olarak bu ülkede çok bedeller ödetti. Böyle bir yakın tarihi görmüş, ortak kaderi paylaşmış bir ülkenin vesayetin yerine adaleti koyması tarihi bir dönüşümdür, tarihi bir başarıdır." ifadelerini kullandı.

Bir ülkede vesayet varsa, orada adalet olmayacağına dikkati çeken Gül şöyle devam etti:

"Bizim ilkelerimiz; masumiyet karinesidir, lekelenmeme hakkıdır, suç ve cezanın şahsiliğidir, adil yargılanma hakkıdır. Elbette bağımsız, tarafsız, adil ve iyi işleyen bir sisteminin kilit önemde olduğunun farkındayız. Demokrasinin güçlenmesinde, özgürlüklerin gelişmesinde belirleyici olan yine hukuktur. Vatandaşın kendisini emin ve güvende hissetmesi de hukuk düzeninin sağladığı himaye sayesindedir. Bu konu sadece bir mevzuatın da bir meselesi değildir. Bir hukuk disiplininin de sadece konusu değildir. 2019 Mayıs'ında Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi ve yakın zamanda milletimizle paylaşacağımız İnsan Hakları Eylem Planı da işte bu anlayışa dayanmaktadır. Güven veren ve erişilebilir adalet vizyonuyla, katılımcı ve çoğulcu bir anlayışla bu belgeyi hazırlıyoruz. Çünkü yargı Türk milletinin yargısıdır. Dolayısıyla AK Parti'nin değil, 83 milyonun, düşüncesi ne olursa, işçisiyle, çiftçisiyle, Edirne'den Kars'a kadar herkesin beklentisi, herkesin adalet duygusunu sağlamak adına toplumun her kesimleriyle görüşerek bu belgelerimizi, politikalarımızı birlikte hazırlamaya devam ediyoruz."

- "Birinci Yargı Paketinde hak ve özgürlükleri artırıcı çok önemli adımlar attık"

Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin 19 aylık kısmın büyük bir kısmının salgına denk gelse de önemli sonuçlar alındığını bildiren Gül, hem mevzuat hem idari anlamda çalışmalar yapıldığını anlattı.

TBMM'nin kabul ettiği kanunlarla reform belgesine dair üç yargı paketini çıkardıklarını hatırlatan Gül, "Birinci Yargı Paketinde hak ve özgürlükleri artırıcı çok önemli adımlar attık, ceza muhakemesinde yapısal yenilikler getirdik." diye konuştu.

Demokratik sistemlerin başlıca meşruiyet kaynağının, pek çok hak ve özgürlüğün de ön koşulunun ifade hürriyeti olduğunun altını çizen Gül, şunları kaydetti:

"Bu anlayışla, haber verme sınırını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarının suç oluşturmayacağına ilişkin düzenlemeler yapılmış oldu. Bu ilke tahkim edildi. İfade özgürlüğünü ilgilendiren konularda hak arama yolları genişletildi. Bunlar daha önce istinafta kesinleşiyordu. Ancak farklı kararlarla karşımıza çıktığı için Yargıtay içtihatlarıyla hukuk öngörülebilirliği olsun diye Yargıtay yolu açılmış oldu."

- " Türkiye'de tutuklu oranı yüzde 16'ya inmiştir"

Tutuklamanın bir koruma tedbiri olduğunu belirten Gül, "Asıl olan tutuksuz yargılamadır. Tutuklamaya başvurulmasının gerekli olduğu durumlarda da bu karar ölçülü ve orantılı şekilde tatbik edilmelidir. 2002 yılında tutuklu oranı yüzde 41 iken aralık ayı itibarıyla Türkiye'de tutuklu oranı yüzde 16'ya inmiştir." diye konuştu.

Ceza muhakemesinde Seri ve Basit Yargılama gibi iki yeni müessesede 1 Ocak 2020 tarihi itibarıyla yürürlüğe girdiğini hatırlatan Gül, ortalama iki yılda sonuçlanan bu tür davaların, iki hafta gibi sürede sonuçlandığına işaret etti.

Gül, bunun Cumhur İttifakı ile yapılan reformların somut meyveleri olduğunu, bundan herkesin yararlandığını belirtti.

Suç mağdurlarının beyanlarının adli görüşme odalarında uzmanlar eşliğinde alınmasının, yasal zemine kavuştuğunu kaydeden Gül, 86 adliyede toplam 90 adli görüşme odası bulunduğunu kaydetti.

Mağdur Hizmetleri Müdürlüklerinin, kadına karşı şiddetle mücadelede önemli birer merkez olacağını belirten Gül, "İnsanlık dışı bu fiillerin engellenmesi, toplumun her kesiminin ve tüm kurumların iş birliğinden geçmektedir. Kadına yönelik her türlü şiddeti kınıyorum, lanetliyorum. Tek bir kadının bile şiddete maruz kalmayacağı bir dünya inşa etmek hepimizin ortak dileği, ortak amacıdır. Bunu da gerçekleştireceğiz." ifadelerini kullandı.

"Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı"nın yasal statüye kavuşturulduğunu hatırlatan Gül, hukuk fakültelerine girişte 190 bin olan başarı sırası şartını 125 bine indirdiklerini anlattı.

İyi hal uygulamasının otomatik hale dönüştüğünü belirterek bunun da ortadan kaldırılması için 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren yeni bir uygulamaya geçileceğini ve böylece iyi halliliğe karar veren komisyona Aile ve Sağlık Bakanlığından uzmanlar katılacağını bildirdi.

İnfaz kurumlarında getirilen görüntülü görüşme imkanına işaret eden Gül, denetimli serbestlikte imza yükümlülüğünü, imza atmaya gitmek zorunluluğunda kalmaksızın bir takiple, denetimli serbestliği de bu anlamda daha insani bir hale getirmek üzerine çalıştıklarını söyledi.

E-duruşma uygulamasına başladıklarını belirten Gül, "30 büyükşehrimizde, 260 mahkemede e-duruşma başlamış oldu. Özellikle bu salgın sürecinde de avukatlarımızdan çok büyük bir olumlu dönüş aldık, bunu yaygınlaştırarak tüm Türkiye'de, tüm mahkemelere bu uygulamayı yansıtacağız." dedi.

"Elektronik tebligat"a değinen Gül, özellikle 40 milyonun üzerinde tebligat yapıldığını 2019'da başlayan bu uygulamayla ve 600 milyonun üzerinde tasarruf sağlandığını bildirdi.

Dört-beş aydır İstanbul Havalimanı'nda uygulamaya başlattıkları bir faaliyetle, yedi gün yirmi dört saat, hakim ve savcıların havalimanında yargı hizmetlerini verdiğini anlatan Gül, bugün itibarıyla yaklaşık 5 bin kişinin işlemlerinin yapıldığını açıkladı.

Resmi Gazete'de 15 Ocak'ta yayımlanan bir karara işaret eden Gül, hakimlerin vermiş olduğu kararlarda, Anayasa Mahkemesi ve AİHM'in vermiş olduğu kararlara yönelik bir ihlal söz konusuysa, bu ihlali yapan hakim ve savcıların terfisinde dikkate alınacağını söyledi.

Gül'ün bu ifadesi üzerine CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, arka sıralardan ön sıralara doğru yürüyerek "Anayasa Mahkemesi kararlarına uyuluyor mu uyulmuyor mu? Enis Berberoğlu'yla ilgili karara uyuluyor mu uyulmuyor mu? Buna cevap verin." diye seslendi. Meclis Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç, yaptığının doğru olmadığını belirterek "Genel Kurulda bu şekilde davranmaya hakkınız yok." diyerek Tanrıkulu'nu uyardı.

Tanrıkulu'nun sözlü sataşmasına AK Parti milletvekillerinin de tepki göstermesi üzerine Meclis Başkanvekili Bilgiç, birleşime ara verdi. Arada da AK Parti ve CHP milletvekilleri arasında tartışma devam etti.

Bakan Gül, aranın ardından konuşmasına devam etti.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.